Arkadaşlar lütfen yorumları unutmayalım. Hiç yorum yapmadınız. Yoksa beğenmedinizmi? Multi PELİN :-)
POYRAZ'dan
Annem yaşın kaç diye sorduğunda "22" diye cevap verdi. Çok masum ve kibar bir kızdı. Bunun yanında güzelliğini de unutmamak lazımdı. Evet, çok güzeldi. Adeta yüzü bir ay parçası gibiydi. Umarım birbirimizi severiz diye geçirdim kalbimden.
Annemin konuşması bittikten sonra babam konuşmaya başladı.
"Beklemeye gerek yok. İki gün sonra yüzükleri takar, nişandan üç gün sonrada düğünü yaparız."
Babamın bu söylediğiyle Selin'in gözlerini devirdiğini gördüm. Bizden nefret ettiği ortadaydı.
Cevat bey, sanırım Pelin'in babası onayladıktan sonra biraz daha sohbet edildi. Kararlar alındı. Hükümler iki masum inşaa biçildi. Konuşulacaklar bittiğinde İstanbul' daki evimize geçmek üzere ayaklandık. Cevat bey bizi kapıya kadar geçirdi. Arabama doğru ilerledim. Ben eve gitmeyecektim. Çünkü çıkmadan önce Pelin'in babasından izin almıştım. Pelin'le tanışma amaçlı bir yerlere gidecektik. Onu bir saat sonra yalıdan alacaktım.
Kahveleri dağıtmak için salona geldiğini görünce heycanlanmıştım. Neydi bu duygu? Ona aşık mı olmuştum? İçimden bu düşünceme sıkı bir kahkaha attım. Hayır, aşk bu kadar basit olamazdı. Belki de sadece korkuyordum. Evlenince belki benden nefret edecekti. Bunu kesinlikle istemezdim. Ona karşı bir şey hissetmiyordum ama yinede benden nefret etmesini istemezdim. Sonuçta bir ömür birlikte olacaktık. Kimse nefret ettiği biriyle bir ömür aynı odayı paylaşamazdı. Birbirimizden nefret etmezsek belki ikimiz içinde bir şans olabilirdi. Ben bunları düşünürken bir saat geçmişti bile. Arabamı yalıya doğru sürmeye başladım. Yalıya vardığımda arabamdan indim ve kapıya doğru yöneldim.
PELİN"den
Poyraz, yani müstakbel kocam çıkmadan önce babamdan izin almıştı. Tanışmak için bir yerlere gidecektik. Tanışmak içinmiş. Bu saatten sonra birbirimizi tanısak ne olur?
Ne kadar istemesem de çıkıp hazırlanmam lazımdı. Odama çıkıp elimi yüzümü yıkadım. Sonra dolabımı açıp tek tek kıyafetlerime bakmaya başladım. Acaba siyah dizlerimin üstünde biten elbisemimi giymeliydim. Yok, hayır. Gündüz vakti siyah giymek çok saçma olurdu. Pudra pembesi? Hayır, o da çok süslüydü. Allahım ne yapıyorum ben? Kimin için süsleniyorum ki? Alt tarafı zoraki olarak evleniceğim adam ile buluşacaktım. Sonunda dar bir kot pantolon ile bej rengi salaş bir bluz çıkardım ve üstüme geçirdim. Sonra makyaj masama oturup hafif bir bakyaj yaptım ve saçımı kendi halinde salık bıraktım. Şekillendirmeye gerek yoktu. Saçlarım düz doğal hali ile gayet güzellerdi. Son olarak ayağıma beyaz converse ayakkabılarımı geçirdim ve hazırdım. Kapının sesi gelince Poyraz'ın geldiğini anladım ve yandan asmalı kot rengindeki çantamı alıp son bir kez ayna baktım. Gayet güzel görünüyordum. Çok uyumlu giyinmiştim. Aşağı inince kapıda Poyrazı gördüm. Yanına gidip "hoşgeldin" dedim. Oda gülümseyerek "hoşbuldum" dedi ve devam etti.
"Hazırsan çıkalım"
"Evet hazırım" dedim ve çıktık. Poyraz'ın arabasına doğru ilerledik. Kapıyı açıp ön koltuğa oturdum. O da sürücü koltuğunda yerini aldı ve kapıyı kapattı. Bana dönerek,
"Çok güzel olmuşsun" dedi. Neydi şimdi bu? Sadece gülümsedim. Ve önüme döndüm. Oda önüne döndü ve gaza yüklendi. Yola çıkalı 10 dakika olmuştu ve biz hiç konuşmamıştık. Bu sessizliği bozmak zorundaymış gibi hissedince istemesemde Poyraza döndüm.
"Nereye gidiyoruz" diye sordum. O da gözlerini yoldan ayırmadan cevap verdi.
"Bildiğim çok güzel bir restaurant var. Oraya gider yemek yeriz. Sonrada bir kafeye geçer bir şeyler içeriz diye düşündüm. Sana uyar mı?"
"Tabi. İyi düşünmüşsün de keşke söyleseydin restauranta gideceğimizi daha düzgün bir şeyler giyerdim." dedim. Bana bakarak gülümsedi.
"Bence çok güzel görünüyorsun." dedi. Utanmıştım. Başımı eğdim. Sonunda restauranta vardık. Arabadan inince anahtarı oradaki görevliye verdi ve yanıma yaklaştı. Ve birlikte içeri girdik. Cam kenarında bir masaya oturduk. Poyraz bana dönerek ne yiyeceğimi sordu.
"Benim için fark etmez." dedim. Gülümsedi ve garsona dönerek siparişleri verdi. Yemeğimizi yemeğe başladık. "Eee" dedi Poyraz.
"Anlamadım"
"Biz birbirimizi tanımak için çıktık ama ikimizde konuşmuyoruz."
"Haklısın, artık bir yerden başlamamız gerek. Zorla evlendiriliyor olsakta bir ömür birlikte yaşayacağız." dedim.
"Benimle aynı fikirde olmana sevindim. Ben başlayayım o zaman. Ben 25 yaşındayım. Üniversitemi Amerika da okudum. Şimdi kendi aile şirketimizde genel müdürüm. Bunlar genel bilgiler. Bak ben İstanbul da giyim tarzına karışmam. Ama Mardin'de kısa ve açık giyinmene izin veremem. Sende takdir edersin ki Mardin'deki insanlar açık giyinenlere pek sıcak bakmazlar. Beni anlayabiliyorsun değil mi?" Ona şimdi sanane be adam derdim ama haklı olduğu için diyemedim.
"Tabi, haklısın."
"Anlaşabildiğimize sevindim. Neyi sevip neyi sevmediğimi zamanla birlikte vakit geçirdikçe anlarsın zaten. Sıra sende."
"22 yaşındayım. Üniversiteyi ikinci sınıfta bıraktım. Üniversitem bitince babamın şirketinde çalışmayı ya da öğretmenlik için sınavlara girmeyi düşünüyordum. Taki şu saçma berdel olayı çıkmadan önceye kadar. Bak ben öyle kocakarılar gibi evde duramam. Bir şekilde çalışacağım. Ayrıca ben inatçı biriyimdir. Tamam giyinişime Mardin'de karışabilirsin ama burada asla karışmana izin vermem. Ben ömrümde hiç başkalarının dediklerine göre yaşamadım. Şu berdeli kabullenme olayına gelirsek, ucunda Mert abim zarar görecek olmasa asla böyle bir şeye izin vermezdim."
"Bak bundan sonra evli olacağımız için benim dediklerimi yapmak zorundasın."
"Biz sadece şu berdel olsun diye sözde evli olacağız. Sakın fazlasını aklından bile geçirme."
"Sen beni ne zannediyorsun Pelin? Tabi ki sana senin istemediğin hiçbir şeyi yapmam. O kadar onursuz biri değilim anlıyor musun beni?"
"İstesende yapamazsın zaten. Sende bunu biliyorsun değil mi?"
"Böyle bir şeyi istiyeceğimi sanmıyorum. Hem bilmem farkında mısın ama bende zorla evlendiriliyorum." Doğru. Ben hiç bu yönden düşünmemiştim. Belki de onun sevgilisi bile olabilirdi. Başka çok farklı bir hayatı...
"Haklısın özür dilerim."
"Önemli değil. Birde şu çalışma konusuna gelince. Tabi çalışabilirsin. Ama benim şirketimde çalışacaksın."
"Bunu o zaman düşünürüz." dediğimde kararlı bir bakış attı. 'Yoruldum artık eve gitsek mi?"
"Tabi" dedi ve garsonu çağırdı. Hesabı ödedikten sonra arabaya geçtik. Yerlerimizi alınca arabayı çalıştırdı ve yola koyulduk. Gayet anlayışlı birine benziyordu. Belki onu sevebilirdim. Bilmiyordum. Her şey o kadar çabuk gelişmişti ki olayları hazmetmem zaman alacak gibi görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİRİCİK _ (Tamamlandı)
ChickLitİnce ve uzun bir çizgideyim. Bir yanımda somurtmak, diğer yanımda gülümsemek var. Somurtmak istemiyorum. Ama gülümsemek için de bir çaba sarf etmiyorum. Araftayım, boşluktayım. Öyle bir kararsızlıktayım ki... Bir çıkmaza sürükleniyorum... ******...