50. Bölüm: İki ucu boklu değnek

2K 140 46
                                    

Multimedia: Gamze
🎶Charlie Puth - We don't talk anymore 🎶

Kulağımın dibinde ötüp duran bir sivrisinek sonunda beni uyandırmayı başarmıştı. Yerimde kıpırdanıp sineğin gitmesini bekledim ama yapmadı. Sürekli ve sürekli üzerime konup ya da başımda vızırdayıp sonunda beni kaldırmayı başardı. Kalktığımda üzerime ince bir örtü serildiğini fark ettim. Gecenin ikisinde benim burada olduğumu bilip üzerimi kim örtmüştü ki? Herkes uyuyor diye buraya gelmiştim ben oysaki...

Önemsememeyi seçip düşüncelerime omuz silktikten sonra ayağa kalktım hamaktan. Tam adım atmıştım ki, bir şeye takılıp sendeledim o an ve dizlerimde hissettiğim acı üzerine koca bir, "Siktir," çektim yüzüm buruşurken. Neden sakarlıklar hep gelmemesi gereken zamanda başıma geliyordu?

Bir hışımla arkamı dönüp takıldığım şeye, yere baktığımda, o şeyin bir insan olması korkudan yerimde sıçramama sebep oldu. Karanlık olduğu için pek seçememiştim yüzünü ama yere iki seksen uzanmış yatıyordu. Hoş bacağına takıldığım için kıpırdanmaya başlamıştı, sanırım uyandırmıştım onu. Bana sırtı dönük olduğundan eğilip yüzüne baktım ve o an o suratı tekmelememek için zor tuttum kendimi. Yerde yatan Edis'ti. Üzerimi örten de oydu demek ki. Bu şekilde davranarak vicdanını rahatlatmaya çalışıyordu sanırım.

Gözlerini yavaşça araladıktan sonra oturur pozisyona geçti, gözlerini ovuşturdu ve en sonunda bana döndü yavaşça. Göz göze geldiğimiz an dudakları aralandı bir şey demek için ama ben hızlıca arkamı dönüp eve doğru yürümeye başladım. Yüzündeki konuşma isteğini görmüştüm ve kesinlikle onunla konuşmayacaktım. Buna gücüm ve gönlüm yoktu.

"Gamze, dur," dedi arkamdan kısık bir sesle. Evdekileri uyandırmamak için bağıramıyordu tabii.

Durmadım.

"Gamze, lütfen!"

Durmadım.

Koştuğunu ayak seslerinden anladım ve saniyeler sonra kolumdan tutup kendine çevirdi beni. Gözlerine hiçbir şekilde bakmıyordum, bakmayacaktım. Koluna sertçe vurup onu kendimden iterek uzaklaştırdım yüzüne bir saniye dahi bakmadan. Tam arkamı dönmüş gidiyordum ki yeniden yakaladı beni ve sırtıma sarıldı, kollarımı hareket ettirmeye çalıştıkça da tutuşunu sıkılaştırdı.

"Bırak," dedim burnumdan solurken. Öfkeden alev alevdim. Bana dokunmasını istemiyordum, gözleriyle bile. Fakat gelin görün ki yine kollarının arasındaydım.

"Beni dinlemeden hiçbir yere gidemezsin," diye fısıldadı kulağıma. Hiç bıkmadan dinleyebileceğimi düşündüğüm sesinden nefret ettim. Boynuma çarpan nefesinden nefret ettim. Burnuma dolan kokusundan nefret ettim. Teninden tenime akan sıcaklıktan nefret ettim. Ondan nefret ettim.

Gözlerimi sıkıca yumduktan sonra mantıklı düşünmeyi denedim birkaç saniye. Göğüs kafesim aldığım sık ve sert nefesler yüzünden sanki koşmuşum gibi inip kalkıyordu. Kendime hakim olamıyordum. Ben ondan kurtulmaya çalıştıkça, o beni daha da sıkı tutuyordu. O halde, debelenmeyi bırakmalı ve zayıf anını yakaladıktan sonra ondan uzaklaşmalıydım. Evet, plan buydu.

Hareket etmeyi kestim. Derin derin nefes alırken ben sakinleşmek adına, "İşte böyle," diye mırıldandı kısık bir sesle ve kollarını çözmese bile gevşetti. Yine de kaçmak için şu an bir adım atamazdım çünkü beni anında yakalar, kollarıyla kenetler ve bu kez salmazdı.

Kafamı oflayarak gökyüzüne çevirdim. "Bırak beni," derken sesim o kadar yorgun ve güçsüz çıkmıştı ki sanki gözyaşlarımın birazdan akacağının habercisiydi bu ses. Biliyordum, o istemediği sürece ondan kaçamazdım. Konuşmak istemediğimi anlaması gerekiyordu.

Hey, Matmazel!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin