Bölüm 11

21.9K 1.1K 7
                                    


Günler hızla geçip gidiyordu ben sadece ayak uydurmaya çalışıyordum ama bu geçen günlerde her saat biraz daha öldüğümü hissetmiyordum artık sadece saatler güne dönüşmüştü çünkü Merih şu günlerde sürekli benimle ilgilenmeye benimle konuşmaya çalışıyordu bazen uzun süre sessizce beni izlediğini farkediyordum bir çift kahverengi gözlerin sürekli üstümde olduğunu hissediyordum bu bazen beni rahatsız etsede beni çözmeye çalıştığını biliyordum neler yaşadığımı belkide merak ediyordu ama merak etmesine gerek yoktu iki yıl önceki çıkan haberlere göz atması ya da internetten araştırması merakını çok güzel bir şekilde giderebilirdi ona o gün "Mezarlıktaydım" dediğim günden beri Merih üstüme daha çok düşüyordu belkide onunda acısının bir nebze benim acıma benzediği içindi bu değişimi artık alayla değil merakla bakıyordu gözleri beni gördüğünde konuşturma çabalarıda bir o kadar şaşırtıcıydı akşam yemeğinden sonra salondan çıkarak bahçede soluklandım havuz kenarındaki salıncağa doğru ilerleyerek mindere attım kendimi, başımı arkaya atarak ayağımla yavaşça salıncağı hareket ettirerek yıldızlara baktım kasım ayına girmiştik hava serindi ama yıldızlar bütün parlaklıklarıyla bana göz kırpıyorlardı.
Yine aynı his tırmandı vücuduma bir çift gözün ağırlığını üstümde hissedebiliyordum hemen sonrasındada çimenlerde kaybolan ayak seslerini duyamasamda bana gelen kokusundan tanımıştım onu dünyadaki her şeyden güzel kokusu doldu burnuma artık herşey gibi bu kokuyada alışmıştım eskisi kadar beni sarsmıyordu aldığımda nefessiz bırakmıyordu.
"Geçmişimi babamlara sorup öğrenebilirsin" dedim normal bir ses tonuyla "Ya da iki yıl önceki bütün dergilerde, gazetelerde bulabilirsin haberlerimi" sessizce yanıma oturduktan sonra onunda başını kaldırarak yıldızlara baktığını göz ucuyla görebilmiştim bir süre sustuktan sonra "Babamlara sormayı denedim fakat bunu senden duymamı istediler bende senden duymak istediğimi farkettim senin bana kendini açmanı istiyorum"dedi kararlı bir tavırla, ben gözlerim şaşkınlıkla kırpıştırıp ona döndüm göz göze geldik kahverengi gözleri karanlıkta simsiyah görünüyordu tıpkı saçları gibi. Benim ona kendimi açmamı mi istiyordu gerçekten?
"Kendini bu kadar yıpratınca eline hiç bir şey geçmeyecek sadece günden güne daha da eriyeceksin ki zaten tam  olarak yaptığın bu neredeyse hiç yemek yemiyorsun artık soru sormadıkça konuşmuyorsun,gülmüyorsun yüzün o kadar tepkisiz ki bazı zamanlar robot olup olmadığını merak ediyorum ama sen bir insansın zeki deli sadece bir insan ve bence bir insan bu kadar acıyı yük edinmemeli kendine" söylediklerinde haklı olabilirdi ama ben alışmıştım hem eğer onu düşünmezsem bu hayatta başka ne gibi bir amacım olabilirdi ki?
"Sen de anlamıyorsun" diye mırıldanmama hafifçe sırıttığını gördüm ay ışığı tam olarak yüzüne vuruyordu "Çünkü bende acı çekiyorum Hüma" diye karşılık verdi bana "Bende acı çekiyorum çünkü bende hayatta sevip sevebileceğim tek kişiyi kaybettim" gözlerimi kıstım ablamın dediğine göre Merih istememişti ablamı o zaman nasıl kaybetmekti bu? "Kaybetmek değil vazgeçmek bu" dedim kendime hakim olamadan ağzımdan kaçanlarla gözlerim kocaman açılmıştı o da yüzünü havuza dikti uzun bir süre sessiz kaldı sonrada yavaşça konuşmaya başladı "Evet vazgeçmekti bu" bana bakıp acıyla gülümsedi içim sızlaya sızlaya baktım kahvelerine o benim ablam yüzünden acı çekiyordu nasıl sızlamazdı ki?
"Bir barda görmüştüm onu o kadar asil duruyordu ki kalabalığın içinde, tam bir güneş gibiydi karanlık gecede kendini belli eden bir kızdı konuşmaya çalıştığım ilk günlerde o kadar asi davranırdı ki en çok o halleri hoşuma giderdi sonra sevgilim oldu ben her şeyin özel olmasını istediğim için dokunmaya kıyamazdım ona ama benim dokunmaya kıyamadığıma dokundular üstelik bunu kendi isteğiyle yaptı" bir an kanım donmuştu ablamı başkasıyla bastığını biliyordum bu çok yaralamış olmalıydı Merih'i nasıl yaralamazdı ki dokunmaya kıyamazdım diyordu ablama gözlerim dolarken başımı eğdim "O gün orada gerçekten ölmek istemiştim ben" diye devam etti.
"Bunu yaptığına inanamamıştım her şeyi yakıp yıktım kadınlardan nefret ettim barlara daha çok gitmeye başladım ve daha çok kadınla..." Birden susunca gözlerimi kaçırıp yıldızlara diktim ah ne demek istediğini anlamıştım!!! "Ondan sonra bütün kadınların öyle olduğunu düşündüm sadece zevk uğruna yaşadıklarını, seni evlendiğimiz ilk gece üstün başın topraklı bir şekilde eve geldiğindede öyle düşündüm" sertçe gözlerimi ona diktim bana mahcup bir bakış attı "Ne düşüneceğimi bilmiyordum üstelik mezarlığa gittiğinide tahmin etmemiştim" "Toprakla nasıl bir fantezim olduğunuda o yüzden sordun değil mi?" Dedim sesimin yüksek çıktığını umursamadan omuz silkti "İnan bana bilmiyordum hem umrumda olduğuda söylenemezdi" "Bu benim için yıkımdı Hüma bir kaç ay kendime gelemedim sürekli içiyordum o yüzden içinde tutma Arda olmasaydı taş kalplinin biri olur çıkardım" yavaşça ayağa kalkarak arkasını döndü gitmek üzereyken tekrar yıldızlara baktım "Onu ilk araba yarışlarının orada görmüştüm" diye mırıldandığımda durdu. Gülümsedim o günü dün gibi hatırlıyordum "Üstünde siyah bir pantolon,gri bir tişört, deri ceket ve siyah postalları vardı o yaştayken bile o kadar yakışıklıydı ki nefesimi kesmişti küçüktü ama cazibesiyle oradaki bütün kızları kendine çekiyordu kendinden büyük kızları bile!" Yavaşça bana döndü gülümsemeye devam ettim "O günden sonra yarış yerine daha çok gitmeye başladım bazen Can'a yalvarmam gerekiyordu gidebilmek için, araba kullanmasını sırf onun için öğrendim ve yarışlara katılmaya başladım bir yarışı kazandığımdan sonra yanıma gelerek bana açılmıştı masmavi gözleri hayat doluydu, konuşmayı çok severdi, hiç karamsar davranmazdı her olayda başına ne gelirse gelsin gülümsemesini kaybetmiyordu onu çok sevdim küçük yaşıma rağmen bütün kalbimi verdim aynı üniversiteleri kazanmıştık o da şarkı söylemeyi çok severdi" uzun bir süre susup kendimi toparlamaya çalıştım ne zordu onu bir başkasına anlatmak öldüğünü tekrar kendime hatırlatarak geçmiş zamanı kullanmak!!!
Sessizce yaanıma çökmüştü yüzündeki tüm ciddiyetle beni dinliyordu Merih.
"Aynı üniversitelere gidecektik" dedim sertçe yutkunarak "Ama bir gün bana yine her zaman ki gibi bir kutu çok sevdiğim çikolatalardan getirmişti ben çikolata yemeye dalmışken o önde beni sürükleyerek karşıdan karşıya geçmeye çalışıyorduk çikolata soluk boruma kaçtığında tüm endişesiyle bana döndü farketmedende yola adımlamıştı eli elimi sımsıkı tutarken bir anda kayboldu" araba çarptığında oluşan sesler bir bir kulaklarıma doldu tekrar etraftakilerin çığlığı ve Bora'nın acı içindeki haykırışını bir kez daha yaşadım o an...
Kafamı sallayarak kendime geldim "Can çekişirken bile beni sakinleştirmeye çalışması dün gibi aklımda bana son kez seni seviyorum deyişi gibi, onun ölümünü kabullenemedim ondan sonra sürekli intihar girişimlerinde bulundum kendimi banyoya kilitleyip bileklerimi kestim kaç kere ama hep kurtardılar beni,Açelya hep gelir benimle birlikte ağlardı kaç kere hastanede benimle kalmıştı kimseye bir şeyler söylemek istemiyordum konuşmak istemiyordum bütün acım içinde bir çığ gibi büyüdü ilk zamanlarda onu görmeye başladım ona sarılabiliyordum,konuşabiliyordum fakat annemler onu göremiyordu o geldiği için o kadar sevinmiştim ki bana her seferinde 'O öldü yok' dediklerinde kavga çıkardım o yaşıyor sanıyordum saatlerce gülüyordum onunla sonra bir sabah evin her yerinde onu görmeye başladığımda bir kaç kişi gelip bana kollarımı acıtan beyaz bir kıyafet giydirdiler annemin ağlayışını hatırlıyorum o gün babamın çaresiz bakışlarını tek hatırladığımda bu zaten sonrası hep silik" derin bir nefes aldım üstümden koca bir yük inmiş gibiydi "Ölüm ona hiç yakışmadı" ne zaman aktığını farketmediğim gözyaşlarımı silerek ona döndüğümde dikkatle beni incelediğini gördüm yüzüme yapışan bir kaç tutam saçımı kulağımın arkasına sıkıştırarak geri çekildi "Ben çok üzgünüm keşke olmasaydı gibi klişe laflar etmeyeceğim" dedi sakin bir sesle "Çünkü kim olsa üzülür bu duruma, senden istediğim güçlü olman zaten güçlü bir kızsında onu unut demiyorum o hep içinde olacak ama bununla yaşamayı öğren" ayağa kalkacakken aklına bir şey gelmiş gibi tekrar bana döndü "Bu arada seni kaçıran o pezevenkler ne istiyorlar?" Yutkundum gözlerimi yere dikerek yumrumlarımı sıktım "Bora'yı öldürenler onlarmış meğerse Bora uyuşturucu işinin içindeymiş bırakmak istediği içinde öldürüldü" tekrar ona baktığımda yaşadığı şaşkınlığı bir anlıkta olsa görebilmiştim "Peki senden ne istiyorlar?" Diye sordu yaşadığı şaşkınlığın hala altında olduğu bir sesle, omuz silktim "Bora'nın borçlarını ödemem için" "Sen ne yapmayı düşünüyorsun?" "Can yardım edecek" dediğim an dikleştirdiği omuzlarını düşürdü biraz durgunlaşınca ayağa kalktım "Hmm" gözlerini bana dikerek omuz silkti "Eğer yardıma ihtiyacın olursa bendende yardım alabilirsin" başımı salladım "Teşekkürler" o da başını sallayarak arkasını döndü. O eve girerken ben sandalyeye çökerek biraz daha yıldızları seyrettim onunla konuşmak daha doğrusu içimdekileri birine söyleyerek boşaltmak bana iyi gelmişti şimdilik aklımda sadece Bora vardı ne acım kalmıştı geriye ne de içinde bulunduğum karmaşık durumlar! Sadece Bora'nın o güzel yüzü... Tabi ki bunun çok sürmeyeceğini biliyordum acılarım bana tekrar uğrayana kadar bu durumun keyfini çıkaracaktım.

Odaya girdiğimde Merih koltukta uyuyordu o günden sonra aynı yatakta uyuduğumuzun konusunu bile açmadığı için minnettardım bir kaç gün sonra sarhoşken bazı görüntüleri hatırlamıştım onun kollarında nasıl ağladığımı nasıl uykuya daldığımla ilgili görüntüler!!!
Merih gerçekten iyi biriydi her şeyden önce iyi bir kalbi vardı ablam yüzünden kendini aşka kapatmış olsada onu hakedebilecek bir kız olup olmadığını bir an düşünmeden edememiştim bir gün doğru kızın karşısına çıkacağını umuyordum çünkü o mutluluğu hakediyordu.

Sabah kalktığımda Merih hala uyuyordu banyoya girip işlerimi hallettikten sonra üstümü değiştirip alt kata indim kahvaltı hazırdı iştahım olmadığı için bir zeytinden bir tane alıp  ağzıma attım Selda Anne içeri girdiğinde beni görünce iç ısıtan bir gülümseme göndererek yerine oturdu "Günaydın güzel kızım" "Günaydın Selda anne" peynirden bir çatal aldığımda midem daha fazla yememem için resmen uyarışa geçmişti midem iyice küçülmüştü sofraya dahil olan Merve benimle annesinin yanaklarına birer öpücük kondurarak yerine geçti "Günaydın Arslanoğlu malikanesinin güzel kadınları" diye şakıdığında Selda anne gülmüştü "Günaydın Arslanoğlu ailesinin kaçık prensesi" Merve annesine bir kahkahayla karşılık verirken içeriye takım elbisesiyle Merih girdi kuru bir "Günaydın" dedikten sonra oda sofradaki yerini almıştı "Babam yok mu?" "Hayır oğlum erken çıktı" bir baş salladıktan sonra benim tabağıma bir bakış atarak yüzüme baktı gözleriyle sofradakileri işaret etti kaşlarımı hayır anlamında kaldırdığımda tek kaşını kaldırarak cevap vermişti "Kaşlarıyla konuşabilen bir nesil yetişiyor galiba" diye homurdandı Merve, annesinden ayıplarcasına bir bakış aldıktan sonra omuz silkerek tabağına döndü tabi Merih'tende sert bir bakış alarak.

Yola çıktığımda kendimi yorgun hissediyordum sofradan kalkarken bişey yemediğim için Merih'ten ters bir bakış koparmıştım ama ne yapabilirdim ki midem kabul etmiyordu. Okula gelip arabamı park ettiğimde telefonum çalmaya başladı gizli numara yazısını gördüğümde kaşlarım çatılsada merakıma yenik düşerek açtım
"Alo?"

"Beni şaşırttın küçük kız" diyen sesi hemen tanımıştım bu Bora'nın katiliydi kanımın donduğunu hissederek yutkundum
"Ne istiyorsun?"
"Ne istediğimi biliyorsun o gece kaçmayı başararak beni büyük bir şaşkınlığa uğrattın o borcu istiyorum"
"Vermezsem ne yaparsın benide mi öldürürsün?" Yavaş bir şekilde cıkladı "Seni değil sevdiklerini öldürürüm en sonda sana gelirim hepsinin ölümünü seyretmeni sağladıktan sonra." Telefonun kapanma sesini duymama rağmen kulağımda telefon öylece kalmıştım vücudumdan bütün kanlar çekilirken öylece kalakalmıştım.
"Kızılım?" Can'ın sesini duyduğumda şokun etkisinden kurtulamamıştım karşıma geçip kaşlarını çatarak baktı yüzüme daha sonrada telefonu alarak ekrana baktı arama bittiği için gözlerini açarak bana bakmayı sürdürdü bir hıçkırık boğazımdan kaçtığında hızlı bir şekilde bir elini sırtıma bir elinide saçlarıma daldırarak beni kendine çekti
"Kimdi arayan Hüma?" Sesindeki endişeyi her bir hücrem idrak etmişti hıçkırıklarım arasından daha sıkı tutundum tişörtüne
"O adam" diyebildim sadece "Hepimizi öldürecekmiş dayanamam,birinize bir şey olursa dayanamam."...

ђü๓ค (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin