Bad Bed Friends 22: "I Want You."

868 28 0
                                    

T R I S T A N

Hayatımda asla kullanmadığım, kullanmaya gerek duymadığım birçok kelime olmuştu, bu zamana kadar. Bunlar saf, masum kelimelerdi. Yani benim türümden bir insanın hayatında bulunması zor kelimelerdi.

Benim hayatımda karanlık, hakaret içeren kelimelere yer verilirdi. İnsanlar siyah ve mavidir. Siyah insanlar karanlık, yorgun, kötümser, bir yaşam amacı bulamayanlardan oluşur. Maviler ise, hep bir umut peşinde koşar, hayata pozitif bakar ve çoğu zaman ağlarlar.

Kate, beyazdı.

O, bir kuğu kadar beyazdı. Bir melek kadar; bir papatya, bir peri, bir güvercin. Anlatmaya çalıştığım buydu. Bu kelimeleri ne günlük hayatımda çok kullanırdım ne de ağzıma yakışırlardı. Beyaz bir insanı nasıl tanıtabilirdim, bilmiyordum. Hayatımda Kate'ten başka, kişiliği bu kadar beyaz biriyle karşılaşmamıştım. O... Çok farklıydı.

Elimi tezgâh camına koyup, onu seyrediyordum. Arda arda gelen içkileri dudaklarına götürüp onları birkaç yudumda bitirmesini ve hemen sonra buruşan yüzünü. Bir insan nasıl sarhoşken bile böyle güzel olabilirdi?

"Hadi, Hamilton," diye konuşmaya başladım, sesten dolayı çıkan yüksek sesimle. "Bu kadarı yeter. Bir tane daha içersen, seni lavabodan çıkartamayacağız."

Kusmasını istemiyordum. Buraya onunla kafa dağıtmamız için gelmiştik. Biraz takılacaktık. Kusması geceyi mahvederdi ve zaten bunun hoşuna gideceğini sanmıyordum.

Kocaman açılmış gözleriyle bana baktı ve dudaklarını buruşturdu. "Pekâlâ," dedi, isteksizce. "Kusmak istemiyorum."

Gülümsedim ve tekerlekli sandalyesinin arkasına geçip onu oturacağımız kanepelere doğru sürdüm. Muhtemelen, buradaki insanların çok fazla karşılmaşmadığı bir görüntüydü bu. Tekelerlekli sandalyedeki bir kız, bara gelip, sarhoş olmuştu. Dediğim gibi, Kate çok farklıydı.

Sonunda kanepelere vardığımızda, onu kucağıma alıp kanepeye çöktüm. Bileğindeki ağrıdan dolayı, kucağıma ancak yan bir şekilde oturabiliyor, ayaklarını kanepeye uzatıyordu.

Başını göğsüme yasladığında, kollarımı beline doladım. "Herkes bana bakıyor," dedi sessizce. Ardından başını iyice göğsüme gömüp, gözlerini sımsıkı yumdu.

Utandığını anlayarak, "Bana bakıyorlar," dedim. "Hadi ama, K. Sanki ilk defa tekerlekli sandalye görüyorlar gibi konuşma. Elbette bana bakıyorlar. Buraya uzun zamandır gelmiyordum."

Şey, tam olarak bana mı yoksa ona mı baktıklarından emin değildim ama utanmaması için elimden geleni yapmakta kararlıydım.

"Öyle mi dersin?" diye sordu, başını kaldırıp bana bakarken. Başımla onayladım.

Hâlâ gergin olduğunu görerek, "Dans etmek ister misin?" diye sordum. Dans etmek tam olarak bana göre sayılmazdı ama en azından onu mutlu ederdi.

"Hayır," dedi, mutsuz bir şekilde başını sallayarak. Kollarını göğsüne çarprazladı. "Dans etmek istemiyorum. Yine bakacaklar."

Ağzımı açıp, ona iyi hissetmesi için güzel bir şeyler söyleyeceğim sırada, omuzuma bir el kondu. Dönüp elin sahibine baktım ve elin sahibinin Bradley'den başkası olmadığını gördüm. Yanında da Connor vardı.

Kate de onları görüp utanmış olacak ki, kucağımdan kayıp yanıma oturdu.

"Nasıl gidiyor, çocuklar?" diye selamlaştım onlarla.

Bad Bed Friends // EvansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin