İki Hafta Sonra... Taç Giyme Törenine 20 Gün Kala.
Sehun, John'un emrivaki tavırları ve ısrarları sonucunda, hiç hatırlamadığı Jiyan Yi'nin etrafında dolanmasını izlemek zorunda kalıyordu. Nedenini bilmese de, Jiyan Yi'de adını koyamadığı bir tuhaflık vardı.
John ne zaman yanlarına gelse, ona tuhaf bir şekilde gülümsüyor, tebessüm ediyor ya da başını sallayarak muzip bir şekilde bakıyordu.
Sehun'un kolu hala sargıda olduğundan gömleğini giymesine yardım ediyordu. Fakat düğmeleri iliklerken ellerinin titremesine bir türlü engel olamamıştı.
Sehun, daha fazla bu görüntüye dayanamadığı için onu kendisinden uzaklaştırdı ve yarım kalan işini kendisi halletmeye çabaladı.
Ellerinin büyük bir çoğunluğu iyileşmiş hatta iz bile kalmamıştı. Göğsündeki yara kapanmış, lakin kolunda düşme sonucu oluşan çatlak yüzünden, hala sargıdaydı. Başındaki ve yüzündeki küçük yaralar iyileştiği için pansuman yapmasına gerek bile kalmamıştı.
Tamamen iyileştiğinde, Jiyan Yi'nin bu bunaltıcı ilgisinden kurtulacağını umuyordu.
John, arkadaşının olan bitenin ne kadarını hatırlayıp hatırlamadığını kısa bir süre önce öğrenmişti. Fakat en acı olanı Lay'in ölümünden sonra olan her şeyin hafızasından silinmesiydi.
Yani Luhan'ı hiçbir şekilde hatırlamıyordu. John, defalarca denemesine rağmen, onunla bu konu hakkında konuşmayı başaramamıştı.
Aile üyelerinin her birini, hatta Lay'i ve olanları hatırlıyor, John'un ve Baekhyun'un neden ısrarla Luhan'dan bahsetmek istediklerini anlayamıyordu.
Ama Sehun'da içinde bir şeylerin eksik olduğunu, hatta bir şeylerin yanlış olduğunun da farkındaydı.
Jiyan Yi, üzgün bir şekilde kendisine baktığında hala neyin yanlış olduğunu anlamaya çalışıyordu.
"Özür dilerim Sehun. Yoksa farkında olmadan canını mı yaktım?"
Sehun, uzunca bir süre Jiyan Yi'e baktı. Kafasında oturmayan çok fazla şey vardı ve o artık bazı cevaplara ihtiyaç duyuyordu.
"Seninle gerçekten de okuldan arkadaş olduğumuza emin misin? Çünkü okul dönemimi gayet net ve de garip bir şekilde hatırlıyorum."
"Neden böyle bir soru soruyorsun? Şimdiye kadar sana bir kötülüğüm mü dokundu?"
Sehun, karşısında duran genci baştan ayağa süzdü. Jiyan Yi'nin ikisine ait olduğunu söylediği anıları ve yaptığını söylediği şeyler, ona çok yabancı geliyordu. Sanki söylenen şeyleri o değil de bir başkası yapmış gibi hissediyordu.
Ne anlatırsa anlatsın ya da ne söylerse söylesin asla Sehun'a tatmin edici gelmiyordu.
En ilginç olanı ise amcasının ve büyükbabasının şimdilik ona iyi davranmalarıydı. Sehun'un üzerine titriyor, odasının etrafından kuş uçurtmuyor, Jiyan Yi, Baekhyun ve John dışında kimseyi içeri sokturtmuyordu.
Yixing bile Sehun'un odasına girmeye izinli değildi. Sehun bu konuda bir şeyler anımsasa da, zihni hala buharlanmış cam gibiydi. Elini uzatıp camı silse, neler olduğunu hatırlayacağını biliyordu ama yine de bu konuda acelesi de yoktu.
Çünkü içgüdüleri ona acele etmesine gerek olmadığını söylüyordu. Yixing'i, Lay'i, olan biten her şeyi hatırlıyordu. Tek hatırlayamadığı şey ise Luhan'a ait olan anılarıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhumun Dalgaları
FanfictionRuhumun dalgaları, koşup kabarmayınız Her damlanız tutuşan göğsüme birer bıçak. Kalbim bir kayadır ki, neredeyse yıkılacak, Hayalden köpüklerle kalbimi sarmayınız. Dümdüz olsam diyorum ve kumlu bir sahili Yalayan sular gibi siz de yavaşlasanız...