Bad Bed Friends 34: "What The Hell Was That?"

438 17 6
                                    

Üç koca ay olmuştu.

Tristan yoktu, Esther yoktu ve, her ne kadar Michael'ı hapis konusunda suçlasam da onu da özlüyordum, o da yoktu. Harry ve Laura vardı. Bazen Trish geliyor ve kafamı dağıtabilmem için yürüyüşe çıkmayı falan öneriyordu.

Sosisçi işi bitmişti. Harry iki aylığına çalışmak için anlaşmıştı ve o ayrıldığında, Laura benim de gitmeme gerek olmadığını söylemişti. Görünüşe bakılırsa Harry'ye iki ayda aldığı para yetiyordu ve maddi durumları gayet iyiydi.

Ne yazık ki, işi bıraktıktan sonra kafamı dağıtabileceğim hiçbir şey kalmamıştı ortada. Evde düşüncelerimle tek başıma kalmak kâbus gibiydi. Harry nereye giderse beni de götürüyordu ama zamanımızın çoğu evde bir şeylerle uğraşarak geçiyordu. Laura çoğu zaman hastanedeki işindeydi, hâliyle ev işlerini ve yemekleri biz yapıyorduk.

Üniversite için son bir ay kalmıştı. Hâlâ kayıtlar devam ediyordu. Laura asla üniversiteye hayır dememe izin vermeyeceğini söylemişti. Geçici bile olsa, birkaç ay sonra Ohio'ya dönecek bile olsam, üniversiteye başlamamı istiyordu. Harry eyalet üniversitesine tam burslu girmişti ve Laura bu sayede üniversite için masraflarımı karşılayabileceğini söylüyordu.

Bu kulağa...yeni bir hayat gibi geliyordu. Yeni bir aile gibi. Yeni arkadaşlar ve yeni çevre. Üç aydır zaten aynı hayatı yaşıyordum fakat üniversiteye gitmek, bu hayatı kabul etmek demekti. Oysa bu zamana dek kendimi hep bu hayatın bir misafiri olarak görüyordum.

Elim kolum bağlanmıştı. Ben de Esther'i arayıp durumu ona bildirmeyi tercih ettim.

~•~

"Tanrım, burası fazla sıcak." Üzerimdeki deri çeketi çıkardım ve kanepeye fırlattıktan sonra gidip klimanın kumandasıyla ısıyı düşürdüm.

Arkama dönüp salonun yeni haliyle karşılaştım: herkesin elinde birer bardak vardı. Herkes gerçekten yeterince eğleniyor gibi görünüyordu. Trish ve Harry mesafeliydiler. Bir ay önceki o geceden beri Harry ondan uzak durmayı tercih ediyordu. Ona karşı hislerini bastırmaya çalıştığı açıktı.

Bense üzerimdeki siyah ve vücudumu sarıp dizimin üzerinde biten elbiseyi düzeltip, elimdeki vişne ile alkolü karıştırdığım içecekten bir yudum alıyordum. Tekrar döndüm ve cam kapının arkasındaki havuza baktım. Gecenin yıldızları altında harika görünüyordu. Kapıyı açtım ve tereddüt etmeden dışarı çıktım.

Arkamdan kapıyı kapattım ve kalın topuklarımın yerde bıraktığı sesle birlikte havuzun başına geldim. Birkaç saniye durup gökyüzünü izledikten sonra, kadehimi kaldırdım, yıldızlara doğru. "Bu, sizin için," diye fısıldadım ve kadehi dudaklarıma götürüp bir dikişte bitirdim.

Kapının tekrar açılıp kapandığını duydum fakat arkama dönüp kimin geliyor olduğuna bakmadım. Öyle ki, biri gelip omuzuma çeketini örterken bile bunun Harry olduğunu düşünüyordum.

"Selam," diye mırıldandı Niall.

Sesini duyduğumda şaşırarak ona döndüm. "Hey," dedim. "Burada ne arıyorsun?"

Omuz silkti ve, "Harry'nin partilerine pek gelmezdim ama bu seferkine katılmaktan zarar gelmeyeceğini düşündüm," dedi.

"Harry'nin partileri her zaman zararsızdır," dedim, dostça omuzuna vurup, göz kırparken. "Laura uyuşturucu dedektörü gibi. Buralarda yanlış şeyler olması imkânsız." Onu güldürdüğüme sevinmiştim.

"Ee," dedi. Anlamamı bekliyormuş gibi yüzüme baktı fakat kafası karışmış görünüyor olmalıydım. "Ne yapmaya karar verdin?"

Sorusunu gözden gelerek, kendime vakit kazandırabilirdim. Fakat, eninde sonunda bu konuyu birilerine açmak zorunda kalacaktım. Bu yüzden, "Şey," diye başladım. Pek bir ilgili gözüküyordu, açıkçası bu beni daha çok germişti. "Esther ile konuştum. Annem ve babam gittiğinden beri...onunlayım, biliyorsundur. Ve bana kalabileceğimi söyledi. Üniversite fikrinden önce oraya geri dönmemi istiyordu. Fakat, elimden bu fırsatı almak istemiyor. İpleri bana bıraktığı belli."

Niall eliyle çenesini kaşıdı. "Sen ne yapmayı planlıyorsun?" Kaşlarını kaldırdı. "Lütfen, gitme planların olduğunu söyleme. Burada harika bir hayatın olabilir, Kate. Okursun, iş sahibi olursun, kendine güzel bir hayat kurarsın."

Ve mutlu olurum, öyle mi?

Gözlerimi yere çevirdim. "Bilmiyorum," diye mırıldandım. "Arkamda neler bıraktığımdan bir haberin olsaydı, Niall... Belki o zaman bana hak verebilirdin. Geri dönmemi isteyen birilerinin olmasını o kadar çok istiyorum ki." Yutkundum. "Herkes kalmamı istiyor ve benim dönmemi isteyen kimse olmadığı için mantıklı olan bu diye düşünüyorum. Yanılıyor muyum?"

Niall dudaklarını araladı. Ellerini omuzlarıma koydu ve yüzüme doğru eğildi. "Bence herkesin dediklerini umursamıyorsun," diye başladı. "Sen birilerini umursayan tarzda bir kız değilsin. Sanırım, senin için özel olan birini bekliyorsun. Sana geri dönmeni söylemesini veya ona benzer bir şey." Niall gözlerimin içine baktı. Beni bu kadar iyi anlaması çok güzel hissettirmişti. "Her neyse. Sadece, iyi olmanı istiyorum. Tek dileğim bu."

Dudaklarımı büzdüm, ve emindim ki, yüzüm gerçekten bir bebeği andırıyordu. Ellerimi omuzumun üzerindeki ellerinin üzerine koydum. "Oh, Niall..." Ellerinden vazgeçtim ve ona sarıldım. "Sen harika bir arkadaşsın. Senelerdir birlikte değildik ama hâlâ beni en iyi anlayan kişisin. Bu...inanılmaz."

"Biliyorum, aynı şeyleri düşünüyordum." Başımın üzerindeki çenesini hissedebiliyordum. "Seni özlemiştim, Hamilton. Artık özlemek istemiyorum ama bu senin hayatın. Yalnızca bilmelisin ki, hayatına yeniden girdim. Uzun süre de çıkmaya niyetim yok."

Kıkırdadım. "Biliyor musun, Niall?" Başımı kaldırdım ve ona baktım. "Seni gerçekten çok seviyorum."

Gülümsedi. Ağzını açmıştı ki, arka taraftan gelen bir hışırtı, bizi ayırmak için yeterli olmuştu.

"O da neydi öyle?" diye mırıldandım.

"Bilmiyorum," dedi Niall. "Çalılara basan bir ayak sesi gibi geldi bana."

Bahsettiği çalılara dikkatlice baktım. Etraf çok karanlık olduğu için, havuzun ışıkları sadece etrafını aydınlatmaya yetiyordu. Az sonra bir karaltı çalılıklardan yükselti ve geri geri gidip yanlışlıkla Niall'ın ayağına basmama sebep oldu. Niall'dan acı bir inleme, benden ise korku dolu bir çığlık yükseldi.

"Aman be!" diye susturmaya çalıştı bizi Harry. Yüzünü görene kadar gözlerim kocaman açık korkuyla bekliyordum. "Amma da ötleksiniz. Gürültü yapmayın, komşuları rahatsız etmek istemiyorum."

Niall tek elini belime koydu ve bizi Harry'nin yanına doğru yönlendirdi. Hâlâ çok ürkmüş haldeydim, bu yüzden kaskatı kesilmiştim.

"Ne yapıyorsun sen, Harry?" diye sordu Niall, onu azarlayarak. "Aklını mı kaçırdın? Kate'i korkuttun."

Niall'ın koluna dokundum ve, "İyiyim," diye mırıldandım. Sadece, o kadar sakinken bir anda bu kadar korkmuş olmak, toparlanmamı zorlaştırıyordu.

Harry çok huysuz görünüyordu. Niall'a elinden oyuncağını almış gibi bakıyordu. "İçeriye geçmenizi söyleyecektim. Burası çok soğuk."

"Hadi ya," dedi Niall, tek kaşını kaldırarak. "Ve bunu tam olarak çalıların arkasından yapmayı mı planlıyordun?"

Harry dudaklarını büzdü ve kaşlarını çattı. "Kate'i korumak, benim sorumluluğum. Alışsan iyi edersin."

Niall sinirle alnını kaşıdı. "Kate'i senelerdir tanıyorum. Ona zarar vereceğimi nasıl düşünebilirsin?"

"Ben her tehlikeyi düşünürüm."

Niall dişlerini sıktı. "O aklını başka şeylere yorsana sen - "

Tam bu sırada, Niall'ın sözü tekrar bölündü ve bu sefer büyük bir gürültü duyuldu. Harry bir kolumdan, Niall bir kolumdan tutarken hepimiz sesin geldiği yöne baktık. Havuzun etrafını saran bir çit devrilmişti. Ve karanlığın ortasında arkasına bakmadan koşan birinin ayak sesleri duyuluyordu.

Yeni hikâyem "how to make love like Calum"'a bakarsanız beni gerçekten çok mutlu edersiniz. Teşekkürler ~

Bad Bed Friends // EvansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin