Luhan, elini sert göğsün üzerine yavaşça koydu. Sehun'un kalbinin de hızlı bir şekilde attığını hissedebiliyordu. Ama nutku tutulduğu için söyleyecek bir şey bulamamıştı.
"Özür dilerim Luhan, benim yüzümden dehşete düşmüş olmalısın."
"Sadece bir şeyi çok merak ediyorum."
"Neyi?"
"Neden bana olan hislerinin acı verdiğini söyledin? Bana karşı bir şeyler hissediyor olmak seni korkutuyor mu?"
"Luhan, lütfen..."
"Sehun, bir kere olsun, kendine ve bana karşı dürüst ol. Bana neden o şekilde söylediğini açıkla. Çünkü ben bundan dolayı pişmanlık yaşamanı istemiyorum. Seni üzgün görmeye, bilhassa da gözlerindeki kederin hiç kaybolmayışına dayanamıyorum."
Cevabımın bir şeyleri değiştireceğinden emin misin?"
"Evet, eminim hatta sana daha çok âşık olacağım."
Luhan, kafasını çevirdi ve Sehun'un çenesine küçük bir öpücük bıraktı. Sehun, tebessüm edince, Luhan, alnını onun omzuna dayadı ve içini çekti.
Sehun, gerçekten de bir bilmece gibiydi. Lakin ne Luhan'ın ondan vazgeçmeye ne de gücü vardı.
Bu kadar yakınındayken düşünmek zorlaşsa da onun kendisine açıklayamadığı ya da söyleyemediği şeyleri eninde sonunda öğreneceğini biliyordu.
Bunun için yapması gereken, doğru kişiyle iletişim kurmaktı. O kişi de Sehun'u herkesten daha iyi tanıyan biriydi.
O yüzden şimdilik Sehun'un kollarının arasında kalıp bunu bir süreliğine ertelemeye karar verdi.
Sehun, onu elinden tutarak bir süre daha onunla baş başa vakit geçirmek istediğini söylemiş ve onu kendi evine doğru götürmeye başlamıştı.
Bu isteği ikisini de evin bahçesinde, yüzünde koca bir tebessümle, ikisinin gelişini beklediğini belli eden, Luhan'ın Büyükannesinin ısrar dolu kahvaltı teklifini alıncaya kadar sürmüştü.
*-*-*-*-*-*
Aynı gün öğleden sonra...
Jongin, oturduğu yerden onun hareketlerini izliyordu. Onun bu inanılmaz enerjisinin, kesinlikle bulaşıcı olduğunu düşünmeye başlamıştı.
Baek ne zaman onu bir yerlerle çekiştirerek götürse, sanki ortamdaki hava bir anda değişip güzelleşiyordu.
Üstelik bunu yaparken, kendisi dâhil herkesi etkisi altına alıyordu. Ona sebep sigarayı bile bırakmıştı. Her sabah Jongin'i spor yapması için adeta zorluyordu.
Tüm bunlara rağmen Jongin, nasıl olup da ona karşı gelemediğini bilmiyordu. Baekhyun'un istediklerini her yerine getirişinde, onu öperek ödüllendirmesiyse, işin hem tuhaf hem de en çekici tarafıydı.
Tuhaftı çünkü Jongin ona karşı bir şeyler hissetmeye başladığını hissediyordu. Çekiciydi çünkü Jongin bu anları iple çeker olmuştu.
Baekhyun, Jongin için her anı değerli kılıyor ve ona yaşamayı yeniden öğretiyordu.
Bir tek Baekhyun'un ailesinin ya da Sehun'un adının bahsi geçtiğinde ketum davranıyor ve konuyu anında değiştiriyordu.
İlk zamanlar Jongin, konu üzerinde çok fazla üstelese de sonraları bunu sormayı bırakmıştı.
Şimdi oturdukları kafede neredeyse tüm garsonlar cazibesine kapılmış bir şekilde etraflarında pervane olmuşlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhumun Dalgaları
FanfictionRuhumun dalgaları, koşup kabarmayınız Her damlanız tutuşan göğsüme birer bıçak. Kalbim bir kayadır ki, neredeyse yıkılacak, Hayalden köpüklerle kalbimi sarmayınız. Dümdüz olsam diyorum ve kumlu bir sahili Yalayan sular gibi siz de yavaşlasanız...