Bölüm 37

16.8K 980 8
                                    


Her ne kadar fiziksel bir yara almamış olsam da ruhum yara bere içindeydi. Taktığım bütün yara bantları tekrar açılmış yaralarım kanamaya başlamıştı. 'Fiziksel yaralar daha çok acıtır insanın canını' demiştim bir keresinde.

Yanılmışım meğer, ruhsal acılar daha çok yakıyormuş canı. O yaralarla çöküyormuş insan, Merve'nin söylediklerinden sonra takmamaya çalışsamda ruhuma atılan prangaların sayısı katlanmıştı.

Merih acının eş anlamlısıydı ya hani!

Bendeki anlamının hakkını vererek ruhuma acılar katmıştı şimdi ise bu acı içinde ruhum kaybolurken ben iyi görünmeye çalışıyordum.

Bu öyle yoğundu ki içeridekilerden kaçıp bahçeye sığınmama neden olmuştu. Karanlık gökyüzünde aya baktım bu gece benim içimi temsil eder gibi yıldızlarda yoktu. Parlayan aya bakarak kollarımı birbirine bağladım üşüyordum ama acı bunun önüne geçiyordu. Ne demişti Merve?

İlk aşk. İlk sevgi. Canını verebilecek kadar yoğun bir sevgi.

Merih'i bitiren o ilk aşk ablama aitti. İlk sevgi ablama aitti. O yoğun duygunun sahibi ablamdı. Peki ben kimdim? Umutsuz vaka!

İçimde oluşan hıçkırıklarla ağlama isteği öyle baskındı ki tutamadım. Bir kaç gözyaşı firar ettiğinde bir kaç hıçkırıkta ardından salmıştı kendini. Dakikalar sonra kendime gelebilmek adına derin bir nefes aldığımda gözyaşlarımı da silerek yaşlı gözlerle aya baktım ben lanetliydim ve bu lanet bırakmayacaktı yakamı..

"Sen ne halt ediyorsun burada?"

Merih'in sesini duyduğumda ona dönük olmadığım için şanslı sayılırdım. Gözyaşlarımı tamamen silerek derin bir nefes aldım "Gökyüzüne bakıyordum" dedim fısıltıyı andıran bir sesle.

Ağlamama rağmen hâlâ ağlamak istemem normal miydi? Hem ben neden bir anda duygusallaşmıştım? Ah tabi regl!
Merih'in acısı acım olmuştu. Daha ben dayanamazken o nasıl dayanmıştı?

Şimdi alkole neden sığındığı bıçak kadar keskinleşmişti.

Arkamda vücudundan yayılan sıcaklığını hissettiğimde gözlerimi yumdum. Arkamdan sarılarak kollarını çıplak kollarıma sardı şimdi üşüdüğümü daha çok hissetmiştim bu yüzden ufak bir titreme sarmıştı tüm vücudumu.

İç güdü olarak daha da sokuldum ona, "Üşümüşsün" diye mırıldandı azarlar tondaki sesiyle. Başımı omzuna yaslayıp gökyüzüne baktım.

'Ruhum üşüyor Merih. Canım yanıyor. İçten içe ölüyorum ama yaşıyorum işte. Bunun adı ne Merih? Neden böyle paramparça hissediyorum? Neden nefes almak istemeyip senin acılarını yok etmek istiyorum? Neden bu kadar acı çekiyorum? Sen olduğun için mi?'...

"Temiz...hava iyi geldi" çatallaşan sesimi boğazımı temizleyerek düzelttim. "Hmm" diye mırıldandıktan sonra boynuma bir öpücük kondurdu.

"Bu kadar sancılı bir hastalık geçirirken bu soğukta temiz hava almakta sadece senin işin olabilirdi zaten" ona laf yetiştirecek halim yoktu bu yüzden sessiz kaldım.

O da sıcak öpücüklerini boynuma bırakmaya başladı. Ne kadar istesem de ona dur diyemiyordum.

Belki de durdurmak istemiyordum bilmiyordum tek bildiğim yüreğimin bin bir parçaya bölünmesiydi. "Birazdan dışarı çıkacağız" dedi öptüğü yerin biraz üstüne yeni bir öpücük bırakırken. "Hıhı" beni biraz daha sıkarak burnunu boynuma sürttü. "Ne oldu sana Hüma? Neden böylesin?"

"İyiyim ben" derin bir nefes alıp verdi sıcak nefesi tenimi gıdıklamıştı. "Peki" benden ayrıldığında sert esen rüzgarla üşüyüp büzüştüm. "Hadi içeri gir hazırlan" dedikten sonra arkasına dönerek hızlı adımlarla gözden kayboldu. Ben de omuzlarım düşmüş şekilde içeri girerek yukarıya çıktım.

ђü๓ค (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin