1 Hafta Sonra...
Luhan, bayıldığı günden beri çektiği mide ağrısı yüzünden, kahvaltısını yarım bıraktı ve bulaşıklar ile ilgilenen Büyükannesine yardım etmeye başladı.
Fakat Büyükannesi onu durdurup, biraz temiz hava alması gerektiğini ve bir haftadır evden dışarı adım atmadığını söyleyince, itiraz etmiş ama bir yararı olmamıştı.
Burnundan bir nefes bırakarak pes etti. Başını sallayarak mutfaktan çıkmış ve holde duran dolaptan montunu alıp, üzerine giydi ve dış kapıyı açarak evden dışarıya bahçeye çıktı.
Doktora gitmeyi kesin bir dille reddetmişti. Minseok yüzünden, daha doğrusu hastanenin kendisine onu hatırlatacağından, Luhan, daha kötü hissedecekti. Bu nedenle de gitmek istememişti.
Henüz ellerini cebine sokmuş bir şekilde etrafı inceliyordu ki, karşı evin bahçesindeki tahta bankın üzerinde, yüzünü güneşe çevirmiş, gözleri kapalı ve kollarını göğsüne bağlamış olan Sehun'u görünce, ister istemez şaşırdı.
Bedeni yine bağımsızlığını ilan etmiş gibi, bilinçsizce onu diğer evin bahçe kapısına kadar götürmüş, hatta bahçe kapısını açıp, bankın yanına gelmişti.
Luhan, onun gözlerinin kapalı olmasından cesaret alarak yüzünü incelemeye başladı. O kadar çok dalmıştı ki, Sehun'un, onu yakaladığı için utanmasına neden olan sesini duyunca, kulaklarına kadar kızarmıştı.
"Bu şekilde birine gözlerini dikip bakmamanı kimse sana söylemedi sanırım."
Luhan, irkilip geri bir adım atarken, ayağa bahçedeki orta büyüklükteki bir taşa takılmıştı. Neredeyse düşecekken, Sehun onu aniden ve sertçe kolundan yakalayıp kendisine çekti.
Luhan, az önceki olayın şaşkınlığını daha üzerinden atamadan, göğsünün ona yaslı olduğunu fark ederek, hemen kendisini geri çekmişti.
"T-Teşekkür ederim... Ama beni gerçekten de korkuttun."
"Sende izinsizce beni gözetliyordun."
"Ben uyuduğunu sanıyordum."
"Uyuyor olmam ya da uyanık olmam bir şeyi değiştirmez. Her hâlükârda beni gözetliyordun."
"Ama gerçekten derin uyuyor olsaydın, seni izlediğimin farkına bile varmazdın."
Sehun, bir süre Luhan'ın gözlerinin içine baktı ve sonra derin bir iç çekti.
"Uykum hafiftir."
Bu söylediğiyle ikisi de birbirlerine samimi ve de sıcak bir şekilde gülümsemişti. Sehun, tekrar içini çekip, sanki yüz kasları az önceki gülümseme refleksiyle acımış gibi, sol elini çenesinin üzerinde hafifçe gezdirdi.
Bu sırada Luhan, büyülenmiş gibi hâlâ Sehun'u izliyordu. Neden bu derece rahatsız edici davranışlarda bulunduğuna dair bir fikri yoktu. Üstelik yüzünün kızarıklığının geçmediğine emindi.
"Nasılsın Luhan?"
Luhan, Sehun'un bir anda ilgi dolu sorusuyla karşılaşınca, nefesini dışarı verdi. Omuzlarınız silkerek, bakışlarını önlerinde duran ve yeni yeni açmaya hazırlanan çiçeklerden birine dikti.
"Bilmiyorum."
"Tanıdığın birinden çok, bazen tanımadığın bir yabancıyla da acılarını ya da kırgınlıklarını paylaşabilirsin. En azından ben seni seve seve dinlerim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhumun Dalgaları
FanfictionRuhumun dalgaları, koşup kabarmayınız Her damlanız tutuşan göğsüme birer bıçak. Kalbim bir kayadır ki, neredeyse yıkılacak, Hayalden köpüklerle kalbimi sarmayınız. Dümdüz olsam diyorum ve kumlu bir sahili Yalayan sular gibi siz de yavaşlasanız...