19. BÖLÜM

1.7K 160 28
                                    


busyseyda ve influxfavorite okuyucularıma ithafen

Bölüm şarkısı Demi Lovato ~ Take me to church

Yaşamamak kavramı vardır birde. Bu insana göre değişir aslında. Kimine göre yaşamamak, ölmek demektir. Kimine göre yaşamamak ise hissedememektir. Asla bir duyguya sahip olamamak demektir..

Hissetmek insan için önemlidir. Kimi zaman acı seni yaşatır. Hissetmek istersin acıyı. Kimine göre sevdiğine dokunabilmek, nefes almak hissetmek demektir. İnsan hissetmeye muhtaçtır. Yaratılışı budur. Göremeyen yada duyamayan insanlar hissetmek ister. Çünkü öyle yaşamlarını sürdürebilirler.

Ben mi? Ben ise hissiz olmak istiyordum. Beynim sürekli Sen hissizsin, sen hissedemezsin, senin canın acımaz diye beni teselli etsede, gerçekler beni korkutmuyordu. Acı da olsa, ben hissebiliyordum.

Gerçek buydu; ben hissiz değildim.

Gözlerimi kapattım ve bembeyaz kesilmiş dudaklarımı ıslattım. Babam, birileriyle birleşmişti ve bizi kullanıyordu. Babam, beni satıyordu. Babam, bir insanı öldürmüştü. Sağ gözümden akan yaşı daha niceleri takip etmeye başladı. Titreyen dizlerimle zorlukla ayağa kalktım ve sertçe yutkunarak merdivenlerin trabzanlarına tutundum.

Derin bir nefes aldım ve merdivenleri çıkmaya başladım. Hiçbir şey umurumda değildi artık. Ben yaşamak istemiyordum. Ben ruhsuz olmak istiyordum. Şu boğazımda kalan düğümleri tek tek söküp kanatmak istiyordum. Merdivenlerin trabzanlarına bir yumruk indirdim ve alt dudağımı dişleyerek titrememi engellemeye çalıştım.

İçimdeki katil beni bile -kendisini bile- öldürmek ister gibi fısıldadı.

Ne bekliyordun ki Mina? Sen yalnızsın. Sen, bu dünyaya düşen yağmur tanelerinden farksız değilsin. Hep güneş çıkıyor ve sen unutuluyorsun. Hiç var olmamış gibi.

Kollarımı bedenime sardım ve başımı hızla sağa sola sallayarak "Hayır!" Dedim. "Hayır öyle değil, ben değersiz değilim!"

Derin bir kahkaha atıp sesini yükseltti içimdeki katil; Öylesin Mina. Sen önemsizsin. Annen ve baban bile seni önemsemiyorsa seni kim önemser ki?

Kapıyı ittim ve koridora attım kendimi. Titreyen bacaklarım beni taşıyamadı ve yere diz üstü düştüm. Kollarımı bedenime sarıp başımı duvara vurarken "Öyle değil! Öyle değil! Dünyada milyonlarca insan varken kimse beni önemseyemez mi? Ben bu kadar mı yokum? Lütfen artık sus! N'olur sus!" Diye çığlık attım.

İçim kan kusuyor, ciğerlerimi patlatıyordu. Duvarlar sessizleşmiş, boğulan küçük kız çocuğu Mina'ya dolan gözlerinin arkasından bakıyorlardı. Tüm dünya acımla çığlık atıyordu ancak bir o kadar da sessizdi.

Koridorun ortasından gelen küçük fısıltılarla yüzümü dizlerime gömdüm. Ayak sesleri yaklaştı ve omzuma değen elle irkildim. Daha sonra Mulan'ın güven verici sesiyle rahatlayarak nefesimi geri verdim.

"Mina? Sen misin birtanem?" Demişti yanıma otururken. Ardından beni küçük ve güvenli kollarına çekip sıkı sıkı sarılmıştı.

Lenna diğer yanıma oturdu ve "Görmüyor musun gri saçlarını?" dedi Mulan'a kısaca bakıp. Beryil bağdaş kurarak önüme oturdu ve "Onun yerine yüzüne bakalım," dedi. Yüzümü avuçlayarak beni görmesini kolaylaştırdı. Büyüyen gözleriyle yüzümü taradı ve "Aman tanrım!" Diye fısıldadı. "Aman tanrım! Sana ne oldu böyle?"

CELPS GEZEGENİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin