8. Bölüm: Aptal bir panda

4.3K 316 90
                                    

Bu bölümü beni gerek yorumları, gerek oylarıyla yalnız bırakmayan tüm okurlarıma ithaf ediyorum ♡

8

Anahtar sesiyle dağılan dikkatim bakışlarımın kapıyı bulmasına neden oldu. Elinde poşetler olan bir kadın ve arkasında da ona eşlik eden bir adam vardı. Kadının gözleri beni ve beni duvara yapıştırmış olan öküzü bulunca Marstan Venüs'e zıplayan kanguru görmüş gibi açıldı şaşkınlıkla.

"Edis ne yapıyorsun sen?!"

Edis olarak adlandırılmış pek de evcil sayılmayan öküz milim kıpırdamadan kadına düz düz baktı. Yan profilinden gözlerimi ayırıp bize kınayıcı bakışlar atan çifte döndüm.

"Oğlum, eve kız atıyorsun anlıyorum da... Neden yatak odanda değilsiniz?"

"Yuh! Yanlış anladınız," dedim bir anda yükselerek. Edis yapıştırmış olduğu bedenini benimkinden ayırıp birkaç adım geriledi gözlerini üzerimden çekmeden. "Ben Türkiye'den geldim bir proje için... Beni burada bıraktılar, ben de sandım ki..."

"Ah! Sen Gamze olmalısın!" dedi kadın poşetleri yere bırakıp yanıma gelerek. Kolundaki saate kayarken gözleri öfkeyle ofladı. "Al işte Sami, demiştim geç kalacağız diye. Gelmiş kız..."

Adam az önce söylediği şey yüzünden olsa gerek yüzüme bakmıyordu. Sanırım beni fransız sanmışlardı. O anki düşünceyle gözlerim yeniden irileşti. Yoksa burada eve kız atmak serbest miydi?! Türkiye'de bir erkek eve kız atsa ve babası evi bassa kesinlikle 'ay oğlum neden yatak odasında değilsiniz?' demezdi yani.

"Et pourquoi moi je ne suis pas au courant?" (Benim neden haberim yok bundan?) diye sordu Edis çatık kaşlarla anne ve babasına. Gözleri sonunda benden uzaklaştığı için mutluydum. Delici bakışlara maruz kalmayı sevdiğim söylenemezdi.

"On en avait parlé, tu as du oublier," (Konuşmuştuk, unutmuş olmalısın) dedi kadın uyarıcı bir tonla, göz ucuyla beni işaret ederek 'ayıp oluyor kıza' bakışı atarken. Hemen ardından kollarını etrafıma sardı bir koala misali. "Hoşgeldin kızım. Ben, Dilek."

"Memnun oldum," diye mırıldandım sarılışına karşılık verirken. Güler yüzlü, narin bir kadındı.

Sami amcayla da sarılıp merhabalaştık. Kulağıma az önce söylediği için üzgün olduğunu fısıldadı ve gülümseyerek sırtımı okşadı. O da karısı kadar sıcakkanlıydı.

Bu demek oluyordu ki, Edis'i leylekler getirmişti. Ya da bir ağaç doğurmuştu. Belki de Tarzan'ın oğluydu.

Yerdeki kırık vazoyu fark ettiler o an. "Vazoya ne oldu?"

"Yanlışlıkla çarptım," dedim kafamı utançla yere eğerek. "Toplarım şimdi."

Güldü Dilek teyze. "Bir yeriniz kesilmesin de gerisi önemli değil."

"Yanağına ne oldu senin?" diye sorduğunu duydum Sami amcanın Edis'e. Hassiktir... Isırmıştım.

Edis bana ters bir bakış attıktan sonra, "Bir şey yok," diye homurdandı.

Dilek teyze kolumu tutup beni ikinci kata uzanan merdivenlere doğru çekiştirmeye başladı yine konuşa konuşa tam o an. "Sana kalacağın odayı göstereyim. Duşunu alıp üzerini değiştir biz akşam yemeğini hazırlarken..."

Omzumun üzerinden Edis'e baktım adımlarımı durdurmadan. Gözleri zaten bendeydi. Tuhaftı bakışları, çözemedim. "Beni bulduğunda valizim yanımda yok muydu?" diye sordum, çalınmamış olmasını umarak.

"Getiriyorum," dedi sert bir sesle ve bilmediğim bir yöne doğru yürümeye başladı. Evi en kısa zamanda turlasam iyi olacaktı.

Benim için ayırdıkları odaya geldiğimde içimden koca bir oha çektim ama dışıma vurmadım. Beni görmemiş bir kız olarak tanımalarını istemezdim. Bembeyaz bir odaydı burası. İçerideki tek renk kırmızı lake giysi dolabı ve duvarda asılı siyah gitardı.

Hey, Matmazel!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin