39. Bölüm: Fotoğraf

2.9K 172 82
                                    

39

Multimedia: Edis
One Ok Rock - Heartache

Çarşamba sabahına uzun bir aranın ardından alarmla uyandım. Yaz tatilinin ardından okulun ilk günü için kurulan alarm öttüğünde insan ne kadar mutsuzsa, ben de o an o kadar mutsuzdum. Uyku azrailini susturup oturur pozisyona geçtim yatakta ve o an dün geceki fotoğraf karesi belirdi gözlerimin önünde. Bir balon nasıl saniyede sönüyorsa, benimde olmayan hayat enerjim aynı öyle sönüverdi bir anda. Kafamı pat diye aşağı bırakıp omuzlarımı düşürdüm ağlamaklı bir suratla. Uyanmam yetmiyormuş gibi, bir de bu düşünceyle uyanıyordum!

Edis, Sevde'nin fotoğraflarına bakarken uyuyakalmıştı. Onu sevdiğini ve daima seveceğini biliyordum, sonuçta Sevde'nin Edis'deki yerini silemezdim ve zaten böyle bir amacım da kesinlikle yoktu. Ama... Edis'in böyle davranması normal miydi bilmiyordum. Canım acımıştı. Sevde sürekli aramızdaymış gibi hissediyordum. Mesela ben Nutella'yı Edis ile arama sokuyor muydum? Hayır...

Bu düşünceler beynimi kemirirken banyoda aldım soluğu. İşlerimi hızlıca halledip üzerimi giyindim ve kahvaltı yapmak için mutfağa indim. Kahvaltıdan kastım tabi ki de kahvaltılık gevreklerdi. Sütü almak için dolabı açtığım sırada süt reçeli ilişti gözüme. Fikrimi değiştirip ona uzandım hemen ve bir çay kaşığı alıp yerleştim masaya.

Ben henüz birkaç kaşık yemişken, Edis girdi mutfağa. O da üzerini giyinmiş, okula gitmeye hazırdı. Genelde simsiyah giyinmezdi ama bugün baştan aşağı siyahlar içindeydi ve ben güzelliği karşısında derin bir nefes alma ihtiyacı hissettim. Can yakıyordu.

"Günaydın," diye mırıldandı hâlâ uykudan arınamamış, pürüzlü bir sesle. Bir ses tonu kendini kalbe kazıyabilir miydi? Onunki yapıyordu. Kalbimin ritmini değiştirmesi yetmiyormuş gibi, kalbimin ritmi oluyordu bir de. Ah... Alnını kapatan yaramaz saçlarını eliyle hafifçe geriye itti bakışlarım altında.

"Günaydın."

O da bir çay kaşığı aldı. Pis özenti... İlle yemeğime ortak olacak! Adımlarını bana çevirdikten sonra ayağıyla yanımdaki sandalyeyi geri çekti ve yanıma oturdu. Benimle birlikte yemeye başladığında aklına ne geldiyse çatıldı kaşları bir anda. Her hareketini izliyordum o fark etmese bile. "Dün kaçta geldin eve?"

Dudaklarımı tam hatırlamadığımı belirtircesine büzdüm. "Gece bir gibi falan sanırım."

Şaşkın ve şüpheci bir ifade takındı. "O saate kadar mı sürdü davet?"

"Yoo."

Sabır dilenir gibi bir şeyler mırıldandıktan sonra, "İlle sormam mı gerekiyor, taksit taksit anlatmasana kızım," dedi huysuzca.

Oflayarak bıraktım çay kaşığını masaya. "Bir şey olmadı işte, yanındayım. Neyi merak ediyorsun anlamadım ki!"

Yüzünü yüzüme hizalayıp gözlerimin içine aptala laf anlatır gibi baktı. Kara delikler beni yine içine çekiyordu. "Davet o saate kadar sürmediyse, o saate kadar nerede olduğunu mesela."

Her ne kadar hesap vermek zorunda olmadığımı bilsem de, sabah sabah tartışmak istemediğim için anlattım dün olanları; çiğköfteciye gidişimizi ve ardından sahil yürüyüşünü. Şarkı kısmını atlamıştım, bilmese de olurdu.

"Ben ondan uzak durman gerektiğini söyledikçe yaklaşmaktan zevk mi alıyorsun?" diye sordu, vücudunu bana döndürüp karanlık bir sesle. Bakışlarında rastladığım duvara toslar gibi oldum o öyle deyince.

Hey, Matmazel!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin