Los Angeles, yaşadığım kasabadan kilometrelerce uzaktı. Çoğu kez buradan kaçmak ve eve geri dönmek istiyordum. Tristan, Esther ve evim için. Onları özlüyordum.
Ama, kim bilir geri dönsem Tristan nasıl tepki verirdi? Görünüşe bakılırsa kendi içinde beni çoktan yok etmişti. Telefon numarasını değişmiş, tüm sosyal medya hesaplarından beni engellemişti. Beni aramasını bekliyordum. Eve dönmemi istediğini duymaya ihtiyacım vardı ama o sadece boşvermiş gibi görünüyordu.
Los Angeles'taki ilk bir ay berbattı. Hiçbir yerin yolunu bilmiyordum, bu yüzden taksilere tonla para harcamak zorunda kalıyordum. Buradaki insanlar çıplak bile gezse güzel görünecek türden idiler ve ben sadece bir çöp poşetine benziyordum.
Laura ile günün sadece belirli zamanlarında görüşüyorduk. Çoğunlukla hastanedeki işine gidiyor olurdu ama ne zaman vakit bulsak her şey ile ilgili konuşmaya çalışırdık. Alışmamı istiyordu, ve ben de alışmak için çabalıyordum.
En kötü kısmı ise Harry Styles'dı. Cidden onu gördüğüm ilk gün bunun böyle devam edeceğini anlamam gerekirdi. Sadece, belki alışır ve bana iyi davranmaya başlar diye düşünmüştüm. Ama, kesinlikle benden kaçmaktan başka bir şey yapmıyordu.
Evden birkaç sokak ötedeki sosisçide çalışıyorduk. Hot Dogs Station adlı bir yerdi. Harry oraya giderken beni asla beklemez, ve geri dönerken de benden on beş adım ilerde yürürdü. Harry oranın müdürü gibiydi, bu yüzden orada da rahat değildim. Hata yaptığımda bana burun kıvırarak bakıyor, ve üstelik hatamı nasıl düzelteceğimi göstermiyordu bile.
Tek zaafı sanırım orada çalışan ateşli fıstıktı. Trish. Ona bakışlarını yakalamıştım. Tristan'ın bana baktığı gibi bakıyordu, ve ben ne zaman Harry'yi öyle görsem kendimi tuvalete kilitleyip ağlıyordum. Bu da bir başka azar işitmeme sebep oluyordu. Tuvaletin benim için değil müşteriler için olduğunu söylüyordu.
Sadece Trish, o ve ben vardık. Tezgâha yaslanmış, bir kez daha Harry'nin yemek servisi yapmakta olan Trish'e bakışlarını izliyordum. Kapı açılıp içeri bir başka müşteri girdiğinde, başımı çevirdim.
Harry, "Hamilton," diye seslendi, ve tekrar ona döndüm. "Ne duruyorsun?" diye sordu, baygın gözlerle. "Git ve birkaç sosisi fırına at."
"Ama daha sipariş verilme-"
Harry bana uyarıcı gözlerle baktı. "Hemen."
Ofladım ve ayaklarımı yere sürüyerek mutfağa girdim. Burnuma tezgâhta duran çamaşır maşasını taktım ve yüzümü buruşturup birkaç sosisi kızgın ızgaranın üzerine koydum. Vegan olmaya çalışıyordum, ve burada çalışmak pek yardımcı olmuyordu. Ama, evde tek başıma kalırsam kendimi depresyon ve benzeri şeylerin içinde bulmaktan korkuyordum.
Sosisleri hazırlayıp tabağa koydum ve içeriye geri döndüm. Harry'yi yeni gelen sarı saçlı çocukla görünce şaşırmıştım. Sanırım, beni şaşırtan onunla oturuyor olmasıydı çünkü müşterilerle sohbet yasağını koyan oydu.
Tabağı masaya bıraktım ve Harry'ye dik dik baktım. Çocukla konuşmayı kesip bana döndüğünde, uzaklaşmam için işaret verdi. Tam ağzımı açıp bir şey söyleyeceğim sırada sarışın çocuk, "Selam," dedi. "Sen yeni misin?"
Ona döndüm ve bilinçsizce gülümsedim. "Evet," dedim. "Bir ay oluyor."
"Ah, harika," dedi. Elini uzattığında, bir eline bir de ona baktım. Fakat, o sadece gülümsedi. "Ben, Niall. Niall Horan."
Gözlerim şaşkınlıkla açılırken, bunun düşündüğüm an olup olmadığını bilmiyordum. Öğrenmenin tek yolu vardı.
Elini tutup sıktım. "Merhaba, Horan," dedim. "Ben Kate Hamilton."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bad Bed Friends // Evans
FanfictionKate, Evansların sahip olduğu lisedeki en sıradan kızdı. Tristan onu bulduğunda, artık hayatında sıradan olan hiçbir şey olmadığını fark etmesi uzun sürmeyecekti.