Bad Bed Friends 36: "He Came Here to Save Me From Him."

437 16 5
                                    

Harry'nin yanındaki yolcu koltuğuna oturduğumda, nefeslerim düzensizdi. Sürekli camdan dışarı bakıyor, bir yandan da emniyet kemerimi takmaya çalışıyordum. Harry yanımda bir şeyler homurdanıyor, fakat ben onu dinleyemeyecek kadar telaş yapıyordum.

Tristan buradaydı.

Onun Los Angeles'ta, hatta gitmeyi düşündüğüm bu okulda olması beni olması gerekenden fazla geriyordu. Paniklemiştim. Bu haberi aniden duymak benim için bir şok olmuştu. Her an camın önünde belirecek diye ölesiye korkuyordum. Onun canını yakmıştım, fakat o hâlâ peşimdeydi. Asıl soru şuydu; bu iyi miydi yoksa kötü mü?

"Hadi, artık gitmeliyiz." Ashton'ın arka koltuktan gelen sesi Harry'yi susturmuş ve arabayı çalıştırmasına neden olmuştu. Biraz durup dinlenmemizin sebebi, hepimizin heyecandan nefes nefese kalmış olmasıydı.

Harry arabayı otoparktan çıkarırken, "Bu aptalı niye aldık ki arabaya?" diye sordu.

Derin bir nefes aldım. "Ashton benim arkadaşım, Harry. Belli ki buraya beni Tristan'dan korumak için gelmiş." Bunu söylerken bile tuhaf hissetmiştim. Gerçekten, Tristan'dan korunmaya ihtiyacım mı vardı yani?

"Ne?" Harry'nin kafası karışık görünüyordu. "O piçi buraya bu herif getirmedi mi yani?"

Ağzımı tam açtığım sırada Ashton konuşmama izin vermedi ve sonunda sessizliğini bozdu. "Dostum, bunu neden yapayım ki? Tristan buraya birkaç gün önce gelmiş fakat benim daha yeni haberim oldu. Öğrenir öğrenmez de Kate'i uyarmak için buraya geldim zaten."

Ashton'ın nazik konuşması Harry'yi biraz yatıştırmaya yetmişti. Ashton'ı yanlış anladığı ortadaydı. Doğrusunu söylemek gerekirse, Niall'ı da sürekli benimle birlikte olduğundan dolayı yüzlerce kez yanlış anlamıştı.

"Gitmeliyiz," dedi Harry, bu durumdan yüzde yüz rahatsız olduğu ortadaydı. Öyle sanıyordum ki, Tristan'ın beni buradan götürmeye yetecek tek neden olduğunu biliyor ve bunun olmasından ölesiye korkuyordu. "Seni eve götüreceğim. Orada bir çaresine bakarız. Belki de tekrar geri döner ve o çocuğa haddini bildiririm."

Aniden Harry'ye döndüm ve kaşlarımı çattım. "Yapamazsın," dedim. "Yapmayacaksın. Harry. Tristan düşündüğün gibi hafife alınacak bir tip değil. Sen de öyle değilsin." Sesimi alçalttım. "İkinizden birinin zarar görmesine izin veremem."

Başımı camdan tarafa çevirirken, Harry'nin onaylamayan bakışlarını üzerimde, Ashton'ın, "O sik herifi yine de savunman beni deli ediyor," deyişini ise kulağımda hissedebiliyordum.

Kendi duygularımı ben bile onaylamıyordum. Ama, bu iki erkeğe fazlasıyla değer veriyordum ve birbirlerine zarar vermelerine göz yummaya da hiç niyetim yoktu.

~•~

Harry anahtarlarını kullanmak yerine, Laura evde olduğundan dolayı zile basmayı tercih etmişti. Laura eve geldiğimizde eğer o evdeyse, kapı zilini kullanmamızı isterdi. Pek fazla evde olmuyordu, ve olduğu zaman, bunu ona hissettiren şeyleri seviyordu.

Laura gerçekten tuhaf bir kadındı.

"Ah, bakın kimler gelmiş!" Laura kapıyı açar açmaz, gülümseyerek cıvıldadı. Üzerinde mutfak önlüğü, elinde de bir spatula varken çok şirin görünüyordu. Fakat, bizim suratlarımızdaki asıklığı fark eder etmez, yüzü düştü. "Ne oldu size böyle? Hadi, geçin içeri."

Bizi içeri alıp, Ashton'la sevinçle tanıştıktan sonra nihayet meseleyi ortaya atmanın vakti gelmişti. "Ee," dedi Laura. Gözleri Harry ve benim aramda gidip geliyor, karşı koltukta oturan Ashton bu sorgudan uzak kalıyordu. "Anlatmayacak mısınız? Bu suratlarınızın hali ne böyle?"

Harry elleriyle gözlerini ovuşturdu. Ben parmaklarındaki yüzükleri seyre dalmışken konuşmaya başladı. "Kate'in eski sevgilisi... Tristan burada, anne."

Şey, teknik olarak eski sevgilim sayılmazdı, ama her neyse.

Laura birkaç saniye durumu düşünmek için sessiz kaldı. Elbette ona Tristan'dan bahsetmiştim ve elbette kasabaya dönmek istememin tek nedeninin o olduğunu biliyordu. "Ah, hayır," dedi aniden. "Seni alıp geri mi götürmek istiyor?"

"Ne yapmak istediğini bilmiyoruz," diye cevapladı Harry. "Kate'le henüz karşılaşmadı. Ama, onu hiçbir yere götüremez. Ona zarar vermesine izin vermeyeceğim."

Gözlerimi yumdum ve başımı ellerimin arasına aldım. Bu noktada olduğumuza inanamıyordum. Onun bana zarar verme ihtimalini değerlendirmek bile oldukça saçma geliyordu. Zarar görmemi isteyecek tek insan oydu.

Ben onu terk etmeden önce.

Değişmiş olabilir miydi? Onu bıraktığım için intikam istiyor, bu nedenle peşime mi düşüyordu yani? Bu olasılıklar bana birer şaka gibi geliyordu. Tristan'ın taş kalbini ellerimle yumuşatmıştım ve onu bırakarak tekrar bir kayaya dönmesine izin verdiysem, kendimi asla affedemeyecektim.

"Ben... Sanmıyorum, Haz," dedi Laura. Fakat, o sırada bilmiş bir gülümsemeyle bana bakıyordu. "Eğer yanılmıyor, ve aşk hakkında bir şeyler biliyorsam, hayır tatlım, Tristan buraya ona zarar vermeye gelmiş olamaz. Muhtemelen kafasındaki sorulardan sıkılmış, ve cevap bulmaya gelmiştir. Tanıyabileceğin en sert erkek bile sevdiği kadının karşısında dizleri üzerine çökmekten başka çare bulamaz. Tristan'ın tek derdi... Kate'in yokluğu."

Harry'ye baktım, onun da bana baktığını o sırada fark ettim. Ardından, gözlerim Ashton'a kaydı. İkisinin de ne düşündüğünü biliyordum. Laura tüm bunları masum bir hikâye sanıyordu. Fakat, onun söyledikleri, Ashton ve Harry'nin beni kollarının altından ayırmamaları için yeterliydi.

Laura tuhaf bir kadın olmasının yanında, oldukça da saftı. Tıpkı bir zamanlar benim de olduğum gibi.

& sanırım artık T'nin dönme vakti geldi

Bad Bed Friends // EvansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin