T R I S T A N
Bu işin nasıl başladığını hatırlıyor musunuz?
Yatak arkadaşlığımızdan bahsediyorum. Demek istediğim, o gün onun yanına gidip, boş sınıfın içinde yalnızca ikimizin olduğunu fırsat bilip dibine kadar yaklaşmam ve ona bu şeyi teklif etmem. Pekâlâ, bu bir nevi tehditti, kabul. Ama, bu işin sonunu biliyordum. Sonunda onun canının yanacağını bildiğim bir şeyi asla istemezdim.
Yatak arkadaşlığımızdan kastım, her an, her saniye birbirimize dokunuyor olmamızdı. Oysa şu an ailemin yanında, bitirmek üzere olduğumuz kahvaltı masasında toplanmış, oradan buradan muhabbet ediyorduk. Bu doğama aykırıydı adeta.
Buna nasıl katlanıyordum? Bunu hangi ara yapmayı kabullenmiştim? Cevap en başından beri belliydi. Benim başlangıcım da, sonum da Kate'ti. Bu yatak arkadaşlığı bitene dek sürecek olsa da.
Yine de, o yanımda olup hayatıma farklı bir şeyler katmaya başladığından beri daha katlanılabilir bir insan haline gelmiştim. İnsanlar bana katlanmaya başlamışlardı, ve inanın bu karşılıksız değildi. Nazik birine dönüşüyordum. Nezaket... İnanabiliyor musunuz? Ben bu kelimeyi ilk defa kullanıyorum.
Katniss, Katniss, Katniss... Küçük ellerinde, ağır bulutlar taşıyan Katniss. Bana anlatmadığı, gizli aile olaylarına sahip olduğunu her zaman biliyordum. Bu konuyu asla ona zorla açtırmamak için dikkatli olmaya çalıştım. Benim sınırlarıma göre, buna da nezaket diyebilirdiniz. Ve benim bunu yapmamdaki tek sebep, hazır olmasını beklemek isteyişimdi. Çünkü, başka bir şey için daha beklemeyi öğrenmem gerekecekti.
Neyi kast ettiğimi biliyorsunuz, o güzel akıllarınıza neyin hakim olduğunu da ben biliyorum.
Neden mi bekliyorum? Şey, basit; Nezaket. Bu kızın beni her konuda böyle nazik bir insana çevireceği kimin aklına gelirdi? Bekliyordum, çünkü bunu onun istemesi gerekiyordu. O benden bunu yapmamı isteyene dek, o büyük adımı ben atmayacaktım. İşte olay buydu. Cesur ve gururlu genç kız, genç adama bir tür... Yalvaracaktı?
Kulağa inanılmaz geldiğini biliyorum, ama olacağından da emindim. Sadece beklemeyi öğrenmeliydim. O buna değerdi. O sonsuza dek beklemeye bile değerdi.
"...Tristan'ın harika piyano çaldığını biliyor muydun?" Annemin şen sesi beni aklımda kurduğum küçük özetten kurtardı. Kurtarmasa daha iyiydi. Şu an piyano şovu yapmamın imkânı yoktu.
"Bundan daha önce söz etmemiştin," dedi Kate, sanki ona hayatımla ilgili her şeyden bahsediyormuşum gibi. Biz sadece bedensel faaliyetlerden bahsediyorduk. Bundan nefret ediyordum. Bir önceki cümledeki sadece kelimesinden nefret ediyordum.
"Evet, şey..." Elimi enseme götürüp kaşıdım. İnanın bana, o tam yanımda, dizlerinin üzerinde biten Arctic Monkeys tişörtümle otururken konuşmak o kadar kolay değildi. Benim tişörtüm. Onun güzel bedeni. Artık nefes almak da kolay görünmüyordu.
"Ah, bize bir şeyler çalmalısın!" Annem aniden şakıdığında, önce şok ve ardından gelen öfke ifadesiyle ona baktım. Bunu yapmak istemiyordum. Uzun zamandır piyano çalmıyordum ve sadece bu evde kız arkadaşım diyebildiğim yatak arkadaşımın önünde rezil olmak istemiyordum. Karmaşık bir cümle, ha? Ben bir kez daha sadece kelimesinden nefret ettim.
"Bundan emin değilim..." Dudağımı ısırdım.
"Lütfen..." Annemin ısrarlarına Kate de katılmıştı. Bana şu kedi mırıltısına benzer sesini ve küçük tatlı bebek bakışlarını atıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bad Bed Friends // Evans
FanfictionKate, Evansların sahip olduğu lisedeki en sıradan kızdı. Tristan onu bulduğunda, artık hayatında sıradan olan hiçbir şey olmadığını fark etmesi uzun sürmeyecekti.