Multimedia: Edis
🎶 Mor ve Ötesi - Daha mutlu olamam 🎶♡56♡
Çalan alarmlara ettiğim bedduaların dönüp dolaşıp yine beni bulmasının en güzel kanıtı her sabah uyanmamdı. Sen istediğin kadar söv, ben hep burada olacağım diyordu resmen. Çok seversem o da gider miydi acaba? Neden bu kadar sadıktı ki bana? Ayrıca neden sabah sabah böylesine bayat bir edebiyat yapıyordum ben durup dururken?
Edis'in uyanıp uyanmadığına bakmak için kafamı yorganın altından çıkarıp yere baktığımda kaşlarım çatıldı. Çocuk uyanma aşamasını çoktan aşmış, yok bile olmuştu. Tuvalete mi gitmişti acaba? Yataktan uyuşuk adımlarla kalktım merak içinde. Tuvaletin önüne geldiğimde kapıya vurdum ama içeriden ses gelmedi. Gitmiş miydi? Tabi ki de gidecekti. Ne bekliyordum ki? Pişman olmuş olmalıydı yanıma geldiğine. Bu düşünce beni hayal kırıklığına uğratsa da umursamamayı seçip tuvalete girdim. Cidden aklım almıyordu. Sarhoşken söylediklerine mi inanacaktım, ayıkken söylediklerine mi? Kafamı attırmıştı yine sabah sabah! Dengesiz insan müsveddesi.
Madem o hiçbir şey söylemeden gidebiliyordu, o halde ben de buraya hiç gelmemiş ve bana o cümleleri hiç kurmamış gibi davranırdım. Bir dakika... Yoksa gerçekten gelmemiş olabilir miydi? Rüya görmüş olabilir miydim? Psikojimin yerlerde süründüğü bu günlerde kendime pek güvenemiyordum da... Belki de yalnızca bir rüyaydı. Bu düşünce beni daha da hayal kırıklığına uğrattı. Kendime sinirlendim o an. Hayal kırıklığına uğramaya yer arıyordum yahu! En çok uğradığım yer hayal kırıklığıydı hatta bu sıralar. Sanki kahve ısmarlamışım da kırk yıl hatrı kalmış gibiydi, düşmüyordu yakamdan lanet his.
Aklıma bir şey geldi o an. Külodumu yukarı çekip içeri doğru koşmaya yeltendiğimde ayak bileklerimde unuttuğum pijamam ilk adımdan sonra yere kapaklanmamı sağladı. Harika! Güne puanım 237798641689'du (okuyabilen de bilim adamı falan olsun yani sldıhfolsnv).
"Allahım pijamam bile bana düşman," diye homurdana homurdana doğruldum yerden ve ayağımı sinirle sallayarak pijamımı uzaklara savurdum. Hain pijama! Sen uyku arkadaşımdın!
Koşma işine bıraktığım yerden devam ederek odaya vardığımda yaptığım ilk şey Edis'in yattığı yere bakmak oldu. Siyah ve bordo hırkamı üzerine örtmüştüm o uyurken. Hırkalar yerde değildi. Ciddi ciddi gelmemişti galiba bu çocuk! Şizofren olmuştum da hayal mı görmüştüm yoksa? Ayyy! Korkmaya başlıyordum ama.
Bu kez dolaba koştum ve askıları karıştırmaya başladım. İki hırka da birer birer gözüme çarptı. Hiç çıkmamışlardı işte. Aynı yerlerindeydiler. Vallahi şizofren olmuştum, halüsinasyonlar görüyordum... Şizofren olduğuma mı yanayım, halüsinasyonumda bile Edis'i gördüğüme mi? Allahım sabır... Düş artık aklımdan lanet adam.
Aklıma başka bir düşünce sızdı tam o sırada. Yeniden banyoya koştum bu nedenle. Ama bilin bakalım ne oldu? Hayır Edis karşıma çıkıp beni pembe külodumla görmedi... Evet az önce uzaklara savurduğum pijamaya ayağım takıldı ve yeniden yere düşüverdim. Sanırım geri kalan hayatıma sürünerek devam etmeliydim. En azından düşme riskim sıfıra inerdi. Sinirle pijamayı elime aldığım gibi pencereye koştum ve camı açtım. Onu dördüncü kattan atarken gözlerimi katil edasıyla kısmış ve, "Düşme sırası sende," demiştim hiç acımadan. Çünkü herkes öldürürdü sevdiğini... Yere iniş yaptığını gördüğüm pijamama orta parmak selamını da verdikten sonra kapadım camı aceleyle ve banyoya koştum. Allahıma şükürler olsun ki bu kez düşmemiştim.
Aynanın karşısına geçip pijama üstümü çıkardım vakit kaybetmeden. Yansımada gördüğüm küçük morluk rahat bir nefes almamı sağladı. Oh be! Rüya değildi ya da şizofren olmamıştım. Kızarıklıklar geçmiş olsa da hafif kan toplayan köprücük kemiğimin o kısmı morarmıştı. Bunu da kendi kendime yapmış olamazdım herhalde...