Ailem

30.1K 800 133
                                    

Kübra Çetin : Baş karakter. Tatlı, sevecen bir kız. 20 yaşında. Babası yüzünden erkeklere bu zamana kadar kapalı, onlara pek güvenmeyen bir kız. Ailesine çok düşkün. Kitap okumaya bayılıyor. Asosyal biri. Çikolata aşığı olduğunu söylemiş miydim?

Fatih Yılmaz : Baş karakter. 21 yaşında. Kübrayı görür görmez aşık oluyor. Onunla aynı üniversitede, aynı bölümdeler. Efendi, çalışkan bir çocuk. Müzik dinlemeyi ve gezmeyi çok seviyor.

Kaan Çetin - Derya Çetin : Kübra'nın kardeşleri.

Türkan Kaya : Kübra'nın annesi.

Haluk Çetin : Kübra'nın babası. 11 sene önce onları terketmiş.

Beyza Topal : Kübra'nın en yakın arkadaşı.

Neriman - Mesut Topal : Beyza'nın anne babası.

Melek Bayrak : Kübra'nın kuzeni .

Yalçın Şahin : Kübrayı platonik seven bir genç.

Burak Korkmaz : Fatih'in en yakın arkadaşı.

Deniz - Koray : Fatih'in arkadaşları.

Suna - Ahmet Yılmaz : Fatih'in anne babası.

Mustafa dede : Fatihin dedesi.

~~ İlk bölüm ~~

Annemin Kübra diye bağırmasıyla güzel uykumu bölerek uyanmak zorunda kaldım. Banyoda elimi yüzümü yıkayıp odama geri döndüm. Uykum açılmış sayılırdı. Dolabımı açıp bir süre kıyafetlerime göz attım. Nihayetinde gri renk, dizlerimin üzerinde kalan bir tunik seçerken, altına siyah kalem eteğimi aldım. Dolabın yanındaki beyaz çekmecemden de çok sevdiğim mor şalımı alıp çekmecemi kapattım. Uyku mahmurluğu ile esnerken gözüm masamın üstündeki küçük saate kaydı. Daha vaktim vardı. Rahat bir nefes alarak kıyafetlerimi giydim.

Mutfağa geldiğimde annemin o leziz kahvaltısıyla karşılaştım. Bu ne güzel bir kahvaltıydı! Mis gibi bir omlet ve leziz krepler hazırlamıştı annem.  Hemen masaya oturdum. Kız kardeşim de çaylarımızı doldurup yanıma oturdu. Çayıma şeker atıp karıştırırken arkamdan gelen esnemeyle arkama döndüm. Bu esneme erkek kardeşim Kaan'a aitti. Gelip karşıma oturdu. Formasının üstüne siyah hırkasını giymişti. Saçları her zamanki gibi dağınıktı. Elleriyle saçlarını düzeltirken gözleri uykudan açılıp kapanıyordu.

"Günaydın." Yavaş bir şekilde söylediği kelimeye gülümsedik.

"Günaydın." diyerek karşılık verdik. Bir yandan kahvaltımızı ederken bir yandan da sohbet etmeye başladık.

Annem neşeyle baharın gelişinden, havaların güzelliğinden bahsederken biz de pür dikkat onu dinliyorduk. Kaan da annemin gülüşünü görünce kendine gelmişti. Annem bizim için çok önemliydi. Geçmişte çok şey yaşamıştı. O, tanıdığım en güçlü kadındı. Babamın gidişinden sonra böyle güzel güldüğünü çok sık göremez olmuştuk. O yüzden annemin her neşeli halinde, her gülüşünde bizim özlemlerimiz saklıydı. O konuşurdu biz dinlerdik. Bunca zaman bizim için çok uğraşmıştı. Senelerce acısını içine atıp her sabah zoraki bir gülümseme takınırdı yüzüne. Babamı unutması haliyle çok zor olmuştu. Hâlâ da unutabilmiş olduğunu düşünmüyordum ya neyse. Bizi tek başına ne zorluklarla büyütmüştü. Annem bizim canımızdı, en değerlimizdi. Rabbime çok şükür ki o zor günleri atlatmıştık. Maddi ve manevi olarak eskiye göre çok daha iyiydik. Çünkü biz her daim birlikte kalmayı başarmıştık. Annem yorulsa ben, ben yorulsam kardeşlerim yardım ederdi bize. Biz birbirimizin yaralarını sarmayı öğrenmiştik. Daha 10 yaşındayken annemin gözyaşlarını sildiğimde anlamıştım büyüdüğümü. Onun bana yaptığı gibi onu dizlerime yatırmış saçlarını okşamıştım. Hayat bizi çok çabuk büyütmüştü.

Bu arada ben Kübra. Kübra Çetin. 20 yaşında bir üniversite öğrencisiyim. Türkçe öğretmenliği okuyorum. Annem, kız kardeşim Derya ve erkek kardeşim Kaan ile birlikte İstanbulda yaşıyoruz. Babam yurtdışında. Onu uzun zamandır görmedim. Aslında küçükken çok severdim babamı. Çok iyi, merhametli bir adamdı. Kız çocuklarının kahramanı olurmuş ya babaları. Öyleydi işte. Benim canımın içiydi babam. Ne olduysa bir sene içinde oldu. Babamın huyları değişti, o yufka yürekli, güler yüzlü adamdan eser kalmadı. Eve sinirli gelmeye başladı. Önceden saçlarımı okşayan elleri bu kez sinirden yanağıma tokat olarak vuruyordu. Hemde bir suçum olmadığı halde. Tek yaptığım işten gelir gelmez boynuna sarılmak yahut gününün nasıl geçtiğini sormaktı. Fakat ne olduysa hiç bir şeye sabredememeye başladı. Annem ne yaptıysa, ne kadar uğraştıysa da daha fazla yaşayamadı yuvamız. Babam bir anda boşanma belgesini salona fırlatıp terketti evi. Ve bir gün biz babam olmadan uyandık çok sevdiğim evimizde.

Ama pes etmedik. Her zorlukla birbirimize destek olmayı bildik. Babam gittiğinde ailemiz yıkılmış gibi hissetmiştim. Sanki artık başıboş kalmış gibiydi evimiz. Yuvamız paramparça olmuştu. Ama annem, benim güzel annem o yuvayı tekrar inşa edebilmişti. Belki hala babamın yokluğu sızlatıyordu bu yuvanın kenarlarını ama biz yine de onu sıkı sıkı tutuyorduk. Çünkü biz aileydik. Babam olsun ya da olmasın. Annem, kardeşlerim ve yuvamız benim ailemdi. Ailem, benim en büyük servetimdi. 

Hayat Arkadaşım Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin