Bad Bed Friends 31: LA

513 14 4
                                    

Küçük bir kasabadan, kocaman ve ışıklı Los Angeles sokaklarına attığım ilk adımlar korkutucu geliyordu bana. Elimi tutacak ve bana güvence verecek pek kimse yoktu. Bu benim için yeni, ve beklenmedikti. Ne yapacağımı bilmiyordum, her şeyi batırmış ve elimde hiçbir şey yokmuş gibi hissediyordum.

Yanımda o yoktu.

Laura'yla sokak lambasının altındaki bir bankta otururken, tek düşünebildiğim oydu. Saatler boyunca yolculuktaydık, yorgunduk, tükenmiştik. Ama, onu aklımdan bir kez olsun çıkaramamıştım. Bana çok kızacaktı. Ona hiçbir şeyden söz etmemiştim.

Onu öylece bırakmak elbette içime sinmemişti. Ama düşündüğüm zaman, ona söylersem beni bırakmayacağını biliyordum. Buna bana olan sevgisi kadar emindim. Ona tamamen âşıktım ama ona söyleseydim, beni bırakmak istemezdi. Onu öyle çaresiz görmek beni kahrederdi. Şimdi onu terk etmişlik hissiyle doluydum ve kahretsin ki yine acı çekiyordum.

Yaptığımın doğru olduğunu kabullenecek, ya da en azından kendimi inandıracak kadar salak değildim. Bunun affedilemez bir şey olduğunu biliyordum. Ama, başka ne yapabilirdim? Beni buralardan, uzak diyarlara kaçırmasını mı söyleyecektim? Hah, bu ancak abartılı filmlerde olurdu.

Elimden hiçbir şey gelmiyordu. O küçük kasabada kalmamı sağlayacak hiçbir şansım yoktu. Los Angeles'a muhtaçtım. Burada kalmak zorundaydım. Tek umudum, Laura ve oğluydu. Kuzenim... Bu bana çok uzak bir özneydi.

"Onunla tanıştığına sevineceksin," dedi Laura parlak gözleriyle. Yumuşak sarı saçlarını sırtından aşağıya atarken bana gülümsedi. "Çok komik bir çocuktur. Senden iki yaş falan daha büyük. Kızlara çok düşkündür. Ve bir sürü arkadaşı var. Onunla iyi geçinirsin."

Sahte ve küçük bir gülümseme sundum. "Evet," dedim, iç geçirdikten sonra. "Sanırım, birkaç arkadaş iyi olur. Kafamı evimden çekmek istiyorum."

"Oh..." Laura kafasını omuzuma koyduktan sonra, ellerini belime sardı. "Seni oradan alıp koca bir şehre getirmek benim için de kolay sayılmazdı, tatlım. Zaten günlerimi çoğunlukla çalıştığım hastanede geçiriyorum, bir cerrah olarak. Ve Haz da sosisçide çalışıyor. Yani bu işi nasıl yürüteceğimizi bilmiyorum, ama iyi olacağız. Her zaman bir kızım olsun istemişimdir!"

Kıkırdadım, onunla birlikte. "Endişelenme." Elimi diğer omuzumun üzerindeki eline koydum. "Onun yanında çalışabilirim. Vejetaryen olmaya çalışıyorum ama sanırım idare edebilirim."

"Bu güzel olabilir. Onunla kardeş gibi olmanız harika olurdu doğrusu. İki güzel çocuk... Daha ne isteyebilirim?"

Gülümsedim. En azından bu büyük şehirde beni yanında isteyen hayat dolu bir kadın vardı. Yalnız olmadığımı, inanmayacağımı bilmeme rağmen, kendime hatırlatıp durdum.

~•~

Bazen her şeyin yolunda gittiğine inandığım olurdu. Hiçbir şeyin moralimi bozamayacağını düşünürdüm. Ve aniden yoluma koca bir kaya çıkardı. İtsem de yerinden oynamazdı. İnatçı, sert koca bir kaya.

İşte bu kayanın ismi, Haz'dı.

"Tatlım, neden ona böyle davranıyorsun?" Laura Haz'ın omuzuna elini koydu, fakat Haz omuzlarını silkti ve elinin düşmesine sebep oldu. Gözlerimi devirdim.

"Bana sormadan neden onu buraya getirdin ki?" Haz işaret parmağıyla beni işaret etti. Gözleri nefret saçıyordu. Kaşlarımı çattım. "Buraya asla uyum sağlayamayacak."

İçim burkuldu. Derin bir nefes aldım, ve, "Üzgünüm," dedim. "Senin için yeni bir durum olduğunu biliyorum, Haz..."

Gözlerini kocaman açtı ve yanaklarını tokatladı. "Aman Tanrım!" Kıvırcık saçları sinirden uçuşuyordu. "Haz mı?" diye sordu. "Haz mı?" Sinirden gülmeye başladı. "Benim adım Harry ve sen de bana takma adımla seslenemezsin."

Açmak üzere olduğum ağzımı kapattım. Tanrım, bu, utanç vericiydi. İsminin Haz olduğunu sanmıştım.

Laura tehditkâr yüz ifadesini takındı ve Harry'ye uyaran gözlerle baktı. "Odana," dedi. "Yeni misafirimize iyi davranmayı öğrene dek oradan çıkmayacaksın."

Harry güldü. Dalga geçiyor gibiydi. "Gidiyorum," dedi ve uzanıp cam sehpanın üzerinden anahtarları aldı. "Ama, odama değil."

Ardından ön kapıyı açtı, çıktı ve kapıyı sertçe çarptı.

"Vay canına," diye mırıldandım kendi kendime.

"Dert etme," dedi Laura, bana gülümseyerek. Az ilerde duran koridorun lambalarını yaktı. "Sana gıcık davranıyor. Çünkü, artık benden gizli partiler veremeyecek. Seni ispiyoncu bir böcek olarak görüyor."

"Aman ne iyi." Saçlarımı geriye attım ve kollarımı göğsümde birleştirdim. "Komik olduğunu söylediğinde, eğlenceli biri olduğunu düşünmüştüm. Yani, sürekli parti verdiğini bilmiyordum. Ben partilerden nefret ederim."

"Ah, inan bana, ben de öyle." Bana elinde tuttuğu bir anahtarı atarken, "Bu yüzden sana yukarıdaki odanın anahtarını veriyorum. Ben de aşağıdaki odayı alacağım. Parti falan verirse odana çekilebilirsin. Orası tamamen sana ait artık," dedi.

Anahtarı yakalayıp teşekkür ettim. "Sanırım, buna alışabilirim," dedim, kendi kendime.

Belki buna alışabilirdim. Ama, onsuzluğa alışamayacağımı biliyordum.

Bad Bed Friends // EvansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin