Pelinin söyledikleri âdeta kanımı dondurmuştu.
"Evet Selin. İyice araştırdım....... Of Selin. Söylediğim gibi evlendikten iki ay sonra boşanabilirmişim. Tabi bu boşanma işi o kadar kolay olmıcak. İlk önce Poyrazın benden nefret etmesini sağlamalıyım ki boşanmak istesin. Sadece Poyraz boşanmak isterse boşanabiliriz. Bu benim isteğimle olacak bir şey değil..….. Taki ki nefret edicek. Benden nefret etmemesi için bir neden yok. Sonuçta o da zorla evlendiriliyor. Gerçi o halinden memnun gibi gözüküyor ya neyse...... Tamam ben seni sonra ararım. Bay."
Benden boşanmak mı istiyordu. Hem de ben onu böyle delicesine sevreken. Oysa o da beni sevmeye başlamış diye düşünüyordum. Eğer ben de Poyraz isem bu boşanmaya engel olup onuda kendime aşık edicektim.
Pelin telefonu kapattığında biraz daha bekleyip kapıyı tıklattım. "Gel" sesinden sonra içeri girdim.
"Hoş geldin."
"Hoş buldum. Nasılsın?"
"İyi, sen?" dedi soğukkanlılıkla.
"İyi. Hadi yemeğe inelim."
"Tamam." birlikte avluya indik. Yerlerimize geçtiğimizde yemeğe başlandı.
Aklımda hâla Pelinin söyledikleri vardı. Gerçekten bana karşı en ufak bir duygu beslemiyormuydu. Belki de onu kendime aşık edemicektim. Pelini çok seviyordum ve bu hayatta düzelmesini istediğim en son kişiydi. Hatta o listede adı bile yoktu. Çünkü onun üzülmesini asla istemezdim. O yüzden onu bırakıcaktım. Evlendikten sonra onu boşayacaktım. Bu aşkımı kalbime gömecektim.
***†*†***†**†
PELİN'den
Ertesi sabah erkenden uyanmış, kahvaltı için yardımcılara yardım etmiştim. Herkes uyandığında da masaya oturmuş kahvaltımızı yapmaya başlamıştık. Sofraya oturduğumuzdan beri kimse konuşmuyordu. Masada sessizlik hakimdi. Neden bilmiyorum ama Poyrazın suratı da beş karış asıktı. Masadakiler sessizliği korurken Poyrazın kardeşi Pusat sessizliği bozdu.
"Yenge ya. Diyorum ki sen bana İstanbuldan şöyle güzel bir kız ayarlasan. Ha nasıl olur?" ben daha konuşmadan Poyrazın babası Cevat bey konuştu.
"Oğlum sen ne dediğinin farkında mısın?"
"Offf baba ya. Yengem bana ayarlayacaktır dimi yengelerin biriciği." bu seferde Poyraz konuştu. Anlaşılan bana sıra gelmeyecekti.
"Ne oluyor lan? Ne o öyle 'biriciği' falan. Ağzını topla çakarım bir tane." Bir dakika, Poyraz beni kıskanıyor muydu? Ahh hayır. Tam bir maço.
"Ya siz bir girmesenize aramıza. Ha yenge var mı şöyle benim tipinde tanıdığın biri."
"Bir bakıyım tipine.." dedim ve biraz Pusata baktım. Bu arada masadaki herkesin gözü bendeydi. Devam ettim.
"Aslında var. Hatta dur ben sana fotoğrafını gösteriyim." dedim ve cebimden telefonu çıkardım.
"Hayy yaşa be yengem." telefonun galeri bölümüne girip göstericeğim kişinin fotoğrafını açtım.
"Al bak." dedim ve telefonu ona uzattım. Fotoğrafı görür görmez Poyraz da dahil hepimiz kahkaha atmaya başladık. Tabi Pusat somurtuyordu.
Fotoğrafta yüzünün her tarafında ben olan çirkın bir kadın fotoğrafı vardı.
"Vur yenge vur. Düşene bir tekmede sen vur." buradaki ortam kendi aile ortamım gibiydi. O yüzden rahat davranabiliyordum.
"Ooo, kıyamam ben sana. Bir düşün bakalım. Ben sana bir kız ayarlarsam o kız sana hemen sırılsıklam aşık olur. Eğer sen o kızı sevmessen mazallah kız intahar falan eder. Sen bu yakışıklılıkla çok can yakarsın. O yüzden benden böyle bir şey isteme."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİRİCİK _ (Tamamlandı)
ChickLitİnce ve uzun bir çizgideyim. Bir yanımda somurtmak, diğer yanımda gülümsemek var. Somurtmak istemiyorum. Ama gülümsemek için de bir çaba sarf etmiyorum. Araftayım, boşluktayım. Öyle bir kararsızlıktayım ki... Bir çıkmaza sürükleniyorum... ******...