Medyada Fatih
"Bir insanı sevmekle başlayacak her şey."
Gözlerimi şaşkınlıkla araladım. Ne demişti o? Bana olan hisleri... Ona baktığımda yüzünde heyecanlı bir ifade vardı. Gülümsüyordu. Fatih beni seviyordu yani, öyle mi? Bayılacağım sanırım. Tutun beni. Fatih derin bir nefes alarak konuşmaya devam etti.
"Uzun zamandır sana karşı içimde bir şeyler var. Seni ilk okulun bahçesinde görmüştüm. Ne kadar da güzeldin. Günlerdir uzaktan seni izleyip düşünmüştüm bu kız kim diye, nasıl beni bu kadar heyecanlandırdı diye... Meğer burnumun dibindeymişsin. Ben uzun zamandır nasıl seni farkedemedim bilmiyorum. Ama artık seninle olmayı istiyorum. Sensiz bir dakikam bile geçsin istemiyorum. Anlayacağın sen çoktan benim gönlümdesin. Peki ya senin gönlünde bana yer var mı?"
Dediklerini ağzım açık dinliyordum. İdrak etmekte zorlanıyordum. Beni sevme ihtimalini önceden düşünmüştüm. Bu beni bazen mutlu ederken bazen korkutmuştu. Şimdi ise ne hissedeceğimi bilemez vaziyetteydim. Beni uzun zamandır sevmesi, uzaktan izlemesi adeta şok olmama neden olmuştu. Gözlerimi ondan güçlükle ayırdım ama dayanmadan bir kaç kez daha baktım. Yutkundu. Gözlerindeki heyecan ben burdayım diye bağırıyordu. Ben bir şey demeyince elini çenesine götürüp kaşıdı hızlıca. Acelesi varmış gibi tekrar konuşmaya başladı.
"Ben... Afedersin çok mu ani oldu? Ben sadece bilmen gerek diye düşündüm. Beni yanlış anlamanı istemiyorum." Sustu. Ellerini nereye koyacağını bilemiyordu. Kimi zaman parmaklarını birbirine geçirdi kimi zaman masanın altına sakladı. Utanıyordu. Ve sanırım biraz üzgündü. Ona cevap vermeliydim. Kendimi toparladım zar zor.
"Fatih." Gözlerini hemen bana çevirdi. Ne güzeldi gözleri.
"Ben... Ben çok şaşkınım." Cevap vermedi. Devam etmemi bekliyordu. Derin bir nefes aldım.
"Ne diyeceğimi bilemiyorum. Duygularını saklamaman güzel bir şey. Ama ben... Ben..."
"Beni sevdiğinden emin değilsin."
Cümlemi tamamladığında öylece durdum. Haklıydı sanırım. Emin olsaydım bu kadar düşünmezdim değil mi? Fatih omuzlarını düşürdü. Üzülmüştü. Çok üzülmüştü. Aptal Kübra. Çok geçmeden kendini toparlayıp tebessüm etti.
"Olsun. Sen bir süre düşün. Ben beklerim."
Ben beklerim. Ne güzel bir sevgi cümlesiydi bu. Bir bekleyeninin olması insanın içini kıpır kıpır ediyordu. Onu üzmek istememiştim. Tekrar konuşmaya başladım.
"Lütfen yanlış anlama. Sadece ben ilk kez.. Yani böyle..."
"Açıklama yapmak zorunda değilsin Kübra. Sen haklısın. Senden hemen bir cevap istemiyorum. Ama lütfen düşün. Lütfen bizi düşün, olur mu?" Gözlerim dolduğunda gülümsedim. Bana öyle güzel bakıyordu ki. Hiç bir şiir, hiç bir söz anlatamazdı bu bakışı.
"Düşüneceğim." O da gülümsedi. Bir kaç saniye birbirimize baktıktan sonra gözlerini ilk kaçıran ben oldum. Kalbim çok hızlı atıyordu. Sağ tarafıma döndüğümde Beyza'yı farkettim. Bize bakmıyordu. Kolundaki bileklikle oynuyordu. Fatih ile konuşurken Beyza'nın varlığını unutmuştum resmen. Tekrar Fatih'e döndüm. Hem utanıyordum hem de içimde büyük bir heyecan vardı.
"Biz gidelim. Sonra... Görüşürüz." Başını salladı.
"Tamam. Görüşürüz. Allaha emanet olun." Beyza ile ayağa kalktık. Sandalyeye astığım çantamı omzumdan aşağı geçirdim. O da ayağa kalkıp gülümsedi.
"Sende Allaha emanet ol."
Beyza ile arkamızı dönüp ilerledik. Bacaklarım dahi titriyordu. Yüzümde anlam veremediğim bir gülümseme vardı. Sebebi Fatihti. Ona bir cevap verememiştim. Ama elbet bir gün verecektim. Cevabım ne olurdu bilemiyorum. Umarım hakkımızda hayırlısı olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat Arkadaşım
Teen FictionKübra, babasının gidişinin ardından büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştır. Ona göre kimseye bir daha güvenmeyecek hale gelmiştir. Fatih, insanlardan uzak, kendi dünyasında yaşayıp giden çalışkan, ahlaklı, ciddi bir insandır. Sonra onu görür. Kübra'y...