Luhan, Sehun kendisini öptükten hemen sonra altüst olmuş bir şekilde, evden çıkarken bile, yine tek düşünebildiği o olmuştu.
Kendi evine girip, hiç kimseye bir şey söylemeden odasına çıkmış ve saatlerce ağlamıştı. İlk defa bir öpüşmenin kendisini bu derece sarstığını hissediyor ve Sehun'u bir türlü aklından çıkartamıyordu.
Onu düşünürken yüreğini kaplayan sıcaklık, ruhunu ve benliğini adeta esir almışken, hissettiklerinden an be an daha da emin oluyordu ve bunun en büyük kanıtı da onu düşündüğü anda içini kaplayan yoğun duygu seli ve dudaklarının hala sızlayışıydı.
Kendi kendine tebessüm edip, ellerinin tersiyle gözlerindeki akmaya hazır yaşlarla birlikte, eski yaşların yüzünde oluşturduğu izleri sildi.
Pes etmeyecekti. Kalbinin artık kim için ve nasıl attığını bilirken, aklının her köşesi onunla muazzam bir şekilde doluyken, çekip gitmeyecekti.
Bütün bir gece pencerenin önünde oturarak sabah olmasını beklemişti. Onun evden çıkıp gittiğini görmüş ve bu seferde gelişini beklemişti.
Tanımadığı birkaç araba evin önünde durunca merakına yenilmişti. Aşağıya inerek göze batmayacak bir yere geçip onları izledi ve bu süre zarfında da konuşulanların hepsine de kulak misafiri oldu.
Onlar gidinceye değin saklandığı yerde beklemiş ve sonrasında Sehun ile konuşmak için karşısına çıkmıştı.
Şimdi ikisi de birbirlerinin gözlerinin içine bakıyor ama tek kelime bile etmiyordu. Sehun, hiçbir şey söylemeden yoluna devam edince, Luhan hayal kırıklığına uğramıştı.
Birkaç saniye olduğu yerde kalıp onu izledi ve peşinden yürümeye başladı.
"Sehun!"
Sehun, cevap vermek yerine yürüyüşünü hızlandırmıştı. Aslında kaçtığı Luhan değil kendisiydi. Bir nevi duygularından ve hissettikleriyle yüzleşmekten kaçıyordu.
Hayal kırıklıklarının yaşattığı ruhundaki depremler yüzünden, kalbinde ve ruhunda büyük ölçüde hasar vardı.
En çok korktuğu şey ise Luhan'a zarar vermek ve onu incitmekti. Onun kendisini yüzünden üzüldüğünü görmek istemiyordu. Onun dudaklarından ne zaman kendi adının seslenişini duysa, Sehun'a bambaşka duygular yaşatıyordu.
Neredeyse uçurumun ucuna gelmişlerdi ki Sehun aniden durdu. Luhan ona yetişeceğim diye soluk soluğa kalmıştı.
Tam yanına geldiği anda uçurumun ucunda aniden dengesini yitirerek ayağı kaydı. Neyse ki kayalıklara can havliyle tutunmuş ve düşmekten son anda kurtulmuştu. Yine de tehlike henüz geçmiş değildi.
Sehun, o anda neler olup bittiğini kavrayamadığı için birkaç saniye olayın şokundan çıkamadı. Kendisini toplar toplamaz, hemen eğildi ve Luhan'ı tutunduğu yerden çekmeye başladı.
Sehun, son bir hamle ile diğerini kolundan tutup yukarı çekti. Luhan o kadar çok korkmuştu ki, gözyaşlarının yanaklarını ıslattığının bile farkında değildi. Sehun, onu göğsüne doğru endişeyle sıkıca bastırırken, kalbinin kendisinin ki gibi hızlı attığını fark etti. Kafasını kaldırdı ve onun yüzüne baktı.
Üzerine diktiği bakışlarda, hatta yüzündeki ifade de içini burkan bir şeyler vardı. Bir acı. Bir kayboluş. Hayır, aslında ruhundan bakışlarına bile yansıyan büyük bir keder vardı. Sehun, onu yavaşça bırakırken, Luhan'ın her bir hücresi buna itiraz etti. İstemiyordu, onu bırakmasını istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhumun Dalgaları
FanfictionRuhumun dalgaları, koşup kabarmayınız Her damlanız tutuşan göğsüme birer bıçak. Kalbim bir kayadır ki, neredeyse yıkılacak, Hayalden köpüklerle kalbimi sarmayınız. Dümdüz olsam diyorum ve kumlu bir sahili Yalayan sular gibi siz de yavaşlasanız...