Ellerimi göbeğimin üzerinde birleştirdim ve omuzumdan geçirdiğim kemere dokundum. İçerisi hoş bir parfüm kokan bu arabada oturmak, bana çok da yabancı bir his vermemişti. Klimanın üflediği sıcak hava beni yatıştırıyordu.
Tristan evden çıkmadan önce aldığı kararla, onun arabasıyla okula gitmemin daha uygun olacağını düşünmüştü. Neden böyle düşündüğünü bilmiyordum. Ben bisikletimle okula gitmeyi seviyordum ve bana sorarsanız, bu gizli yatak arkadaşlığımızı tehlikeye atabilirdi. Birinin bizi görmesi sahiden kötü olurdu.
"Müzik açabilir miyim?" diye sordum, tamamen sessizliği bozmayı amaçlayarak. Araba kullanırken ciddi tavrından taviz vermiyordu ve ağzından tek bir çıt çıkmıyordu. Bunun özel bir nedeni varmıydı bilmiyordum ama benim yanımda ağızı kapanmayan Tristan Evans'ın sonunda susuyor olması, bana değişik geliyordu.
Başını hafifçe salladı ve, "Olur," diye kısaca kestirip attı.
Onu umursamamayı deneyerek omuz silktim ve son derece lüks görünen araba radyosunun 'oynat' tuşuna bastım. Amy Winehouse'un hoş, kadınsı sesi kulaklarıma ulaştığında buruk bir gülümseme sundum kendi kendime. Ölümü bir kaç sene önce gerçekleşmiş olmasına rağmen bendeki kalıntıları çok, çok fazlaydı.
"Şarkı bir şey ifade ediyor olmalı?" diye fikir yürüttü, ilk kez kendi rızasıyla sessizliği bozan Tristan. Başımı iki yana salladığımda bu, onu farklı bir fikir yürütmeye itmişti."O hâlde Amy'yi seviyordun?"
Acımaya başlayan boğazımdaki o iğrenç yumrunun geçmesi için sertçe yutkundum. Fakat, biliyordum ki; acı geçse bile, göz yaşları onların varlığını her seferinde hatırlatmak için sonsuza dek orada bir yerde olacaklardı. Bunu Amy'nin bitmek, tükenmek bilmeyen göz yaşlarından dolayı biliyordum. Fakat, o kurtulan taraf olmuştu. Belki de bunu söylemek, onu hiç tanımamış birinin ağızına yakışmıyordu?
Başımı iki yana salladım ve hemen sonra kendimi, sanki orada kaybolmak istiyormuşum gibi, araba koltuğuna yasladım."Hâlâ seviyorum," diye yanıtladım sorusunu."O gitmiş olabilir ve evet, bu olay için geçmiş zaman kullanabilirsin." Tristan'a döndüm ve bir bana bir yola dönen bakışlarına karşılık verdim."Fakat, içimdeki, bitmemiş olan bir sevgi için geçmiş zaman kipi kullanman yanlış."
"Senin için hassas bir konu olduğuna kanaat getirdim," dedi, arabanın hızını azaltıp gözlerime daha çok bakma fırsatı yakalarken.
Gülümsedim."Doğru bir tespit, Evans."
~•~
Derslerin ilk kez bu kadar hızlı geçtiğine kanaat getirmiştim. Bay Hemmings dudağındaki piercingle oynuyor ve diğer bir yandan siyah, kemikli gözlüklerinin ardından yoklama defterine bakıyordu. Sıra bana geldiğinde ve o adımı seslendiğinde, "Buradayım, efendim," diye yanıt verdim. Başını kaldırıp muhtemelen sınıfının en zekisi olan öğrencisine baktı ve gülümsedikten sonra diğer bir ismi seslendi.
Bu çok... sıkıcıydı. Luke Hemmings ile dersiniz var ise, o derste Calum Hood ile eğlendiğinizden bile daha çok zevk alırdınız. Bay Hemmings, hoş sesi ile sizi gülmeye iten espiriler yapardı. Bugün ise hiçbiri yoktu.
O ve Bay Hood'un bu kadar komik olmaları, birbirlerini etkileyen yakın arkadaşlıkları olmalıydı. Bir zamanlar bir grupları oldukları anlatır dururlardı. Bir gün bize de bu müziği dinleteceklerine dair söz vermişlerdi fakat henüz gerçekleşmemiş bir sözdü bu. Ve muhtemelen unutulmuş.
Zil çaldığında, çantamı omuzuma astım ve Tristan'ın tişörtünü, kotumun içine sıkıştırdım. Bu şekilde daha tertipli duruyordu.
"Katy? Bir saniye konuşabilir miyiz?" Bay Hemmings bana sesleniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bad Bed Friends // Evans
FanfictionKate, Evansların sahip olduğu lisedeki en sıradan kızdı. Tristan onu bulduğunda, artık hayatında sıradan olan hiçbir şey olmadığını fark etmesi uzun sürmeyecekti.