Bölüm 10

22.7K 1.1K 11
                                    

İnsanlar genellikle kendilerine bir yol çizer ve o yolda bazıları zik zaklar çizerek bazılarıda düz ilerlemeye devam ederler bir an gelip kendinizi salmak istediğinizde size engel olan hiç bir şey yoksa bir kereliğine olsa bile kendinizi saldığınızda bu işin sonunda memnun da kalabilirdiniz pişmanda olabilirdiniz mesela tıpkı benim gibi!!! Başımdaki korkunç ağrıyla sızlanarak gözlerimi açmaya çalıştığımda ağrı ense kökümden başlayarak göz kapaklarıma kadar bir kez daha hızla yayılmıştı üstelik midemi o kadar boş hissediyordum ki ince bir ağrıyıda hesaba katmak gerekirdi tam anlamıyla enkazdım ve içki içtiğim için pişmandım en son bir adamın beni çekiştirmesine engel olmaya çalıştığımı hatırlıyordum. Kıpırdanmam bir saniyeyi geçmeden durmuştu tamamiyle donmuştum çünkü, üstümdeki ağırlığın bir kısmı kesinlikle alkol yüzünden değildi karnıma sarılan bir koldu ve ensemde hissettiğim düzenli nefes alışverişleri... Gözlerim sonuna kadar açıldığında dehşet içinde kalmıştım nefesim hızlanırken dün gece olanları hatırlamaya çalıştım fakat zihnim bomboştu!! Yavaşça arkamı döndüğümde ise Merih'in yüzünü görmemle içime su serpilmişti hemen sonrasında ise gözlerim tekrar sonuna kadar açıldı ben Merih'le yatıyordum!! Dün gece ne olmuştu? Yüzü saçlarıma gömülmüştü bir kolu karnımı sıkı bir şekilde sarmalamışken yorganı kaldırarak doğrulmaya çalıştım kolunu karnımdan çekmeyi başarabildiğimde ise derin bir nefes alarak hızla yataktan çıktım her ne kadar huysuz bir çocuk gibi suratını buruştursada tekrar uykuya dalmıştı bu sefer başımdaki inanılmaz ağrılarla ondan önce uyanmıştım sessiz adımlarla dolaba yönelip bir kaç parça eşya aldıktan sonra banyoya attım kendimi.
Banyoya girdiğimde kendimi inceleme fırsatım olmuştu üzerimdeki elbise hala duruyordu kollarımda ise belirli yerlerinde bir kaç küçük morluk vardı dün adam beni çekiştirirken canımı yaktığını hatırlayabiliyordum. Nasıl bu kadar sorumsuz olabilmiştim? Nasıl bu kadar zayıf olabilmiştim? Ben her zaman zayıftım ama içkiye sığınacak kadar aptal biri olmamıştım yaşadığım tüm olaylara bir de Can meselesi eklenince bende teller kopmuştu ne yapabilirdim ki?
Ilık suyla banyo yapıp çıktığımda biraz olsun rahatlamıştım tabi baş ağrım hala yerli yerindeydi ağrı kesici almam şarttı odaya geldiğimde Merih'in hala uyumasını fırsat bilerek odadan çıktım aklımdaki soru ise tamamen Merih'in neden benim yanımda yattığıydı acaba o da mı sarhoştu? Ağrıyan başım yüzünden yüzümü buruşturarak mutfağa girdiğimde boş olduğunu gördüm ev halkı görevlilerde olmak üzere uyuyor olmalıydılar aceleyle kendime bir sandviç yaparak atıştırdıktan sonra çantamıda alarak evden çıktım okula gittiğimde Can'dan yiyeceğim lafları düşünmemeye devam ederek okula doğru yol aldım.

Okulda ise işler dahada karışmıştı Can yüzüme bile bakmamıştı onunla defalarca konuşmak istememe rağmen beni görmezden gelerek dediklerimi yok sayıyordu. Ders arası zili çaldığında tıpkı diğer ders aralarında yaptığım gibi koşar adımlarla dışarı çıktım niyetim yine ve yine Can'ı bulmaktı bahçeye adım attığımda ise onu park alanına ilerlerken gördüm.

"Can bekle!" Can beni duyduysada durmadı ona koşup kolundan tutup bana bakmasını sağladığımda gözlerini devirdi.

"Hüma yeter artık"
"Asıl sana yeter Can Bey beni dinle hiç bir şey senin sandığın gibi değil" gözlerime bakarak titrekçe bir soluk alıp verdi ya da ben öyle düşündüm "Umrumda değil Hüma" "Beni dinleyeceksin dedim!" Sert çıkışım karşısında gözlerini kısarak yüzüme bakmayı sürdürdü derin bir nefes aldım nereden başlayacağımı bilmiyordum ki! "Bak" dedim bana baktığını bile bile "Babam şirketini kaybedecekti bilirsin ki babam şirketini çok sever yıllardır benim yüzümden acı çekiyorlar ben bunu istemiyorum artık, onları birazcık mutlu edebilmek için bunu yapmak zorundaydım kulağa saçma gelebilir ama olan bu Haluk Amca ortaklık için bunu öne sürmüş" bir iki dakika öylece kaldı sanırım söylediklerimi tartıyordu "Peki Hüma ama bu bana söylemediğin gerçeğini değiştirmez her zaman yanında olacağım demiştim öyle değil mi?" Kafamı yana yatırarak yüzüne baktım "Öyle tabi şimdi lütfen beni dinle partiden bir gün önce kaçırılmıştım" bir anda gözlerini kocaman açarak yüksek sesle "Ne?!" Sorusunu haykırarak sormuştu çevredekiler dönüp bize baksada Can onları umursamadı "Kim? Niye yapsın Hüma kimdi onlar?" "Bora'nın babası gibiymiş yıllarca o bakıp büyütmüş ve Bora'yı o öldürtmüş Can" gözlerim dolmuştu geri itmeyi başararak Can'a sarıldım "Uyuşturucu taşıdığından falan bahsetti bırakmak isteyincede öldürtmüş bunu biliyor muydun?" Başım göğsüne yaslı olduğu için yüzünü göremesemde gerildiğini farkettim bütün vücudu bir anda kasılmıştı buda biliyor olduğunu gösteriyordu "Biliyordum ama söylememem konusunda söz vermiştim senden öncede bırakmak istiyordu seni yarış alanında ilk gördüğü andan öncede bırakacaktı yani" "Adam benim yüzümden bırakmak istediğini söylüyor üstelik onun borçlarını üstüme yıktı" usulca saçlarımı okşarken bir koluda beni sıkıca sardı "Kızılım ne kadar istedi eğer peşini bırakmazsa bir çaresine bakarım hem nasıl kurtuldun oradan?" Başımı geriye çekerek yüzüne baktım gür kaşları çatılmıştı "Merih takip etmiş uygun bir andada gelip kurtardı" kaşlarını kaldırdıktan sonra indirerek gözlerini kıstı "Peki o herif sana nasıl davranıyor omuzlarında bu kadar yük varken neden kimseye söylemeyip hepsini kendine yük yapıyorsun kızıl?" Omuzlarımı silktim "Çünkü hepsi benim sorunum" "Hüma!" Sert sesiyle ürksemde başımı dikleştirdim "Öyle Can" "Hayır değil bilmem farkında mısın ama sen iki yıl boyunca o lanet hastanede kendini kaybederken bende burada." Kasılan çenesiyle bir süre yüzüme baktıktan sonra başını iki yana salladı "Asla...ama asla bir daha böyle konuştuğunu duymayacağım Hüma asla anladın mı?" Onu daha fazla sinirlendirmemek için başımı olumlu anlamda salladım onunla yeni bir tartışmaya girmek istemiyordum hemde yeni düzeltmişken.

Can'la biraz daha laflayıp tüm dikkatli ol temalı konuşmasınıda dinledikten sonra kendimi arabaya atmıştım yol boyunca dikkatim dağılıp durmuştu olanları aklım almıyordu belki de Bora'nın böyle bir işe bulaştığını kabul etmek istemediğim içindi, bilmiyordum.
Tanıdık yolda arabamı kenara çekip park ettikten sonra arabadan çıktım. Taşlı zeminde yürüyerek beyaz süslü taşlara bakınmaya başladım nerede olduğunu çok iyi biliyordum adı bir kez daha görüş alanıma girdiğinde nefesimi tutarak ilerledim mezar taşının kenarına oturarak adının nakşedildiği taşı okşadım
"Hoşbuldum sevgilim"
Toprakları avuçlayarak öptüm kokusu içine dolarken gözlerimi sımsıkı yumdum ve ne zaman dolduğunu farketmediğim gözlerimden iki damla yaş aktı yanaklarıma, ne zordu bu durum!
"O adamın dediklerinin bir önemi yok inan bana sen hala benim için bu dünyadaki en iyi adamsın" gülümsemeye çalıştım iç sesimin yaptığı bir sürü kötü yorumlara kulaklarımı tıkadım o bir insanı zehirleyemezdi isteyerek yapmıyordu ki sırf bu yüzden hayatına son verilmemiş miydi zaten öyle değil mi?
"Bunu benden neden sakladığını bilmiyorum gerçi söyleseydin nasıl karşılardım onu bile bilmiyorum tek bildiğim yaşaman gerektiğiydi sen yaşamayı bu kadar çok hakederken burada böyle yatıyor olman o kadar kötü ki!" Çeneme kadar ulaşan gözyaşlarıma yenileri eklenirken başımı eğdim "Dün geceden beri boğazımda bir ağrı var nedenini bilmiyorum sanki çok ağlamışımda boğazım tahriş olmuş gibi" isminin olduğu taşa mahcup bir bakış atarak toprağa odaklandım "Dün gece için özür dilerim içmemem gerekirdi ama dayanamıyorum artık senin yokluğunda bile sarılmadığım içki şişelerine sarıldığım için affet beni" gözyaşlarımı silerek toplamaya çalıştım kendimi, orada kaç saat oturduğumu hatırlamıyordum bile güneş kızıllığına bürünürken kalktım oturduğum yerden üstüme toprak bulaşmıştı ama sorun etmedim aksine huzurluydum içimi ona döküp rahatlamıştım yine ve üstüme onun kokusu bulaşmıştı toprak kokusu...
Eve geldiğimde Selda Hanım'la Merve'yi salonda bulmuştum Merve televizyonda açtığı moda kanalını izlerken Selda Hanım ise dergileri karıştırıyordu kapıdan girerken Merve beni farkederek ayağa fırlamıştı bile "Hüma hoşgeldin canım" "Hoşbulduk" Selda Hanım dergiden başını kaldırarak bana gülümsedi "Hoşgeldin Hüma nasılsın bugün?" "İyiyim teşekkür ederim Selda Hanım" dudağını büzerek gözlerini kıstı "Aslında Selda anne dersen çok sevinirim ne de olsa sende benim kızımsın" umut dolu gözlerini bakarken onu kırmak ne mümkündü? "Peki Selda anne" geniş gülümsemesi yüzüne yayılırken arkasına yaslandı Merve'ye yaklaşmadan üstümü değiştirmem gerekiyordu "Ben üstümü değiştirip geliyorum" Merve başını hızla sallayarak önüne döndü bende merdivenleri turmanmaya başladım dış kapının açılma sesini duysamda merak edip bakmamıştım ellerime bulaşmış toprak tabakasını bir kez daha koklayıp odama girdim aslında oda da onun gibi kokuyordu yağmur sonrası toprak! Merih hayatımda olmayan ama çok sevdiğim adamın kokusuna sahipti bu o kadar anlaşılmazdı ki, onun kokusunu doya doya içime çekmek isteyip aslında bir o kadar kaçıyordum onun kokusu bana yasaktı sırf Bora'ya benziyor diye kokusunu sevemezdim Merih bana yasaktı tıpkı kokusu gibi...

"Toprakla ne tür bir fantezin var merak ediyorum"
Merih'in sesini duymamla irkilsemde kendimi toparlayarak ona baktım pantolonuma bulaşan toprak izlerine bakıyordu ona bön bön bakmayı sürdürünce "Bu eve ilk geldiğin gece yine üstünde toprak kalıntıları vardı" diye açıkladı hafifçe burnumu çekerek gözlerimi alay akan gözlerine diktim "Mezarlıktaydım" hafif sırıtan yüzü tepkisizliğe bürünürken bakışlarıda değişti nasıl baktığını anlayamıyordum ama biraz merak görebilmiştim onun dışında tamamen hissiz bakıyorlardı ona arkamı dönerek bir kaç temiz kıyafet alarak banyoya girdim.
Kalbimdeki kırıklar boğazıma cam gibi batarken sessiz kaldım ben gün geçtikçe iyileşmiyordum gün geçtikçe daha çok eziliyordum ve sonumun tekrar o hastane olacağını neredeyse hissediyordum...

ђü๓ค (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin