Selamun Aleyküm arkadaşlar. Umarım fazla bekletmemişimdir...
Multi Zühre....
************
"Sevdiğim adammışsın gibi davranıyorum."
Söylediğim şeyle gülümsemişti. Bir başka bakıyordu gözlerime. Aşkını hissettirircesine. Sevgisi işlemişti iliklerime. İşte o an anlamıştım. Bu adam gerçekten seviyordu beni."Ben bu oyunu sevdim Biricik." dedi ve geri çekildi. Poyraz'ın omzunun üzerinden Dilan'a bakınca sinirle bize baktığını gördüm. Bu beni keyiflendirmişti. Belki, büyüklerin önünde yaptığı bu şey doğru değildi ama olsundu.
Dilan'ı daha fazla sinir edebilmek adına -belki biraz da istediğim için- ellerimi Poyraz'ın omuzlarına yerleştirerek her iki yanağına da küçük birer öpücük kondurmuştum. Tam geri çekilecekken belimden tutarak bunu engelledi ve kulağıma doğru fısıldadı.
"Çok kıskançsın. Ama bu hoşuma gitti." dedi ve alnımdan öpüp geri çekildi. Ben ona şaşkın bir şekilde bakarken o, misafirlere selam verip konaktan ayrıldı.
Lânet olsundu! ( :D ) Çok mu belli etmiştim? Utangaç bir şekilde avludakilere baş selamı verip odama çıktım.
Ben bu adama bağlanıyordum. Hemde çok hızlı bir şekilde. Her şey gittikçe daha da zorlaşıyordu.
***************
Güneş, yaşam mâhkemesinde hakimliğini kaybederek yerini Ay'a ve yıldızlara bırakmıştı. Yatağımın üzerinde bağdaş kurmuş, kendi iç münakaşamda kendimi haklı çıkarmaya çalışıyordum. Evet, duygularım adeta bir savaş içerisindeydi. İkiye bölünmüş gibiydim.
Bir yanım; Poyraz'la kalıp ona alışmak için çabalamamı söylüyordu. Bunu garip bir şekilde çok istiyordum. Yani; ona alışmıştım, kabullenmiştim, hoşlanıyordum. Eğer istersem sevebilirdim de. Ya da kalbim, benim isteğime bırakmadan çoktan sevmişti bile...
Bir yanım ise; saçmalama diyordu. Senin bir hayatın var, ailen var. O adamı sevemezsin.
Arafta gibiydim. Akışına bırakmıştım her şeyi ama... Bir sonuca doğru yaklaştıkça içi sıkılıyordu insanın.Poyraz farklıydı. Çevremdeki insanlardan çok daha farklı. Onu düşünüp, onun davranışlarını çözümlemeye çalışırken zihnimde, bir türlü sonuca ulaşamıyordum. Bu yoruyordu beni. Hem de çok.
Ben bunları düşünürken odanın kapısı açılmıştı. İçeri dalgın bir şekilde giren Poyraz, beni yatağın üzerinde bağdaş kurarak oturmuş bir şekilde görünce bir an duraksadı. Ardından ışığı açıp kapıyı kapatarak içeri geçti. Kaşları havalanmış, ne yaptığımı anlamaya çalışır gibi bakarken boş bakışlarımla karşılamıştım onu.
"Ne yapıyorsun karanlıkta?"
"Hiç." dedim kısaca.
"Yoksa Dilan da mı kaldı senin aklın?" elbise dolabına doğru ilerlerken alay edercesine konuşmuştu.
O kızın ismini duymamla kaşlarımı çatıp Poyraz'a bakmam bir oldu. Mümkünse o kızın ismini bile duymak istemiyordum. Poyraz'a sırnaşması yetmiyormuş gibi giderken bir de 'gelirim sık sık' demişti Zühre'ye, bana bakarak.
"Alma şunun adını ağzına." dedim ve sinirle önüme döndüm. Poyraz'ın kahkahası kulaklarımı doldururken sinir kat sayım daha da artmıştı.
"Bak, şu konuda anlaşalım. Seni kıskanmıyorum." Gâyet kıskanıyordum ama bunu şimdilik bilmesine gerek yoktu.
Tek kaşını kaldırarak bana doğru döndüğünde pek de inanmışa benzemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİRİCİK _ (Tamamlandı)
ChickLitİnce ve uzun bir çizgideyim. Bir yanımda somurtmak, diğer yanımda gülümsemek var. Somurtmak istemiyorum. Ama gülümsemek için de bir çaba sarf etmiyorum. Araftayım, boşluktayım. Öyle bir kararsızlıktayım ki... Bir çıkmaza sürükleniyorum... ******...