Hislerim

5.7K 339 41
                                    

"Sır gibi seversen eğer muradın gerçekleşir.
Çünkü tohum toprağa gizlenirse yeşerir."

(Mevlana)

Seccademi toplayıp yatağımın yanında ki çekmeceme koydum. Daha sonra pencereye ilerledim. Daha aydınlanmamış havaya çevirdim gözlerimi. Üç gün olmuştu. Üç gün önce son sınavımızı da olmuştuk ve şu an tatildi. Son sınavım da çok şükür iyi geçmişti. Vizeler bitmişti. Bu üç gündür biraz finallere çalışmış, biraz ailemle vakit geçirmiştim. Dün de Derya ile sahaflara gidip biraz kitap almıştık, sonra da bir kafeye gidip kahve içmiştik. Onunla, ailemle vakit geçirmeyi çok seviyordum. Çok da güzel zaman geçiyordu. Ama içimi rahatsız eden bir şey vardı. Fatih ile hoş olmayan bir şekilde konuştuktan sonra tövbe etmeme rağmen, dualarıma rağmen içimdeki suçluluk hissi gitmiyordu. Nasıl anlatayım? Daralıyorum. Sanırım doğru kelime bu. Fatih ile aramız bozuk ayrıldık. Dört gün daha onu göremeyeceğim. Fakat aklıma bu kadar takılmasını anlamıyorum. Bu zamana kadar bir çok erkeği kırdım. Gerek lise de, gerek üniversitede benden hoşlanan, yahut arkadaş olmak isteyen bir çok erkeği geri çevirdim. Hiç biriyle doğru düzgün muhabbetim olmadı. Ama Fatih... Burak... İkisi ile de muhabbetimiz vardı. Hadi Burak ile bir kaç kere anca konuşmuştuk. Ama Fatih ile sohbetimiz daha fazla olmuştu. Bu beni hem rahatsız ederken hem heyecanlandırıyordu. O gün onu ilk kez sinirli görmüştüm. Bana sesini yükseltmişti. Israr etmişti. Bende ona seni ilgindirmez demiştim. Bu onu çok kırmıştı. Aslında haklıydım. Ama haklı olmak beni üzüyordu. İnsan haklı olduğuna üzülür müydü? Onunla baştan böyle samimiyet kurduğum için mi üzgündüm yoksa hayatımda sadece bir arkadaş olduğu için mi? Bilmiyorum.

Beyza bu düşünceli hallerimi onu seviyor olabilmeme yormuştu. Şaşırmıştım. Ben böyle şeyleri beceremezdim ki! Hiç sevmedim,hiç sevilmedim. Yani gerçek anlamda sevilmedim. Bana açılan her erkek reddettiğim an gittiler. Onlar için bu kadardı işte sevgi. Beklemediler, nasip demediler, sabretmediler. Çok geçmeden başka kızlara kaydı gözleri. Ama ben öyle birini istemiyordum. Zaten bu yüzden kimseye güvenmedim bu güne kadar. Babam... Adını anınca nasıl da acıyordu içim. Onu bir yandan çok özlüyorum ama bir yandan da çok kırgınım. Bizi bıraktı, güvenimi aldı, çocukluğumuzu yaşatmadı. Belki de içimde yara haline gelmişti bu durum. Belki de suç benimdi ama ben ne zaman kötü bir şey olsa sebebi babamın gidişine yoruyordum. Sanki o gitmese kötü şeyler olmazmış gibi geliyordu. Şimdi burada olsa yanına giderdim, bana öğütler verirdi. Yol gösterirdi. Ah canım babam... Niye böyle yaptın ki? Neden gittin ki? Kafam gittikçe karışıyordu.

Gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim. Düşünmek beni yoruyordu. Tekrar yatağıma dönüp oturdum. Sırtımı yatak başlığına yaslayıp dizlerimi kendime çektim. Uykum yoktu. Bu ara çok da uyuyamıyorum zaten. Gün içinde ailemle vakit geçirirken, ders çalışırken bu hüzünlü halimden kurtuluyordum. Ama ne zaman yalnız kalsam aklım yine karışıyordu. Neden bu hale gelmiştim ki birden? Ne olmuştu da neşem kaçmıştı? İçimdeki duyguya anlam veremiyorum. Bu beni daha da sinirlendiriyordu. Derin bir nefes aldım. Sakin olmalıydım. Bir süre öylece oturdum. Daha sonra kapanmaya başlayan gözlerimle yatağıma uzandım. Belki de uyumak şu an ihtiyacım olan tek şeydi.

Saatler sonra gözlerim etraftaki seslerle açılırken doğruldum. Annem elindeki süpürgeyi odama bırakıyordu. Gözlerimi ovuşturdum.

"Anne?"

"Günaydın kızım." Alt kattan gelen seslerle gülümsedim.

"Ne oluyor sabah sabah? Ne bu sesler?"

"Derya mutfakta bize kahvaltı hazırlıyor." Şaşkınlıkla ağzımı araladım.

"Derya? Cidden kahvaltı mı hazırlıyor?" Hemen ayağa kalkıp üzerimdeki kırışan eşofmanı düzelttim. Kırk yılın başı Derya mutfağa girmişti. Bu anı kaçıramazdım.

Hayat Arkadaşım Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin