Bad Bed Friends 41: Farewell

570 21 2
                                    

Tristan ile valizimi toplarken, vakit su gibi akıp gidiyordu. Harry'nin romantik anlarımızı sabote etme çabaları, Ashton'ın bitmek tükenmek bilmeyen mızmızlanmaları ve Laura'nın döktüğü göz yaşlarıyla, sonunda hazırlığımız bitmişti.

Valizi bir eliyle tutan Tristan, diğer eliyle elimi tutmuş, ve kulağıma minik bir öpücük bırakıp, "Hazır mısın?" diye sormuştu.

Bir an için dönüp odama baktım. Üç koca ay boyunca bu oda benim yuvam olmuştu. İlk başlarda Harry'nin gazabına uğramaktan korktuğum için kaçtığım bu oda, daha sonraları ikimizin sığınağı olmuştu. Yeni bir aile edinmiştim ve bu oda, benim bu ailedeki yerimi temsil ediyordu. Buruk bir şekilde gülümseyerek, Tristan'a döndüm. Başımı salladım.

Elimi tutuşu sıkılaştı ve bizi odadan çıkardı. Koridorda ilerleyip, merdivenlerden inmeye başladık. Gözümü evin her bir köşesinde gezdirip, burayı asla unutmayacağıma dair kendime söz veriyordum. Burayı çok seviyordum.

Laura evde değilken, Harry'nin verdiği partileri ve partilerde hep oturduğumuz yer olan L şeklindeki kanepelere baktım. Bu salon, Harry ile tanıştığımız yerdi. Kanepelerin tam arkasından ise havuz görünüyordu. Dün gece o havuzun sadece birkaç metre gerisinde Tristan ile seviştiğimiz aklıma gelince sırıttım.

Evden çıkmadan önce son kez mutfağa göz attım. Sarı renkli duvarlarıyla bana bizim evdekini anımsatıyordu. Laura yemek yaparken, Harry ile bulaşıkları beraber yıkadığımız zamanları düşündüm. Bu, canımı yakmıştı.

Ardından, evden çıkıp, büyük bahçeye adım attık. Ashton, Tristan'ın arabasına yaslanmış, bizi bekliyordu. Laura ve Trish verandadaydılar. Laura, Trish'ten hiç hoşlanmasa da, bize veda etmesi için son kez gelmesine göz yummuştu. Harry ise onlardan uzakta, bahçe kapısının önünde bekliyordu.

Tristan'ın elini bıraktım ve Laura'ya sarıldım. "Teşekkür ederim, Laura," diye mırıldandım. Ağlamamaya çalışıyordum. "Her şey için. Daha fazla kalmak, hiç gitmemek isterdim. Ama, sanırım böylesi herkes için daha iyi olacak."

Laura saçlarımı okşarken, burnunu çekti. "Sorun değil," dedi ve geri çekildi. Elleriyle yanaklarımı tuttu ve gülümsemeye çalıştı. "Unutma ki, burası hâlâ senin evin. Kasabadan çıkmaya karar verdiğinde, uğrayacağın ilk yer burası olsun, tamam mı? Merak etme, seni her ay ziyarete geleceğiz. Haz asla senden ayrı kalamaz."

Gülümsedim ve Trish'e döndüm. Gözleri dolmuştu. Çok geçmeden kollarını bana dolayarak, sarıldı. "Ah, seni çok özleyeceğim," diye fısıldadı. "Tüm dedikodularımızı ve diğer her şeyi."

Kıkırdadım. "Harry'ye iyi bak," dedim. "Onu asla bırakma. Hayatından bir kızın daha ayrılmasına dayanamayacak kadar yufka yürekli."

Trish güldü ve geri çekildi. Elinin tersiyle gözyaşlarını silmeden önce, "Sen hiç merak etme," dedi.

Yürümeye devam ettim ve tam karşısına geldiğimde durdum. Bahçe kapısına yaslanan Harry somurtkan görünüyordu. Sanki buradan ayrılacağım için bana bir çocuk gibi küsmüştü. "Harry..." diye mırıldandım ama başını bana çevirmiyordu. "Harry, böyle yapma."

Bu, beni de üzüyordu. Onu arkamda bu şekilde bırakmak istemiyordum. Bu sonsuza dek sürecek bir ayrılık değildi. Alaska'ya gitmiyordum, sadece bir kaç kilometre ötede olacaktım.

"Neden?" diye sordu, Harry. Gözleri doluydu ve birkaç saniye sonra bir yaş yanağından kaydı. "Neden gidiyorsun? Çok mutluyduk. Burada sonsuza dek mutlu kalabilirdik."

"Ah, Haz," dedim, benim de ağlamama sebep oluyordu. "Seni çok seviyorum, burayı da. Ama, orada bir ailem var. Büyük bir aile sayılmaz ama onları yalnız başlarına bırakamam. En yakın arkadaşım hamile, ablam ile aylardır görüşemiyorum bile." Harry yüzünü bana çevirdi. "Lütfen, anlayış göster."

Harry boynunu bana doğru eğdi. Kollarını yavaşça belime doladı ve beni çekti. Alnı saniyeler içinde boyun boşluğuma düşerken, ne kadar kırgın olduğunu gözyaşlarıyla ıslanan tenimden anlayabiliyordum. "Seni çok seviyorum," diye fısıldadı. "Aramızın açılmasını istemiyorum."

"Açılmayacak," diye söz verdim.

"Sana seni sonsuza dek koruyacağıma dair söz vermiştim," dedi. "Artık seni nasıl koruyacağımı bilmiyorum."

Ağzımı açıp bir şeyler söylemek istedim ama buna verebileceğim bir cevap yoktu. Bunun yerine Tristan yardımıma koştu. "Endişelenme," dedi Harry'ye. "Güvende olduğundan emin olabilirsin."

Geri çekildim. Harry'yle dakikalarca bakıştık. Elimi tuttu, parmaklarımla oynadı. Tişörtündeki parfüm kokusunu içime çektim. Saçları çok uzamıştı, kesmesi gerektiğini hatırlattım.

Veda zamanı gelmişti ve ne kadar oyalanıp, kendimizi gerçeklerden uzaklaştırıp dursak da, gitmemiz gerekiyordu.

Bad Bed Friends // EvansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin