John'un Yixing ile bir alıp veremediği yoktu. Tabi ki onun sinir bozacak derecede Lay'e benzemesi dışında. Ona her baktığında sinirleri ayaklanıyor, soğuk ve sakin görünüşü sayesinde de bunu saklamakta zorlanmıyordu. Ama şimdi her şey farklıydı.
Sakinliğini bozmadan soğuk ve ifadesiz bir şekilde gözlerini Yixing'in gözlerinin içine dikti. Buz gibi bir sesle onu yanıtladı.
"Bundan sana ne Yixing!"
"Ne?"
"Saraydaki hiç kimse sana tahammül edemiyor. Rahatsız edici merakın ve her şeye burnunu sokma huyun yüzünden. Bunun için seninle ilgili tahmin yürütmeye bile gerek yok. Kendine engel olamıyorsun değil mi?"
"John Seo! Sen kim olduğunu sanıyorsun da benimle böyle konuşmaya cüret ediyorsun! Benim kim olduğumu biliyorsun, neler yapabileceğimi de!"
"Kim olduğun beni zerre kadar ilgilendirmiyor Xing. Beni zorlama! Asıl sen benim neler yapabileceğimi bilmiyorsun! Sehun ile her ne planladıysanız, kendini buna fazla kaptırmışsın."
"Kime nasıl davrandığım seni hiç ilgilendirmez. Hem böyle davranarak şüphelerimi de doğrulamış oluyorsun."
"Ne saçmaladığını sormak zorunda mıyım?"
"Sehun'a âşık olduğunu biliyorum. O yüzden kıskanç bir aşık gibi davranmaktan vazgeçip yolumdan çekilmeni tavsiye ediyorum sana, tabi herkesin bilmesini istemiyorsan!"
"İyi de bu bir sır değil ki yüzüme vuruyorsun. Her şeyden önce o benim dostum. Yani ne tehditlerin ne de sen gözümü korkutmuyorsunuz."
"Göreceğiz!"
Yixing, hışımla yanından ayrılırken, John içinde en ufak bir endişe olmadan, yüzünde küçük bir tebessümle aralık duran kapıdan içeri baktı. Sonra da olumlu bir şekilde başını sallayarak kapıyı yavaşça kapattı.
Yixing'in kolay kolay pes etmeyeceğini ve Çin kralının ve Kraliçesinin onu fazlasıyla şımarttığını ve ona daha Sehun ile evlenmeden sarayda çeşitli imtiyazların tanındığını pek tabi ki biliyordu. Kendisini hafife aldığını da az önceki konuşmalarıyla yeterince belli etmişti.
Asıl sorun Yixing'in, John'un neler yapabileceğinin farkında olmayışıydı.
John'un istinasız her yerde gizli bağlantıları vardı. İstediği yere istediği gibi girip çıkabilme ve bilgi alabilme yetkisine sahip tek kişiydi. Üstelik o kraliçenin emrinde de çalışmıyordu. Bu nedenle ona karşı bir bağlılığı yoktu.
Sadık olduğu tek kişi Sehun'du ve bunu da hiçbir güç değiştiremezdi.
Kafasında türlü düşünceyle Sehun'un odasının önünden ayrılarak, planladığı şeyi gerçekleştirmek için saraydan aceleyle ayrıldı.
*-*-*-*-*-*-*-*-*
Bahçe de havanın kasvetini iyiden iyiye hissettiren bulutların altında dolaşırken, içindeki büyük karamsarlığa karşı Luhan, yani namı diğer Jiyan Yi, küçük bir toz zerreciği kadar olsa da umutluydu. Çok fazla vaktinin kalmadığını ve bir şeyler yapması gerektiğini bu derece şiddetle hissederken, eli kolu bağlı bir şekilde sevdiği adamın kendisini hatırlamasını bekliyordu. En çok korktuğu şey ise o toz zerresi kadar umudunun da uçup gitmesiydi.
Taç giyme törenine 15 gün kalmışken, endişesi içindeki karamsarlıkla eşit derece büyüyordu. John'un şu sıralar ortada olmaması ve Yixing'in sürekli kendisine attığı kıskançlık dolu bakışlar hiç de işini kolaylaştırmıyordu. Üstüne üstlük bir de Baekhyun'un sürekli olarak kendisiyle ilgili rahatsız edici soruları ve onu her fırsatta köşeye sıkıştırma çabaları da onu hiç olmadığı kadar gerip, sinirlerini bozuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhumun Dalgaları
أدب الهواةRuhumun dalgaları, koşup kabarmayınız Her damlanız tutuşan göğsüme birer bıçak. Kalbim bir kayadır ki, neredeyse yıkılacak, Hayalden köpüklerle kalbimi sarmayınız. Dümdüz olsam diyorum ve kumlu bir sahili Yalayan sular gibi siz de yavaşlasanız...