Poyraz hâla beni tutuyordu. Ve bana şimdi daha yakındı. Gözlerime sanki içinde kaybolmuş gibi bakıyordu. O kadar sessizdik ki Poyrazın çalan telefonuyla irkildim. Poyraz da sanki sakin olmaya çalışıyormuş gibi gözlerini kapattı ve birşeyler mırıldanarak geri çekildi. Cebinden telefonu çıkardı ve kulağına götürdü.
Şapşal, telefonu açmadan kulağına götürmüştü. Bunun üzerine kısa bir kahkaha attım. Poyrazda ne olduğunu anlayınca güldü ve telefonu açarak tekrar kulağına götürdü.
"Alo... Tamam.... Bir işide bensiz hâlledemez misiniz?... Tamam tamam geliyorum....!" bana döndü.
"Gitmememiz lâzım."
"Peki." dedim gülümsemeye çalışarak. Bu anın tadını çıkarmak istiyordum.
"Biliyorum gitmek istemiyordun. Bende istemiyorum ama gitmem lâzım. Başka zaman bunu harika bir şekilde telafi edicem." Ona baktım ve gülümsedim. Ne kadarda anlayışlıydı. Belki ona alışabilirdim.
Balon yavaş yavaş inmeye başlamıştı. Bense son kez bu manzaranın tadınını çıkarıyordum. Balon tam anlamıyla indiğinde ilk önce Poyraz indi. Ve bana doğru dönerek elimi tuttu. İnmeme yardımcı oldu. Ahh. Bu kadar kibar olmak zorunda mıydı?
Balondan indiğimizde arabaya doğru ilerledik. İkimizde arabadaki yerimizi aldığımızda Poyraz arabayı çalıştırdı.
"Seni konağa bırakıyım. Ha eğer gelmek istersen benimle o ayrı." dedi ve gülümsedi.
"Konağa dönsem iyi olucak." dediğimde başını tamam anlamında salladı hâla gülümserken.
O konuşmamızdan sonra hiç konuşmamıştık. Sessiz geçen yolculuğun ardından konağa vardık. Poyraza görüşürüz dedikten sonra arabadan indim.
Hava çoktan kararmıştı. Konağın kapısını açarak içeri girdim. Görünürde kimse yoktu. Hızla merdivenlerden çıkıp odama girdim. Hemen üzerini değiştirip yatağa girdim. Ve düşünmeye başladım.
Poyraz beni seviyor muydu? Hayır.. Neden sevsin ki? Sadece huzur bulduğunu söyledi. Belki de sadece kendini hazırlıyordu. Bu evliliğe alışmaya çalışıyordu. Düşüncelerimden kurtulmak istercesine kafamı iki yana salladım ve kendimi zar zor uykunun kollarına bıraktım.
****†****†**†
"Pelin yenge. Hadi uyan." gözlerimi açtığımda bana bakan Poyrazın kız kardeşi Zühreyi gördüm. Dirseklerim sayesinde yerimden doğruldum.
"Günaydın."
"Günaydın. Hadi kahvaltı hazır. Abim kapıda seni bekliyor."
"Tamam canım. Hemen geliyorum." dediğimde odadan çıktı. Hemen kalkıp banyoya geçtim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra dişlerimide fırçalayıp banyodan çıktım. Üzerime uzun kapalı yeşil kalın askılı albisemi alıp giyidm. Sandalet tipindeki dolgu topuklu ayakkabımı da giydikten sonra saçlarımı salık bıraktım. Ardından hafif bir makyaj yapıp yapıp odadan çıktım. Poyraz odanın bulunduğu katın terasında demir korkuluklara dayanmış birşeyler düşünüyordu. Yanına gittim. Beni fark etmemişti.
"Günaydın."
"Ah. Günaydın."
"Senin canın birşeye mi sıkkın?"
"Hayır... Nereden çıkardın?"
"Bilmem öyle gözüküyor." dediğimde gülümsedi.
"Merak etme. Yok bir şeyim. Hadi inelim."
"Olur." dedim ve merdivenlere ilerledim. O da hemen yanıma geldi. Birlikte avluya indiğimizde herkesle selamlaşıp yerlerimize geçtik.
"Pelin kızım nasılsın? Alışabildin mi buralara?"
"Sağolun iyiyim. Alıştım, buralar çok güzel."
"Poyraz, sana bir hıyarlık yapıyor mu? İyi davranıyor mu sana?" bunun üzerine Poyraz da dahil herkes gülmeye başladı.
"Eh idare eder." dediğimde ortamda ki gülüş sesleri artmıştı.
"Poyraz! Sakın gelinimi üzeyim deme." dediğinde Poyraz ciddileşti.
"Merak etme baba. Onun üzülmemesi için elimden ne geliyorsa yapacağım." dedi gözlerimin içine bakarak. O koyu gözlerinde kaybolmuştum adeta.
Zührenin sesi ile kendime gelip hemen başımı ona çevirdim. Poyrazın şuan bana bakıp güldüğüne adım gibi emindim.
"Yenge yoksa siz dün balonada mı bindiniz?" dediğinde başımı olumlu anlamda aşağı yukarı salladım. O an aklıma Poyrazın dilek kağıdı geldi. Okumamıştım. Kahvaltıdan kalkınca ilk işim onu okumak olucaktı.
"Öfff ya! Bu yaşıma geldim abim bir kere beni götürmedi. Hep şoförlerle gittim. Her gidelim dediğimde hep işim var deyip beni başından savıyordu."
"Abartma Zühre. Seninle bir kere gitseydim her gün başımın etini yer 'tekrar gidelim' derdin."
"Off abi off."
"Bu kız milleti 'of' kelimesinde ne anlıyor ya. Bir türlü anlamadım." bu cümlesinden sonra Poyraza ölümcül bakışlar atarken o ise bana gülüyordu.
Kahvaltı bittiğinde Poyraz ve babası şirkete gitmişlerdi. Ben, Poyrazın annesi Gülsüm hanım ve Zühre terasta oturup sohbet ediyorduk. Kahvaltıdan kalktığımda ilk işim kağıdı okumak olmuştu. Poyraz kağıda 'Umarım Pelin bana çabuk alışır.' yazmıştı. O bana alışmışmıydı.
**†***†*******†
POYRAZ'danBaşımı dosyalardan kaldırdığımda saat altıya geliyordu. Pelini özlemiştim. Biranda hayatımın merkezi olmuştu. Onu seviyorum ve onunda beni sevmesi için elimden ne geliyorsa yapıcaktım. Birden aklıma Pelinin yazdığı dilek kağıdın geldi ve gülümsemeden edemedim.
Kağıda 'umarım Poyrazla birbirimize çabuk alışırız.' yazmıştı. Ben ona zaten alışmıştım. Eminim o da bana alışıcaktı. Ama bu biraz zaman alabilirdi.
Son dosyayı da bitirip şirketten çıktım. Kendimi hemen konağa attım. Yarın sabah Pelinin ailesi gelicek ve düğün alışverişi yapılacktı. Konağın kapısını açıp içeri girdiğimde Pelin ortalıkta yoktu. Odasında olabileceğini düşünerek odasının bulunduğu kata çıktım. Kapısının önüne geldiğimde içeriden Pelin'in sesi geldi. Telefonla konuşuyordu. İçeri girecektim ama adımın geçmesiyle vazgeçtim ve dinlemeye başladım. Duyduğum şeylerle şok olmuş bir vaziyette âdeta donup kalmıştım.
******†**†*†
Selam. Biliyorum biraz geç oldu ama fırsat buldukça yazdım.Sizce Pelin telefonda kiminle ve ne hakkında konuşuyordu?
Bu arada ikinci kitabımada göz atarsanız çok sevinirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİRİCİK _ (Tamamlandı)
ChickLitİnce ve uzun bir çizgideyim. Bir yanımda somurtmak, diğer yanımda gülümsemek var. Somurtmak istemiyorum. Ama gülümsemek için de bir çaba sarf etmiyorum. Araftayım, boşluktayım. Öyle bir kararsızlıktayım ki... Bir çıkmaza sürükleniyorum... ******...