"Ashton?" Burnumu çektikten sonra, telefonuma cevap veren Ashton'a seslendim. "Şey, ah, müsait misin acaba?"
"Kate? Evet, evet, müsaitim. Sesin biraz kötü geliyor. Bir sorun mu var?"
"Hayır," diye yalan söyledim. Aslında sorunun ne olduğunu tam olarak ben de bilmiyordum. "Sadece... Beni alabilir misin diye merak ediyordum. Evime yakın bir sahildeyim."
"Aa... Tabii, sanırım gelebilirim. İyi olduğundan eminsin, değil mi?"
Derin bir nefes aldım. "Bunu geldiğinde konuşuruz, Ash."
Ve telefonu kapattım. Birkaç saniye sonra ona adresi mesaj attım ve telefonu tümden kapattım.
Restoranttan çıkıp, anayola varmıştım. Ama, bir anda gözlerimden, sular seller gibi, yaşlar akmaya başlamıştı. Neden ağladığımı bilmiyordum. O sadece yatak arkadaşımdı. Yatak arkadaşımın bir kız arkadaşı vardıysa ne olmuştu? Üstelik, onun kız arkadaşı olduğundan bile emin değildim.
Öyle olmadığını umuyordum.
Ama, durumun bununla sınırlı olmadığının farkındaydım. Tristan'a karşı hislerim yavaş yavaş değişiyordu. Bunun sebebi, on yedi yaşında olup, daha önce hiçbir erkekle bu kadar yakınlaşmamış olmamdı. Sonuçta ben başka hangi sebepten ötürü ona karşı bir şeyler hissedebilirdim ki? O, iyi biri bile değildi.
Gecenin soğuğu çıplak tenime çarpıp beni ürpertti. Az ötemde, Tristan'ın restoranttan çıktığını ve otoparka ilerlediğini gördüm. Arabasına varınca durdu, bir yere saklanıp onu izlemeye başlamıştım. Ardından telefonunu çıkardı ve muhtemelen benim numaramı tuşladı, ama telefonum kapalıydı. Sonra, sinirlenmiş olacak ki, arabaya birkaç tekme savurdu.
Titrek bir nefes aldım. Bana yalan söylüyordu. Tüm bu yatak arkadaşlığı saçmalığı için, beni sırf farklı olduğum için seçtiğini söylemesi yalandı. Ailesine bir nişanlı adayı olarak göstermesi de yalandı. Bana yalan söylüyordu. Beni başka bir sebepten ötürü seçmişti. Ve ben bu kahrolası sebebi belki de asla öğrenemeyecektim.
Bir araba gelip, dikildiğim kaldırımın önünde durdu. Dönüp baktığımda, bunun Ashton olduğunu gördüm. Gizlendiğim çalının ardından çıktım ve koşar adımlarla etrafından dolanıp arabaya bindim.
Tam Ashton bir şey söyleyeceği sırada, pencereden Tristan'la göz göze geldim. Gözleri anında genişledi. "Kate!" diye bağırdığında, hıçkırdım.
"Gazla," dedim Ashton'a, cılız bir sesle.
Ashton dediğimi yaparken, Tristan bize doğru birkaç adım attı. Ne dediğini tam olarak duyamamıştım, ama beynim bana bir oyun oynuyor olmalıydı. Çünkü, dudaklarını okuduğumda, "Seni seviyorum," dediğini sanmıştım.
Bu, delilikti. Kesinlikle kafayı yiyordum, başka açıklaması olamazdı.
~•~
"Beni kurtardığın için teşekkür ederim." Elimdeki büyük kâsedeki dondurmadan bir kaşık daha alıp, ağzıma atmadan önce konuştum.
Ashton araba koltuğunu biraz daha geriye atarak ayarladı ve elimdeki kaşığı kapıp dondurmanın tadına baktı. "Önemli değil," dedi. "Yine de anlayamıyorum."
Kaşığı elinden aldım ve dondurmaya batırırken, "Neyi?" diye sordum. "Nasıl bu kadar aptal olduğumu mu?"
Ne zaman sinirli olsam, başkasına değil, kendime kızardım. Her zaman kendime haksızlık ederdim. Suçlu olsam da olmasam da. Aptallıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bad Bed Friends // Evans
FanfictionKate, Evansların sahip olduğu lisedeki en sıradan kızdı. Tristan onu bulduğunda, artık hayatında sıradan olan hiçbir şey olmadığını fark etmesi uzun sürmeyecekti.