********
"Kalbim sonsuza kadar onun olacak, diye söz verdim o gün kendi kendime. O günden sonra pembe bir rüya olmuştu sanki hayatımız. Mutluluğu hiç, o seviyelerde tatmamıştım hayatımda. Sanki o gün başlamıştı benim hayat oyunundaki rolüm, senaryoya sonradan eklenmiş gibi bir anda karşıma çıkan partnerimle.
Bir süre daha konakta, geniş bir aile olarak yaşadık. Bu süre içerisinde Selin'in Pusat'a tutulduğunu öğrendim. Merve ile sevgili olduklarını öğrendiğindeki şaşkınlığı ve huzursuzluğu bu yüzdenmiş. Zaten bir süre sonra Merve ile Pusat ayrıldılar. Çünkü ikiside birbirlerine karşı hissettikleri duyguların sevgiden öteye geçmediğini ve arada olası bir aşk durumunun olmadığını anlamışlardı. Selin, Merve ve benim cesaret verici konuşmalarımıza maruz kalınca Pusat'a açılmaya karar verdi. Şunu söylemeliyim ki; ikisi gerçekten de birbirleri için vardılar.
Konakta geçen günlerimiz böyleydi. Hamile olduğumu öğrendiğimde Poyraz, bizim için ayrı bir ev aldı. Tek katlı ve bahçeli olan yeni yuvamız, geleceğimiz kadar sade ve naifdi.
Poyraz'a hamile olduğumu söylediğim anı atlamamalıyım. Öylesine çok sevinmiştiki, kelimelerle anlatamam. Önce konağı, sonra da tüm Mardin'i alayağa kaldırmıştı. Gözlerindeki mutluluk, ömrüme bir asır daha eklemişti sanki o an.
Hamilelik sürecim biraz sıkıntılıydı. Kıyamam, Poyraz'a çok çektirdim. Neredeyse aşermelerimin hepsi gece yatağa girdiğimde oluyordu. Sabaha kadar mevsimin aksine hiç olmayacak meyveleri, tatlıları arayarak geçiriyordu gecelerini. E olacaktı elbet. Baba olmak kolay değildi, değil mi?
Bebeğimizin kız olduğunu öğrendiğimizde ayrı bir mutluluk sardı Poyraz'ı. 'Ne yani? Bir tane daha mı Biriciğe sahip olacağım?' diye dolandı ortalıkta kızımız, Elif Şura doğana kadar. Mutluluğumuzun bozulması öylesine çok korkutuyordu ki beni... Sebepsiz yere, her an bir şey olacakmış gibi geçiriyordum günlerimi.
Her pazar'ı kendimize ayırmıştık. Birlikte dolaşıyor, kızımızı gezdiriyor, kaliteli vakit geçiriyorduk. Ben mesleğimi, Elif Şura büyüyene kadar rafa kaldırdım. Kızımız beş yaşına ulaşınca başlayacaktım sınıf öğretmenliğine. Öyle anlaşmıştık Poyraz'la.
Elif Şura akıllı bir kızdı. Ona söylenenleri çok çabuk kavrıyordu henüz iki buçuk yaşında olmasına rağmen. Her ne kadar Poyraz, bu özelliğini babasından aldığını savunsada ben, kızımın annesine çekmiş olduğunun farkındayım. ;)
Hep babacıydı Şura. Bendense babasını tercih etti hep. Nedenini bilmiyorum ama annemler kızların babacı olduğunu söyleyip bu durumu genelleyince pek sesimi çıkarmadım. Ama çok çatışmaya giriyoruz küçük hanımla. Dört yaşına girip kelimelere daha hakim olduğunda her söylediğini biraz daha gözlerimi büyüterek dinliyorum. Öyle ya... Annesine çekmişti işte. İnatçı ve hırçın...
Arada ben gidiyordum İstanbul'a, arada annemler geliyorlardı ziyaretimize. Merve ve Selin evimize yerleşecekler diye korkuyorum. Zira iki haftada bir, bir iki günlüğüne yeğenlerini görmeye geliyorlar. Pusat'ı ve Havin anneleri saymıyorum bile. Yakınıyorum ama... Her gelişlerinde biraz daha artıyor mutluluğumuz.
Yalgın, Amerika'ya geri dönmüştü biz konaktan ayrılmadan. Poyraz'ın ağzında zor da olsa şaşırtıcı havadisi almıştım ardından. Meğer bizimki, Merve'yi seviyormuş. O yüzdenmiş ona karşı olan hırçınlığı. Ama dört yıl olmasına rağmen asla açılmayı düşünmüyor. Bir kız için karakterinden taviz veremezmiş. Öyle söylüyor. Gerçi, çekindiği ve alacağı cevaptan korktuğu için öyle söylediğini biliyorum. Ama yapacağım ben aralarını. Kararlıyım bu konuda. Selin ve Pusat evlenme eşiğindeler zaten. Onların düğüne kadar yetiştirebilirsem olacak bu iş. Çifte düğün yaparız belki, ha?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİRİCİK _ (Tamamlandı)
ChickLitİnce ve uzun bir çizgideyim. Bir yanımda somurtmak, diğer yanımda gülümsemek var. Somurtmak istemiyorum. Ama gülümsemek için de bir çaba sarf etmiyorum. Araftayım, boşluktayım. Öyle bir kararsızlıktayım ki... Bir çıkmaza sürükleniyorum... ******...