Selamun aleyküm arkadaşlar...
Moralimiz bozuk. Ancak böyle bir bölüm çıkarabildim. Darbe hakkında düşüncelerimi "DARBE HAKKINDA!!" başlığı altında paylaştım ama bir şey belirtmek istiyorum. Bu darbeye sebep olanlar dün bir kez daha gördülerki bu ülkeyi dağıtmak öyle kolay değil. Çünkü bu Türkiye o eski Türkiye değil. Türkiye yaklaşık 13-14 yıl önce değişti. Artık körebe oyunundaki gözleri bağlı olan başrol oyuncusu degiliz. Bizim gözlerimiz yaklaşık 13-14 yıl önce açıldı. Bu vatan kolay kazanılmadï, üç beş çapulcuya da kolay kolay bırakılmaz.
Neyse... İyi okumalar.. Multi Yalgın..
*************
Bazen sadece susmak istersin. Karşındakiler, anlatmak istediğin şeyi gözlerinden anlayabilsin istersin. Çünkü korkarsın. Çünkü isteyerek söyleyeceğin şeyler, seninde canını yakacak şeylerdir. Bilirsin. Bilirsin de, yapacak birşeyin olmadığı için vazgeçemezsin de.
Karşımda duran on onbeş kişide gezdirdim gözlerimi. Anlamayacaklardı. Biliyordum ama şansımı da denemek istemiştim. Belki gözlerimdeki kararsızlığı görebilip, bana biraz daha zaman verebilirlerdi. Benden büyük bir beklentiyle cevap bekliyorlardı. Bense sadece susmuş, kafamın bir örgü ipliği gibi karışmasını izliyordum. Karşımdakilere göre bir cevap verecektim ve herşey verdiğim cevap doğrultusunda ilerleyecekti. Beklentileri buydu. Bir an önce cevap vermem. Ama bilmiyorlardı ki vereceğim cevabın belki de ömrümü etkileyeceğini.
"Kızım, seni dinliyoruz." dedi içlerinde bulunan en sevecen ve en şefkatle bakan adam. Teras kattaydık. Poyraz'ın dün söylediği gibi aşiret toplanmıştı. Ve şu an belki de hayatımın dönüm noktasındaydım. 10-15 kişiden oluşan topluluğun karşısında, ayakta duruyordum. Pusat ve Yalgın merdivenlerin başında durmuş umutsuz gözlerle bana bakıyorlardı. Onlarda bir cevap bekliyorlardı. Ama bekledikleri cevap karşımdakiler gibi 'ne olursa olsun' kıvamında degildi. Gitmemi istemiyorlardı. Bunu anlayabiliyordum.
Poyraz dün odadan çıktıktan sonra evden de çıkmış ve bir daha geri dönmemişti. Sabaha kadar ne yapacağım konusunda düşünmüştüm. Daha bir hafta öncesine kadar kafamda her şey berraktı. Ne olmuştu da dilimi yutacak kıvama gelmiştim? İşte istediğim sahneyi yaşıyordum. Evlendiğimden beri hayalini kurduğum sahneyi. Neden 'Ayrılmak istiyorum' demek bu kadar zor görünüyordu gözüme?
Gözlerimi yumdum son kez. Ne olursa olsun istediğim şeyi yapacaktım. Yaşamak istediğim hayatı yaşayacaktım. Hayallerimin içinde olacaktım. Hayallerimdekilerle birlikte olacaktım. Boğazımı temizledim ve bana beklenti dolu gözlerle bakan adamlara çevirdim bakışlarımı.
"Efendim, ben..."
************
Bana tükenmiş gözlerle bakan ev halkına çevirdim gözlerimi. Onlara bunu yaşatmaya hakkım yoktu ama benim elimde olan bir şey değildi. Belki de elimdeydi ama...
"Havin anne. Üzülme lütfen." dedim ve sarıldım. "Özür dilerim."
"Kızım, nasıl üzülmeyeyim? Biz seni gelin olarak değil, bu ailenin kızı olarak görüyorduk. Buna rağmen senin bizi bu şekilde..."
"Özür dilerim. Ama beni de anlamaya çalışın lütfen." dedim ve diğerlerinde gezdirdim gözlerimi. Selin' de duran gözlerim ardından yanında duran valizlere kaydı. Gitme vakti gelmişti anlaşılan. Benim gibi valizleri yeni fark etmiş olan Havin annenin kaşları çatıldı.
"Hemen mi gideceksiniz?"
"Gidelim." dedi Selin.
"Hayır olmaz. Bir iki gün kalın. Şu durgunluğu bir üzerimizden atalım." Havin annenin Selin'i ikna etme çabalarını dinlerken bir an gözlerim Zühre'ninkilerle buluştu. Gözleri dolu doluydu. Uzaktan beni izliyordu. Son zamanlarda aramız pek sıcak değildi. Sanırım bu durum onun da hoşuna gitmemişti. Başımı hüzünla yana eğerken ona doğru ilerledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİRİCİK _ (Tamamlandı)
ChickLitİnce ve uzun bir çizgideyim. Bir yanımda somurtmak, diğer yanımda gülümsemek var. Somurtmak istemiyorum. Ama gülümsemek için de bir çaba sarf etmiyorum. Araftayım, boşluktayım. Öyle bir kararsızlıktayım ki... Bir çıkmaza sürükleniyorum... ******...