Bölüm 48

20.7K 994 28
                                    


Olmayacaktı. Biliyordum. Ben hiç bir zaman mutlu olmayacaktım.

O adam geçmişimi ip yapıp boynuma dolamıştı ve her saniye ipleri germeye devam ediyordu.

Soluksuz kalıp çırpınmamdan zevk alıyor acılarımla besleniyordu. En acısı da o ipleri ben ölünceye kadar gereceğini bildiğimdi.

Ölmem sorun değildi ama sevdiklerime zarar verdiğini düşünmem bile beni kahrediyordu. Bu öyle bir histi ki sanki kızgın demir çubuklar her bir iç organımı delip geçiyormuş gibi bir acı yaratıyordu.

Merih kahvelerini bana dikmişken zaten donuklaşan beynim iyice uyuşmuş işlevini yerine getiremiyordu.

Gözlerindeki endişe parıltılarını farketmem zor olmuştu bu sebeple.

Aramızdaki iki adımlık mesafeyi hızla kapatarak bana sarıldığında aklımdaki tek şey oydu. Ölüme gittiğimi farketmemiştim bile o gün. Bunu kimin yaptığını çok iyi bilsemde neden beni hedef aldığını çözememiştim. O beni öldürmek istemiyordu o benim ruhumun cesedini istiyordu.
O zaman neden benim arabamdı?

"Uzatmamalıydım" diye mırıldandı Merih. Kokumu içine çekerken. Konuşabilmek için defalarca yutkunup ellerimi sırtına yerleştirdim. "Neyi?" Biraz daha sıkı sardı kollarını.

"Uzatmayacağım" dedikten sonra neler olduğunu öğrenebilmek için ağzımı açtığımda Açelya'nın sesini duydum.

"Hey siz ne yapıyorsunuz orada? Birbirinizi ne zamandır görmüyorsunuz da sıkı sıkıya sarılmışsınız? İyice aşk kuşları olup çıktınız başıma!"

Başımı kaldırıp kapının önünde bize çemkiren Açelya'ya gözlerimi kıstım.

Neler olduğunu söylersem kahrolurdu zaten kaza yüzünden mahvolmuştu öyle ki bazı gece yarılarında beni rüyasında görüp saat dinlemeden arıyordu.

"Geliyoruz" dedi Merih tek eliyle beni ittirirken diğer eliyle paltomu aldı.

Açelya bir kaç saniye anlamsızca baksada omuz silkerek önden yürümeye başladı.

"Yarın beraber gideriz" dedi Merih kulağıma. Sessizce başımı salladım. Açıkçası yarın orada ona fazlasıyla ihtiyacım olacaktı.

...

Arda'nın kulübüne geldiğimizde aklımdaki tek düşüncem bundan sonra ne olacağıydı.

Bundan sonraki hedef ben olmaya devam mı edecektim? Yoksa hedef çevremden biri mi olacaktı? Bilmiyordum ve bu belirsizlik canımı yakıyordu.

Ben artık daha ne kadar kötü olabilir dedikçe hayat daha kötüsünü yaşatıyordu bana. Sessizce bir kenarda yaşayabilirdim halbuki. Eğer varlığım sevdiklerimi tehlikeye atacaksa -ki atıyordu- onlarsız da yaşayabilirdim, onların iyiliği için onlarsızlığa da katlanabilirdim.

Ya da en basiti tamamen yok olarak onlar için bir tehdit olmaktan çıkardım, hem onlar kurtulup tehlikesiz yaşardı hem ben bu dünyanın yüklerinden kurtulmuş olurdum.

''Hüma?''irkilerek başımı çevirdiğimde Merih'in çatılı kaşlarını gördüğümde daldığımı anlamıştım.

''İki saattir sana sesleniyorum güzelim inmeyecek misin?'' çatık kaşlarından gözlerine indi bakışlarım.

Arabanın içindeki loş ışıkta bile kendini belli eden sıcacık bakan gözlerini gördüğümde az önce düşündüğüm düşünceler beynime baskı yaparak gözlerimin dolmasına sebep oldu.

Ben Merih'i'nasıl bırakabilirdim? Onun iyiliği için bile olsa ondan uzaklaştığımda yaşayabilecekmiydim?

Onun verdiği güvenden mahrum kalarak hayatıma devam edebilecek miydim ki? Ya da o? benden sonra ne olacaktı? Eğer bana bir şey olursa nasıl olacaktı?

ђü๓ค (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin