Bad Bed Friends 28: "At Least We Used Condom."

765 22 1
                                    

"Yıkanmalısın," diye sızlandım, beni sıkıca tutan ellerinden kurtulmaya çalışırken. "Eve geri döndüğünde annene ne demeyi düşünüyorsun?"

"Eh," dedi, omuz silkip, yatakta beni biraz daha kendine çekerken. "Bekleyebilir. Ona hesap verecek değilim ya."

"Tristan!" Gözlerimi kocaman açarak, omuzuna vurdum. "Zaten dünden beri gönderme yapıyor ve eve geceden kalma gibi dönersen kesinlikle anlayacaktır."

İşaret parmağına doladığı ıslak saçlarımla uğraşırken, "Niye bu kadar umursuyorsun ki?" diye sordu. "Elimde olsa tüm dünyaya dün gecenin hayatımdaki en harika gece olduğunu söylerdim."

Yanaklarım kızarırken, "Aptalsın sen," dedim. Beni boynumdan tutup çekmesine ve dudaklarımı hapsetmesine izin verdim.

Sabah ondan önce uyanıp duş almış, ardından dolapta bulduğum bir tişörtünü üzerime geçirmiştim. İç çamaşırlarım pis olduğu için, yatağının baş ucundaki küçük dolaptan da ona ait bir iç çamaşırı çıkarıp giymiştim. O ise tüm gün boyunca uyumak istiyordu.

Elimi göğsüne koyup onu durdurduğumda gözlerini devirdi. "Bu sahnede, kalkmamı istiyorsan, iç çamaşırlarınla kısa bir şov yaptıktan sonra aşağı inip bize kahvaltı hazırlaman gerekiyor."

Tek kaşımı kaldırdım. "Sen burada tembellik yapıp uyurken mi?" Başımı salladım. "Asla ve asla."

Pis bir şekilde sırıttıktan sonra, beni kalçamdan tutup kendine bastırdı. "Madem öyle, o halde bütün günü birlikte yatakta geçirebiliriz?" Kollarını başımın iki yanına koyup, üzerime çıktı. "Burada, birlikte yapabileceğimiz tonlarca şey var."

Ellerimi boynuna doladım ve sırtını yatağa yaslamasını sağladıktan sonra, üzerine çıktım. Yavaşça kulağına doğru eğildim ve fısıldadım, "Hemen, şimdi o güzel kıçını yataktan kaldırıyor ve üzerine bir şeyler geçirdikten sonra, kahvaltıya yardım etmek için yanıma geliyorsun."

Elimin altındaki kalbi, bundan etkilendiğini belli edercesine, deli gibi atıyordu. "Şuna," dedi. "Duşu da ekle."

Sırıttım ve üzerinden atlayıp aşağı indim.

~•~

Kahvaltı hazırlamak için aşağı inmemden on dakika sonra, ıslak saçlar ve ıslak bir vücutla karşıma çıkınca, gözlerimi devirmiştim. "Kıyafetlerin nerde senin?" diye sordum, altından giydiği eşofman altına bakarken.

Omuz silktiğinde, arkamı döndüm. Elimle yukarıdaki tezgâha uzanıp iki tane tabağı masaya koydum. Bu sırada Tristan da buzdolabından meyve suyu ve diğer kahvaltılıkları çıkarıyordu. İkimiz de bir şeyler pişirmek için fazla yorgunduk.

Sandalyesine yerleşip salamın tekini ağzına atarken, göz ucuyla da bana bakıyordu. Alt dudağımı ısırdım ve dikkatlice sandalyeme oturdum. Bu histen nefret etmiştim. Gerçekten rahatsız ediciydi.

"Bir yerin mi ağrıyor senin?" diye sordu, yüzümün buruşuk olduğunu fark ederek. Nefesimi üfleyerek, başımı salladım. Kaşlarını çattı. "Neresi?"

Sevişmekten düne kadar hiçbir şey anlamayan ben bu acının ne olduğunu biliyorken, onun anlayamaması beni sinirlendirmeye yetmişti. "Bunu gerçekten bilmediğini mi söylüyorsun, yoksa amacın beni isteyerek kızdırabilmek mi?" Yumruğumu sıktım, fakat aynı anda bacak aramdaki sızıyla iç çekip yüzümü buruşturdum.

Gözleri boş bir ifadeye büründükten sonra, "Oh," diye mırıldandı. Sonra yeni anlamış gibi, "Ah," dedi, yüzünü buruşturarak. Alnına vurdu. "Üzgünüm, üzgünüm. Dün geceden beri aklım biraz bulanık. İşte, buraya gel."

Dediğini yapıp ayağa kalktım ve yanına gittim. Sandalyesinden kalkıp tezgâha ulaştı ve dolapların birinden bir kutu hap çıkardı. Yutmam için elime küçük, beyaz bir yuvarlak tutuşturdu. "Bunu suyla birlikte iç," dedi. "Birkaç saate ağrın geçecektir."

Suyu doldurmak için dolaptan bir bardak alırken, şüpheyle, "Bu konuda çok tecrübeli gibisin," dedim. "Geçmişte çok şey öğrenmiş olmalısın."

Sırtını tezgâha yasladı ve sırıttı. Suyumu doldurup hapla birlikte yutarken, şüpheyle yüzüne bakıyordum. "Senin yanındayken, geçmiş hakkında konuşmak istemiyorum," dedi.

Bardağı masaya bırakıp ona doğru ilerledim. Önünde durdum; gözlerine baktım. "Sadece, senin hakkında bir şeyler bilmek istiyorum." Sessizce konuştum.

Ellerini belime saracağını düşündüğüm sırada, avuç içleri tezgâhı buldu. "Bilmek istediğin şey benimle mi ilgili, yoksa bizimle mi?"

Yüzümde küçük bir gülümseme oluştu, ve benim için alışılmışın dışındaki bir süreden sonra ilk kez kızardım. "Kendin hakkında konuşmak istemiyorsan, bizimle ilgili de konuşabiliriz."

Dudaklarını ıslattı. "Neden bahsetmek istiyorsun?" diye sordu, heyecanlı olduğunu görebiliyordum. Ve, sebebini bilmesen bile, ben de öyleydim. "Dün geceyle başlayabiliriz." Sırıttı. "En azından kondom kullandık."

Ellerimle yüzümü örttüm. "Kes şunu," diye uyardım. "Beni uyarmadan şöyle şeyler söylemeyi kes."

Kıkırdadı. Ellerini sonunda belimin iki yanında hissettim. Bir an sonra havadaydım, ve en sonunda tezgâhta oturur haldeydim. "Tamam," dedi, başını sallayıp gülümserken. "Ne konuşmak istersen onu konuşalım."

Yanağımın içini dişlerken, gözlerine bakmaktan kaçındım. Ona karşı olan hislerimden bahsedersem, fazla mı açılmış olurdum? Peki, ya henüz bu ilişkiye bir isim koymamış olmamıza ne demeliydi?

Çok aşırı tepki veriyordum. Sonuçta daha dün birbirimizle gerçekleri konuşmuştuk. Acele etmemeliydim.

"Kate?" diye sorduğunda, kendime geldim. "Orada mısın?" Tek elini yüzümün önünde salladı.

Gözlerimin önünde üzerinde bir tişört yokken, ve saçları ıslakken, üstelik su damlaları bacağıma damlıyorken, konuya konsantre olmak zordu.

"Ne?" diye sordum. "Yok bir şey. Düşünüyordum sadece."

Gülümsedi. "Seni eve bırakmama ne dersin?" Bacaklarımın arasına doğru ilerleyip, ellerini iki yanıma koydu. "Bu sırada ben de eve gidip hazırlanırım."

"Ne için?"

"Akşam dışarı çıkarız diye düşünüyordum." Tek eliyle saçlarıma dokundu. "Aklındaki soru işaretlerine cevaplar bulabilmen için."

Beni bu kadar iyi anlıyor olması, kalbime dokundu. Gülümsedim, ve onu tereddüt ederek boynundan tuttum. Dudaklarımı yavaşça onunkilere yaklaştırdım ve nazikçe dokundurdum.

Yanaklarıma dokundu ve başını yana eğdi. Yavaşça dudaklarımın üzerinde gezen dudakları gözlerimi yummama sebep oldu. Tedirginlikten dolayı yanlışlıkla aniden dudağını ısırdığımda, gülümsedi. Utançtan hareket edemediğim sırada, beni öpmeye devam etti.

Sonunda geri çekildiğinde, hâlâ tecrübesizliğim yüzünden kızarıyordum.

"Tamam," dedi, avucunun ters kısmıyla yanağıma dokunurken. "Bence gitsek iyi olacak."

"İyi fikir," derken, hemen tazgâhtan inip yere atladım. Arkamı dönüp oradan kaçmaktan başka bir şey istemiyordum.

"Bir dahaki sefere," dedi, beni yerimde durdurarak. Sesi bu durumdan keyif aldığına işaret ediyordu. "Bilerek ve isteyerek dudağımı ısıracaksın, Hamilton. Ve, işte o zaman seninle doyasıya dalga geçeceğim."

Sözleriyle dönüp ona kızgınca baktım.

Devam etti: "Ayrıca, sonunda dudaklarına dokunmama izin verdiğin için, Tanrı'ya şükredeceğim."

Bad Bed Friends // EvansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin