Minseok, bedenine kafes misali sarılmış beyaz önlüklü kollara, anlam verememenin hırçınlığı ile bir yandan çırpınıyor, bir yandan doktorun sakinleşmesi için yapmaya çalıştığı iğneyi gördüğü için, boğazı yırtılacakmışçasına çığlık atıyordu.
Elindeki silah boğuşmanın etkisiyle yatağın altına düşmüştü. Luhan ise hâlâ dizlerinin üzerinde iki büklüm olmuş bir şekilde, sıkıca gözlerini yummuş ve elleriyle de kulaklarını kapatarak, Minseok'un çığlıklarını zihnine almamak için adeta direniyordu.
Minseok'un kendisine bir şey yaptığını görmeye dayanamayacağını biliyordu.
Bir el sertçe omuzunu sarsınca direncini düşürdü. Buna rağmen elleriyle kapattığı kulaklarının ardından, duyduğu boğuk sesleri bastırabilmek için var gücüyle ellerine baskı yapıyordu.
Gözleri tekrar dolarken, olası tüm felaketler aklına üşüşmeye başlamıştı.
Omuzlarındaki ellerin baskısı artmış, Luhan'ın ellerini kulaklarının üzerinden çekmeye zorlamış ve başarılı da olmuştu. Şimdi Minseok'un çığlıkları her yerdeydi.
Gözlerini açmamak için o kadar çok zorluyordu ki, Minseok'un hangi durumda olduğunu görmese de, çığlıkları içine işliyordu.
"Luhan, aç gözlerini lütfen!"
Luhan, cevap verebilmekten çok uzak bir şekilde başını salladı. Sanki konuşursa Minseok gibi çığlık atmasından korkmuştu.
"O aptal iyi merak etme..."
Luhan tekrar aynı şekilde cevap verince, Jongin yanına oturdu. Bir Luhan'a, bir de sağlık görevlilerinin zapt etmeye çalıştığı kardeşine baktı. Derin bir nefes alıp birkaç saniye bekledi ve tekrar denemeye karar verdi.
"Luhan bana güvenmiyor musun?"
Luhan başını olumlu bir biçimde aşağı yukarı sallamasına rağmen, hala gözlerini açmaya korkuyordu.
"Gözlerini aç Luhan, inan bana ona bir şey olmadı. Eğer sözüme inanmıyorsan, kendin görebilirsin."
Luhan, Jongin'e güveniyordu. Her zaman da güvenmişti. Ama silah sesinin kendisinde yarattığı şok yüzünden, görmek istemediklerini görmekten korkuyordu.
Jongin'in sıcak nefesi, birkaç santim ötesinde adeta yakıcı ve ikna edici bir şekilde tenine değerken bile direnmeye devam ediyordu.
"Eğer kardeşim, senin korktuğun gibi kendine bir şey yapmış olsaydı, burada senin yanında oturup, seninle sakin bir şekilde konuşabilir miydim sence?"
Bunu söyledikten hemen sonra elini pantolonunun cebine attı. Yer yer ezilmiş bir sigara paketi çıkarttı. İçindekilerin kırılmış olabileceklerini görünce, kısık sesli bir küfür savurdu.
İçinden kırılmış bir sigara alarak ikiye böldü ve içilebilir kısmını dolgun dudaklarının ucuna yerleştirip, cebinden çıkarttığı çakmakla hızla yaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhumun Dalgaları
FanfictionRuhumun dalgaları, koşup kabarmayınız Her damlanız tutuşan göğsüme birer bıçak. Kalbim bir kayadır ki, neredeyse yıkılacak, Hayalden köpüklerle kalbimi sarmayınız. Dümdüz olsam diyorum ve kumlu bir sahili Yalayan sular gibi siz de yavaşlasanız...