Bölüm 49

17.5K 961 22
                                    

  Herkesin kendinden çok sevdiği bir kaç kişi olmuştur bu hayatta.

Kendinden sakındığı, kırmamak için defalarca kırıldığı, sevincinin sevincimiz, üzüntüsünün üzüntümüz olduğu kişi ve ya kişiler.

Şimdi karşımda sessizce hıçkıran kişi de onlardan biriydi benim için. En ufak sevincinin benim için dünyalara bedel olduğu, üzüntüsünün kalbimin üstünde ağırlık oluşturduğu, benim büyük kahramanım abi yerine koyduğum kişi Can...

Her hıçkırığında içimden bir şeyler koparken şaşkınlığımı üzerimden atabilmiş değildim.

Yavaşça kendimi geriye çektiğimde yaşlı gözlerine baktım. O an ruhunun acısı ruhuma karışmıştı. Gözleri ruhunun yıkımını gösteriyordu bana.

"Can" diye fısıltıyla konuştuğumda bana biraz daha sokuldu. "Sus. Lütfen hele de bana böyle bakarken sözlerinle de yakma canımı"

Gözlerim dolarken burnumun ucu sızladı. Acı çekmesini istemezdim ki. İstemiyordum ama bu söyledikleri de neyin nesiydi?

Boğazımdan büyükçe bir hıçkırık koptuğunda yüzümü avuçları arasına aldı.

"Ağlama!" dedi acı dolu inlemeyle. "Ağlama Hüma eğer ağlarsan ölürüm sus"

Onu daha fazla üzmek istemesem de her saniye biraz daha dolan gözlerime söz geçiremiyordum.

Ruhunun acısı ruhumun acısına karışarak gözlerimden yaşlar halinde dışarı sızmaya başladığında başımı iki yana sallayarak ellerinden kurtulmaya çalıştım ama buna izin vermedi.

"Can seni üzmeyi hiç istemiyorum istemem ki ama bu... Neden kaldıramayacağım bir yük bırakıyorsun omuzlarıma?" Tekrar hıçkırdığımda gözlerini gözlerime sabitlemek için uğraştı.

"Ben o yükü senelerdir taşıyorum Hüma ve altında ezilip durmaktan çok yoruldum"

"Bu olamaz" diye yakındım aptal gibi. "Sen benim kahramanımsın bu olamaz" alnını alnıma yasladığında geriye çekilmeye çalıştım yine başaramadım "İnan sana aşık olmayı hiç istemedim" diye mırıldandığında başımı tekrar salladım alnı alnıma yaslı olduğu için boynum ağrımıştı.

"Can lütfen" yalvarır tonda çıkan sesimle gözlerini kapatarak acı içinde inledi yine. Ruhunun acısı cam parçalarına dönerek kalbime battı.

"Hüma" cılız ve çatlak sesi kulaklarıma dolduğunda burnumu çekerek yüzüne baktım acı dolu bir ifade vardı yüzünde gözleri hâlâ kapalıydı.

"Seni sevmeyi hiç istememiştim ama yapamadım. Kendime yediremeyip en ağır küfürleri sıraladım kendime 'Ulan' dedim 'İnsan hiç kendisine abi diyen birini sever mi?' Günlerce seni düşünmeden yaşamayı denedim belki unuturum umuduyla, ama bir kaç günü bırak bir kaç saat hatta bir kaç saniye olsun seni düşünmeden duramadım. Şimdi yine başkasını seviyorsun ve ben her gün başkasını sevişini izliyorum. Yine yaktın beni."

Acı. Acı o kadar çoktu ki bir an acı içinde boğulacağımı sanmıştım o an. Sonra üzüntüm kırgınlığa dönüştü kırgınlığımda anlayamadığım bir öfkeye.

Belki kendimeydi bu öfkem. Sevdiklerimin hayatını tehlikeye attığım gibi Can'a acı çektiriyordum. Cidden varlığım kimin yararınaydı ki?

Yavaşça ittim onu, bu sefer karşı koymadı ellerimle gözlerimi silerek derin bir soluk aldım. "Can bak sarhoşsun saçmalıyorsun" dedim daha çok kendimi buna inandırmaya çalışarak.

Güldü. "Sarhoşum saçmalıyorum" diye tekrar etti beni.

Gülüşü kezzap olup yüreğime sızmıştı. İçim eriyordu şimdi. "Keşke Hüma" dedi gözlerime bakarken "Keşke saçmalıyor olsam keşke" gözlerim Can'ın arkasına kaydığında Açelya'nın kaldırım taşına oturduğunu gördüm .

ђü๓ค (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin