Yorucu

350 20 4
                                    

1 Hafta'dır uğraşlar halinde çalışıyoruz. Herkes yani altı tanrı benim için sefer ber olmuşlardı. İnanamıyordum. Hepsi benim için çalışmışlardı. Tabi ki bu esnada savaş hala devam ediyordu. Biz işin içine giremediğimiz için savaş uzadıkça uzamıştı. Burada kalıp buraları düzeltmezsek savaş sona erse'de kıtlık başlardı. Bunun olmaması için elimizden geleni yapıyorduk. Son çizgi kalmıştı. Apollon bazen çok fazla güneşle portakalları eritiyordu. En azından uğraşıyorduk. Son dizemiz'de çilek ekiyorduk. Yoruldunuz mu derseniz tabi ki hayır! 

''Athena buraya gel'' Demeter beni çağırıyordu. Yanına geldiğimde, baktığı yöne doğru kafamı kaldırdım. Savaş çok uzakta değildi. İnsanların o nidalarını duydukça, iç geçirdim. Orada olmayı ne kadar çok isterdim. Kafamı olumsuz anlamda salladım. Burası daha önemliydi. Askerleri en üst düzeyde eğitmişlerdi zaten. 

''Belkide surları dayanamaz?'' Demeter savaştan hiç anlamıyordu. Dayanamayan surlar bizimdi. Gülmek istedim ama bu isteğimi bastırdım. 

''Demeter dayanamayan surlar benim surlarım'' Geriye dönüp yürümeye başladım. Son dizenin'de sadece güneşe ihtiyacı kalmıştı. Apollon güneşi paralel şekilde getirdi. 

1 saat sonra... 

Savaş'a bizde katılmıştık. Poseidon oğlunun yanında savaşmayı tercih etti. Bizde dağıldık. Şuan asker saymaya çalışıyordum ve sayıca çok fazlalardı. Tek tek öldürmeyip yaralayıp ortayı yarıp geçtim. Sol yanımda Annabeth'i gördüm. Demek ki aynı taktiği uygulamıştık. Göz göze gelince Annabeth göz kırpıp arkadan tekrar içeriye girdi. Bende aynısını düşünüyordum ama hemen oradan uzaklaştım. Pike oluşturup bütün askerleri bağlayabilirdim. Baykuşları mı çağırıp gücümü topladım. Aslında bunlar yerine Zeus'un şimşeğini kullanmayı deneseydim her şey daha kolay olurdu. Gücümü toplar toplamaz Pike oluşturdum. Baykuşlarım ötmeye başlayınca herkes buraya baktı. 

Poseidon, Artemis, Apollon, Hades, Hermes, Hephaistos hemen harekete geçip sağa sola öne arkaya sıralanıp güçlerini topladılar. Ben yenilmeyi kendi gururuma yediremezdim. Poseidon dalgaları taşırıp depremler yaratırken, Artemis kurt kuzu ne bulduysa kalabalıklaştırmıştı. Apollon güneşi tam üste getirip sıcak sıcak kavurmayı planlıyordu. Hermes olanları uzaktan izliyordu. Hades ve Hephaistos ateş'in bir işe yaramayacağını bildiği için, Toprakların ateş püskürmesini sağladı. Annabeth ve Percy'e baktığımda devam ediyorlardı. Bizi görmüşlerdi ama bırakmamışlardı. 

pike arabamla üstlerine uçup kapattım. Her şey daha kolay olmuştu. Bayılmaları için üstlerinden su geçince iyice kendilerinden geçmişlerdi. Kral ve oğlunu bulunca gözlerim, yanlarına gittim. Kral'ın konuşmaya hali bile yoktu.

''Sana kim dedi ki! Tanrıça'ya karşı gel diye, şimdi anlaşma imzala ve savaş bitsin. Yoksa ölümünüz ellerimle olur'' Oğlu kılıcını çekti. 

''Ölüm varsa şerefimizle ölürüz'' Babası hiçte şerefli adam değildi. Kılıcımı çekip miğferimi çıkardım. Zira kılıçsız dövüşsem bile dengim değildi. Sadece onu kıyıya çekip konuşacaktım. Kılıcımı bir salladım iki salladım alandan uzaklaştırdım. 

''şeref'den bahsetmişken, Babanı öldürürsen şerefli olursun'' Gözlerime bakınca aniden durdu. Bende kılıcımı indirdim. Ama gafil avlanmıştım. Yüzüme boylu boyunca çizik atmıştı. Çizik hemen kendini silince ağzından bir küfür çıktı. 

''Babam gayet şerefli'' değildi.

''Senin baban savaş yok dedi ve ertesi gün savaş açtı. Karısını aldattı çocuğuna yalan söyleyip kanına girdi.'' Ona kızmıştım ama bir şey demedim. 

''Baban o imzayı atmazsa hepinizi öldüreceğim!'' oradan uzaklaşıp alana döndüm. Babası Annabeth'in elinde ki bir kağıda imza atıyordu. 

''Ha şöyle! Bundan sonra ekinlerimizi satın alacaksınız'' Adam kafasını sallayıp oğluna baktı. Oğlu ondan tiksinmişti bir kere. ıslık çaldığımda güzel atım gelmişti. Üzerine binip Atina'ya dönüş yaptım. 

Odada Hroin ve ben öylece uzaklara dalmış bir şekilde oturuyorduk. Kapı tıklatılınca kendimize geldik. 

''Girebilirsin'' Annabeth içeriye girdi. Tanrılar yarımdan sonra gitmişlerdi ama melezler buradaydı.

''Dosyayı getirdim'' Ona kızgındım. Bir krallığı haraca bağlamak bana göre değildi. 

''Neden, haraç konusuna girdin?'' Sesim otoriter çıkmıştı. Bu işten memnun kalmıştım ama çok yorgundum. Zihnen. Bana anlamsızca baktı. 

''Bu bir haraç değil. Sadece alış-veriş'' Hatasını kabulde etmiyordu. Kafamı salladım. 

''Tamam'' ayağa kalkıp dosyayı elime geçirdim ve odadan çıktım. Oda dediğime bakmayın bir toplantı odasıydı. 

ATHENAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin