Utandık mı acaba?

4.8K 321 79
                                    

"Gitgide alışıyorum sana, hiç bir alışkanlık bu kadar güzel olamaz."

(Ümit Yaşar Oğuzcan)

Fatih ile yola devam edip bir mağazaya girdik. İkimizde o kadar heyecanlıydık ki konuşamıyorduk. Yüzümde geniş bir gülümseme vardı ve silemiyordum. Silmek de istemiyorum açıkcası. Çünkü uzun zamandır ilk kez böyle mutlu hissetmiştim. İçim kıpır kıpır derler ya hani, öyleydim işte.

Girdiğimiz mağazada ilerlerken gördüğüm bir reyona ilerledim. Masa süsleri olan bir reyondu. Fatih de peşimden geldiğinde reyonun önünde durduk.

"Leyla böyle şeyleri sever mi? Çok şirin duruyor." Elime kare şeklinde ki masa kalemliğini aldım. Turuncu renkteydi ve üzerinde minik kalpler vardı.

"Şey... Güzelmiş ama Leyla pek masada çalışmayı sevmez. Zaten konservatuvar okumayı düşünüyor. Pek derslerle alakası yok yani."

Usulca kalemliği yerine bıraktım. Yüzümü ona çevirdim.

"Öyle mi? Demek konservatuvar düşünüyor. Hangi bölüm?" Gülümsedi.

"Müzik. Keman çalıyor. Baya da güzel çalıyor."

"Yaa ne güzel. Benim de lisede bir arkadaşım çalıyordu. Hoş bir enstrüman."

Başıyla beni onayladığında mağazada ilerlemeye devam ettik.

"Nasıl bir şey almayı düşünüyorsun?"

"Bilmiyorum ki. Geçen doğum gününde çiçekli bir elbise aldım. Onu da annemle beraber almıştık. Şimdi biraz daha farklı bir şey almak istiyorum. Özel bir şey olmalı."

"Hmm. Umarım içine sinen bir hediye bulabiliriz."

Dakikalar geçti. Üç mağazaya girmiştik ama hiç birinde istediğimiz gibi bir şey olmuyordu. Hediyelik eşyalar genelde hep birbirine benziyordu zaten. Kupalar, süs eşyaları, kıyafet, takı ve benzeri şeyler vardı. Fatih istediği gibi bir şey bulamadığı için üzülüyor olabilirdi. Benim yanımda her daim gülümsüyordu ama canı sıkılmış da olabilirdi. Bilemezdim. Bildiğim bir şey varsa o da ben asla onunla sıkılmıyordum. Beraber dolaşmak, eşyalara yorum yapmak çok keyifliydi.

Ana caddeye tekrar çıkıp ilerlemeye başladık.

"Kübra."

Fatih'in sesiyle ona döndüm. Adımlarımızı biraz yavaşlattık ama durmadık.

"Efendim."

"Senin doğum günün ne zaman?" Tebessüm ettim. Doğum günüme daha çok vardı ama merak etmesi hoşuma gitmişti.

"21 Ekim... Senin ne zaman?"

"3 Mayıs."

Onunki daha yakındı. Sahi ne alacaktım ona? Ne severdi ki? Sanırım onu daha iyi tanımalıydım.

"Burak'ın da doğum günü yaklaşıyor."

"Onun ki ne zaman?"

"27 Mart."

"Ciddi misin? Beyza'nın da doğum günü 27 Mart."

"Aa ne tesadüf." Güldük. Cidden tuhaf bir tesadüfü. Ama bence bu Beyza'nın hoşuna gidecekti. Sevdiği ile aynı günde doğmak güzel bir his olurdu.

"Şey... Burak'a söyleyebilir miyim? Yani Beyza ile aynı gün doğduğunu." Fatih'in yüzüne baktığımda tabiri caiz içim gitti. Öyle güzel ve kibar bir biçimde sormuştu ki. Bunun için benden izin istemesi bile çok inceydi.

"Elbette. Bende Beyzaya söylerim. Açıkcası tepkisini merak ediyorum."

"Bende." Fatih ile birbirimize baktık tekrar. Ağzını açtı ama ne diyeceğini bilemeyip geri kapattı. Yoksa benim düşündüğüm şeyi mi düşünüyordu.

Hayat Arkadaşım Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin