Öncelikle burayı okuyun!!!!!!!!
Aradan çok uzun zaman geçtiğinin farkındayım. Bunun için üzgünüm. Ben, bu mutluluk anlarını yazmada pek becerikli değilimdir. Birbirlerine karşı nihayet aşklarını itiraf ettikten sonra ne yazabilirim diye çok fazla düşündüm. Bu konuda becerikli olmadığımı söylemiştim. O yüzden uzun bir süre yazamadım. Bu bölüm çok kısa bir bölüm. Yazdığımı saha fazla bekletmeden paylaşmak istedim.
Hakettiğiniz bir bölüm olmadı. Sizler için daha iyisini yazmak isterdim. Bunun için çok ama çok üzgünüm. Umarım beni anlıyorsunuzdur.
**********
''Seni seviyorum.'' diyerek ona, bir aydır beklediğini verdim. Kaşları şaşkınlıkla çatılırken söylediğim şeyi kafasının içinde tekrar ettiğine emindim.
''Seni seviyorum." dedim tekrar. Daha iyi kavramasına yardımcı olmak istemiştim. En sonunda nefesini sesli bir şekilde dışarı verdi ve beni hızla kendine çekerek sarıldı.
"Seni seviyorum." dedi bu kez o. Kollarımı boynuna doladım.
İçimde öyle bir şey vardı ki... Sanki havalandırıyor, uçuruyordu beni, benden habersiz. Mutluydum. Sonunda ikimizi de mutluluk filminde ön sıralara oturtmuştum. Ve oradan kalkmaya da niyetim yoktu. Daha sıkı sardım boynunu.
"Benden esirgediğin bu iki kelimeydi. Ve artık onu kalbin bana armağan etti. Sonunda. Beni ne kadar beklettiğinin farkında mısın?"
"Özür dilerim." dedim kulağının hemen altındaki çene kemiğinin ucuna küçük bir öpücük kondurmadan hemen önce. "Seni seviyorum."
"Seni her şeyden çok seviyorum."
"Eğer o gün, yani bana karım değilsin dediğin gün konuşmama fırsat verseydin ben bunu o zaman söyleyecektim." dedim başımı boynuna gömerken. İlk kez bu kadar rahat ve içten sarılıyordum.
"Özür dilerim. Söylediğim her şey için, seni kıran her sözüm için..."
"Artık bir önemi yok o sözlerin. Aslında kendime gelmemi sağlayan onlardı."
"Öyleyese o sözlere minnettarım." geri çekildi ve alnıma uzun bir öpücük bıraktı. Uzun uzun baktım gözlerine. Bakışlarımı farklı bir yöne çevirmeme gerek yoktu artık. Aşık olduğum kahvelerine doyasıya bakabilirdim.
"Üşümüşsün tüm gece burada. Gidip üzerine sıkı bir şeyler alalım." dediğinde kaşları çatıktı. Gülümsedim. Gülümsedi. Elini tuttum ve odamıza doğru ilerlemeye başladık.
************
"Siz hayırdır ya?" dediğinde Yalgın ona döndük. Bakışları ben ve Poyraz arasında gidip geliyordu.
"Ne hayırdır?" diye sordu Poyraz.
"Sabahtır etrafınıza gülücükler saçıyorsunuz. Zaten bu ayrı alemlerde." diyerek Pusat'ı gösterdi. Kendi kendine gülümseyen Pusat, bakışların ona döndüğünü fark edince birden ciddileşti. Ne kadar başarılı olduğu, iyi bir tartışma konusu olabilirdi.
"Ha? Ne?"
"Al işte..." diyerek isyanını belirtti Yalgın. Pusat tabiki mutlu olucaktı. Merve gibi bir kız bulmuş, öpüp başına koysun değil mi? Ay, yok yok. Niye öpüyor canım? Ne gerek var?!
"Sen bizi bırak da kendine bak. Ne zaman bir yenge bulacan oğlum bana?" diye karşılık verdi Pusat ciddileşme çabalarını bir kenara bırakarak. Avluda ayakta duruyorduk. Sözde beyler şirkete gitmek için ayaklanmışlardı fakat Yalgın'ın isyanıyla sohbete dalmıştık.
"Yok sana yenge menge. Sen bize buldun da ne oldu? Bir de en gıcığını seçmişsin." diye hayıflandı Yalgın, toprak rengi pantolonuna uyum sağlayan mavi ciddi ceketinin yakasını düzeltirken.
"Hey, benim kuzenime gıcık diyemezsin!" diye girdim araya.
"Valla gelin hanım, kusura bakma ama öyle yani. Değil mi abi?" diyerek topu Poyraz'a atmıştı. Kaşlarımı kaldırarak tehditkâr bir şekilde Poyraz'a baktım.
"Valla ne diyeyim Pelin? Doğru söze ne denir?" havalanan kaşlarım anında çatılırken bakışlarım keskinleşmişti.
"Helal be!" diye destek verince Yalgın, yardım ister gibi Pusat'a baktım bu sefer.
"Sevgilim hakkında düzgün konuşun!" diye Yalgın'ın üzerine doğru yürüdü. Abisine cesareti yetmezdi zaten.
"Hadi bırakın didişmeyi. Bir sürü iş var şirkette." aklıma gelen şey ile Yalgına döndüm.
"Sen ne zaman geri döneceksin Amerika'ya?"
"Vay, gelin hanım. Beni istemediğinizi hiç bu kadar belli etmemiştiniz. Pekâlâ, yarından tezi yok terk ediyorum bu konağı."
"Ya saçmalama? Merak ettim sadece. Gitmeni isteseydim Merve'yi göndermez, sen gidene kadar başında tutardım." bu söylediğime hepimiz gülerken Poyraz kolunu omzuma atarak beni kendine çevirdi ve alnımdan öptü.
"Bu cani fikirlerin umarım benim için de çalışmıyordur."
"Bilemeyeceğim. Ama sen yinede ayağını denk al." kuzenlerden okkalı bir 'ooooo' sesi yükselirken tekrar güldük.
Nihayet konaktan çıktıklarında Poyraz durdu ve bana döndü. "Bu gün bana dünyaları verdin Biricik. Ben bu hediyeni en kusursuz şekilde taşıyacağıma söz veriyorum."
"Söz vermene gerek yok. Öyle olacağından eminim." eğilip dudaklarıma varla yok arası bir öpücük bıraktığında gülümsedim.
Kalbim sonsuza kadar onun olacaktı. Bunun için elimden ne geliyorsa yapacaktım.
**********
Lütfen -ben devamında karakterlerin birbirlerine karşı nasıl davranmaları gerektiğine karar veremiyorum- yardım edin.
Bana yardım edin...!!! Bu hikâyeyi okuyan sizlersiniz. Devamında neler olacağına karar veren kişiler de sizler olmalısınız.
Bu arada, bizim Zühre'miz, 4N1K kitabının filminde Yaprak rolünü canlandıracakmış. Çok güzel olacağına eminim!!!
İnşAllah yakın bir zamanda tekrar görüşürüz!!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİRİCİK _ (Tamamlandı)
ChickLitİnce ve uzun bir çizgideyim. Bir yanımda somurtmak, diğer yanımda gülümsemek var. Somurtmak istemiyorum. Ama gülümsemek için de bir çaba sarf etmiyorum. Araftayım, boşluktayım. Öyle bir kararsızlıktayım ki... Bir çıkmaza sürükleniyorum... ******...