Multi POYRAZ:-)
Poyraz'dan
O sabah erken uyanmıştım. Aslında erken uyanmam şaşırtıcı bir şeydi. Nedense içimde bir huzursuzluk vardı. Sebebini bilmiyordum.
Birden telefonum ısrarla çalmaya başladı. Sanki kötü bir haber vericek gibiydi. Dün falza çalıştığım için başım çok fena ağrıyordu. Telefonun sesi ise bu ağrının giderilmesine hiç de yardımcı olmuyordu. Düşüncelerimden kopup telefona cevap vermek üzere elime aldım. Arayan babamdı.
"Alo, baba."
"Oğlum nasılsın?"
"İyiyim baba sağol. Ama sen iyi değilsin galiba. Sesin kötü geliyor. Bir sıkıntı mı var?"
"Evet oğlum. Aslında bir sıkıntı var ama çözebiliceğimizi sanıyorum."
"Baba sıkıntı nedir?" diye sorduğumda bir müddet sessiz kaldıktan sonra cevap verdi. Sessiz kaldığı süre içerisinde tüm ailem hızla gözümün önünden geçti. Onlara bir şey olmamasını diliyordum.
"Oğlum, telefonda olmaz. Mardine gelmen gerek."
"Baba şirketle ilgili bir sorun mu var?"
"Hayır oğlum. Ablan ile ilgili."
"Ne olmuş ablama?!" korkmaya başlamıştım. Ablam benim en değerlimdi.
"Korkma gayet iyi. Ama şimdilik. Töreye kurban gitmesini istemeyiz. Berdel olayı oğlum."
Babamın sozleri bittiginde şaşkınlıklla aralanmıştı gözlerim. Bu nasıl olurdu? Ablam böyle bir şeyi nasıl yapardı? İnanmakta güçlük çekiyordum.
"Baba, ne diyorsun sen?"
"Oğlum, yüz yüze konuşalım."
"Peki baba ilk uçakla geliyorum."
Telefonu kapattım. Uçak ile gitmemin sebebi Amerika da olmamdı. Bir ihale için gelmiştim ve üç aya yakın bir süredir buradaydım.
Ailemi çok özlemiştim. 26 yaşında Asmin ablam, 17 yaşındaki kız kardeşim Zühre ve 20 yaşında bir de erkek kardeşim Pusat vardı. Ben ise 25 yaşında idim. Çok vakit kaybetmeden internetten uçak biletlerine bakmaya başladım. Mardine aktarmalı giden birini bulunca hemen aldım. Uçuş 2 saat sonraydı.
********
11 saatlik bir uçuşun ardından akratmalı olarak Mardine varmıştım. Memleketimin havası bile bir başkaydı. İnasan yerinden yurdundan ayrı bir güven alıyordu. Ama bu sefer bu duyguyu yaşatamamıştı bana. Olan biteni öğrenmden de yaşatmayacaktı.
Konağın kapısından içeri girince annemi gördüm önce. Bakışlarımız buluşunca yarım bir tebessüm kaplamıştı gül yüzünü. Hızlı adımlarla yanıma geldi ve bana sarıldı. Buruk bir sevinci vardı. Evdekilerle selamlaşıp hasret giderdikten sonra babam beni çalışma odasına çağırdı. Odaya girdiğimde deri sandalyesine oturmuş bana bakıyordu. Yüzü çökmüş, bakışları solmuştu. Karşısındaki sandelyeye oturup neler olduğunu sordum. O da bir iç çekerek anlatmaya başladı.
"Oğlum, İstanbul'daki ortaklarımız vardı. Soylular. Hatırlıyor musun?"
"Evet baba. İyi bir ortaklık kurmuştuk. Elde edilen kâr her şeyi harika bir şekilde yoluna koymuştu."
"Cevat'ın yeğeni... Mert denen o şerefsiz Asmini kaçırmış."
Duyduğum şey ile donup kalmıştım. Şaşırmıştım. Mert. İyi, hoş sohbet biriydi. Böyle bir şey yapacağına yüz yıl geçse olanak vermezdim. Ablam bunu bize nasıl yapardı?! Töreden haberi yok muydu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİRİCİK _ (Tamamlandı)
Chick-Litİnce ve uzun bir çizgideyim. Bir yanımda somurtmak, diğer yanımda gülümsemek var. Somurtmak istemiyorum. Ama gülümsemek için de bir çaba sarf etmiyorum. Araftayım, boşluktayım. Öyle bir kararsızlıktayım ki... Bir çıkmaza sürükleniyorum... ******...