Sabah uyandığımda gördüğüm ilk şeyin Harry olması artık kafa karıştırıcı görünmüyordu. Sabah insanı değildim, asla olamayacaktım, bu yüzden, Harry beni kaldırmak için her sabah farklı yöntemler denemeye başlamıştı. İlk iki ay bunu sürdürmüş, fakat sosisçideki işimiz bitince bir ay boyunca kış uykusuna yatmama izin vermişti.
Ama, birkaç hafta sonra üniversitenin ilk günü gelip çatmıştı. Harry'nin bugün beni uyandırmak için seçtiği yöntem, ağzımın içine papatya yaprakları koymak olmuştu. Aldığım iğrenç ve acı tat beni ayıltmak için yeterliydi.
"Siktir git, Styles," diye inledim, ağzımdaki yaprakları yere tükürüp, yastıkla kendimi boğmaya çalışırken. Harry'nin kıkırtısı bile onu suçlamamı engellemek için yeterli olamazdı bu sefer.
Harry yastığı yüzümden çekmeye çalışırken, "Hadi," dedi. "Koca poponu yataktan çıkarıp, hazırlanmalısın." Sahte bir sevinçle ellerini çırparak, "Üniversitenin ilk günü," diye cıvıldadı.
Nefesimi üfleyip, yastığı yüzümden çektim ve kısık gözlerimle ona şöyle bir baktım. Gömleğinden pantolon paçasına, yüzüklerinden ayakkabılarına kadar hazırdı. Bense karşısında muhtemelen akmış makyajım, üzerimdeki pijama üstü ve altımdaki deri etekle duruyordum. Saçım başım dağılmış olmalıydı. Dün gece kesinlikle felekten bir gece olmuştu.
"Hazırlanman uzun süreceği için erkenden hazırlandım," dedi göz kırparak. "Henüz vaktin var. Ama, kalkmazsan, Laura'yı arayacağım ve sabahları senden daha huysuz olduğunu zaten biliyor olmalısın."
Öfkeli şekilde inledim ve ayağımla bacağını tekmeledim. "Senden nefret ediyorum!" diye homurdandım, yatakta dönüp dururken.
"Bu kadar güzel iltifatlar nereden aklına geliyorlar anlamıyorum." Sırıttı ve yatağımdan kalkıp, "Ben kahvaltı için bir şeyler hazırlayacağım," dedikten sonra odamdan çıktı. Kapının arkasından gelen, "On dakika içinde burada olmazsan, gelip saçını kazıyacağım," sesini duyabiliyordum.
~•~
Üniversite kampüsüne vardığımızda, Harry arabayı otoparka çekti ve diğer arabaların arasında bir yere park etti. Anahtarları cebine atarken, çıkmadan önce bana göz attı. "Hazır mısın?" diye sordu.
Ona baktığımda, biraz olsun rahatlamış hissettim. Buraya tek başıma geliyor olsaydım kesinlikle rahat edemezdim. Korkudan oraya girebileceğimi bile düşünmüyordum. Ama, şimdi yanımda elimi tutabilecek bir abi olduğu için şanslı hissediyordum.
"Evet," dedim, küçük bir gülümsemeyle. "Fena değilim aslında."
Harry gamzelerini belli ederek gülümsedi. "Hadi o zaman," deyip arabadan indiğinde, onu takip ettim.
Harry, bahçeden geçip okulun girişine yaklaştığımız sırada, gözünün ucuyla bana bakmış ve gözlerimiz kesişmişti. Gergin olduğumu fark edip elimi tuttuğunda, dudağımı dişlemiştim. Bugün yeni hayatımı kabul edip etmeyeceğime karar vereceğim gündü. Bugün, büyük gündü.
"Kalsan da, gitsen de," diye söze başladı Harry. "Her iki tarafta da senin için yanında olacak olan insanlar var. Ne zaman arkana baksan, orada olacağız. Bunu kendi adıma rahatlıkla söyleyebilirim, Kate."
Başımı elimi tutan koluna yasladım ve, "Teşekkür ederim," dedim. "Bunu sen olmasan asla yapmazdım."
İçeri girdiğimizde buranın bu kadar büyük olacağını hiç düşünmediğimi fark ettim. Burası Los Angeles'taki bir eyalet üniversitesiydi ve Los Angeles'taki öğrencilerin seçimi genelde özel okullar olurdu. Buranın kalabalığı, büyüklüğüne uyum sağlıyordu. Bu da beni şok ediyordu.
"Buraya ilk geldiğimde ben de senin kadar şaşırmıştım," dedi Harry. Yüzümdeki ifadeden keyif aldığı belli oluyordu. Üçüncü senesiydi, bu benimle alay etmesine izin verebileceğim anlamına geliyordu. "Gel benimle. Seni edebiyat öğretmeninle tanıştıracağım."
Evet, bu da ayrı bir tartışma konusu olmuştu. Laura piyano çalabildiğimi öğrendiğinde, ve benim tarafından bir parça dinlediğinde, konservatuarı düşünmem için ısrar etmişti. Harry ise kitaplara olan düşkünlüğümü, edebi eserler ile ilgili görüşlerimi kendime ait ve orjinal bulduğu için beni edebiyat okumaya zorluyordu. Benim için bunu düşünecek zaman yoktu. Konservatuarın hayalim olduğunu söyleyemezdim, ama en azından edebiyat ile ilgili kendime ait görüşlere sahiptim, bu yüzden iyi bir alt yapı ile başlayabilirdim. Bu bana daha avantajlı görünüyordu.
Harry'nin beni tüm gün kolumdan tutup oradan oraya sürükleyeceğini, burayı sevmem ve buraya alışmam için elinden gelen her şeyi yapacağını biliyordum. Bu yüzden, kendimi ona teslim ettim ve tüm gün yorgunluktan ayakta duramayacak hale gelene dek, onunla ne isterse onu yaptım.
~•~
Günün sonunda, okulun ön bahçesine girip, otoparka yakın bir banka oturdum. Etrafta birkaç öğrenci vardı. Henüz herkesin dersi bitmiş gibi görünmüyordu.
İtiraf etmek gerekirse, bu okulu elimde olmadan beğenmiştim. İnsanlar çok fazla cana yakındar, bu muhtemelen sürekli Harry ile birlikte olduğumuzu gördükleri için de olsa. Buraya alışabileceğimi hissediyordum, en çok canımı sıkan da bu oluyordu. Yaklaşık bir ay sonra, Esther'e ve kasabaya dönmemek için hiçbir nedenim kalmayacaktı. Los Angeles benim için sadece bir durak olabilirdi. Ama, şimdi önüme bir okul fırsatı açılmıştı. Bu fırsatı herkes gibi ben de geri çevirmek istemiyordum.
Kasabaya yakın olan birçok okul vardı, fakat hiçbiri bu okulun yanından bile geçemezdi. Özellikle de insanlarından söz edecek olursak.
"Selam."
Duyduğum sesle, başımı aniden kaldırmıştım. Bu sesi tanımasam, asla başımı kaldırıp bakmaz, yalnızca selam verirdim. Fakat, tam yanımda oturan komik gülümsemeli Ashton Irwin, dönüp bakılmayacak türden biri değildi.
Gözlerimi kocaman açtım, dudaklarımdan sevinç dolu bir kıkırtı yükseldi. "Ashton!" diye cıvıldadım, ve kollarımı düşünmeden boynuna doladım. Ellerini belime koymuş, burnu yanağıma dokunuyordu. "Seni özledim," diye itiraf ettim.
İçimde oluşan, tarif edemeyeceğim duyguları hissediyordum. Bu duygular beni sevinçten ağlarmak için çabalıyorlardı. Fakat, Ashton'ın bir sorun olduğunu düşünmemesi için ağlamak, isteyeceğim son şeydi.
"Ben de seni özledim, Kate." Ashton'ın sesi de benimki gibi çıkıyordu. Görünüşe bakılırsa, yine aynı hisleri paylaşıyorduk.
Sonunda geri çekilip yüzüne baktım. Elimi yanağına koyduğum sırada, "Burada ne arıyorsun?" diye sordum. Teni biraz soluk görünüyordu, fakat gözlerindeki parıltı hâlâ aynı güzellikteydi.
Tam bu sırada, yanımızda duran bir karaltıyı fark etmem uzun sürmemişti. Dönüp kafamı kaldırdığımda, bunun Harry'den başkası olmadığını gördüm. Ashton'a sertçe bakıyordu. Tanrım, bunun hiç sırası değildi. Üstelik, Ashton bana bir şey söylemesi gerekiyor gibi görünüyordu.
"Gitmemiz gerek," dedi Harry, fakat hâlâ Ashton'a kızgın şekilde bakıyordu.
"Hayır, Harry," diye itiraz edecek oldum, fakat Harry ve Ashton aynı anda bana endişeli şekilde baktıklarında, benim bilmediğim gerçek bir sorun olduğunu anladım. "Ne oldu?" diye sordum merakla. Kalbim yerinden çıkmak üzereydi.
Sonunda ikisi aynı anda cevap verdiler ve beynime şok dalgaları yollatan o cümleyi söylediler: "O, burada."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bad Bed Friends // Evans
FanfictionKate, Evansların sahip olduğu lisedeki en sıradan kızdı. Tristan onu bulduğunda, artık hayatında sıradan olan hiçbir şey olmadığını fark etmesi uzun sürmeyecekti.