Bırak Beni

4.3K 303 21
                                    

Ben iç dünyama dönüyorum orada hayal kırıklığına yer yok.
(Oğuz Atay)

Korkuyla gözlerimi yumdum. Tüm gücümle ittirdim ama ellerimi öyle bir sıkıyordu ki kurtulamıyorum. Elini ağzımdan usulca çekti. Gözlerimi açtım.

"Yalvarırım bırak beni."

Umursamadı bile. Gözlerini kısıp yüzümü incelemeye başladı. İğrençti! Onunla bu halde, böyle bir konumda olmak mide bulandırıcıydı. Aklıma gelen fikirle bacağına tekme attım. Bu sadece yüzünü biraz ekşitti. Daha sonra tekrar gülmeye başladı. İkna olacak gibi değildi.

"İmdat! Yardım edin!"

Eliyle ağzımı tekrar kapadığında gözyaşlarım durmaksızın akmaya başladı. Sesimin duyulabilme ihtimali çok azdı zaten. Fakat yine de denemek istemiştim. Elini ısırmaya çalıştım ama dudaklarım bile titriyordu. Yüzünü yüzüme yaklaştırdığında kafamı sağa sola çevirmeye çalıştım.

"Çok güzelsin."

İğrenç! Pislik herif! Hıçkırmaya başladım. Ne yapabilirdim? Ondan nasıl kurtulacaktım? Aklıma bir şey gelmiyordu. Beni kapana sıkıştırmıştı. O kadar utanıyordum, kendimi o kadar kötü hissediyordum ki! Lütfen Allahım. Ne olur kurtar beni. Bu sırada ağzımdaki elini çekti ve kolumdaki elini de gevşetti. Ben kesik kesik zar zor nefes alırken parmaklarını kolumda gezdirmeye başladı. Sağ gözü seğirdiğinde gözlerinde o ifadeyi gördüm. Seneler önce yanımda kriz geçirdiğinde de bu ifade vardı gözlerinde. Korkuyla ağzımı araladım.

"Lütfen git." Bir şey demedi. Bana kötü şeyler yapacaktı. Ben bunu yaşamak istemiyordum. Kim isterdi ki zaten? Lütfen gitsin. Ne olur bıraksın beni. Gülümseyerek bir eliyle belimi kavradı. Gözlerim korkuyla irileşirken diğer elini yanağıma değdirdi. Kafamı hızla öteki tarafa çevirdim.

"Dokunma bana." Öylece bekledi bir kaç saniye.

"Yalvarırım bırak beni." Güldü. Adi herif!

"Asla," dedi. O an sehpadaki meyve tabağını farkettim. Ve bıçağı...

Tek çözüm buydu. Yoksa elinden kurtulamayacaktım. Sırtımı duvarda biraz sağa doğru kaydırdım. Sehpa iki adım ötemdeydi. Yalçın pisliği hayran hayran yüzümü incelediği için hareketimi farketmemişti. Sağ elimi usulca sehpaya uzattım. Tabağa dokundum ama bıçağı alamıyordum. Yalçın biraz daha yaklaşıp beni öpmek istediğinde nereden geldiğini anlamadığım bir güçle onu ilttim. O bir kaç adım gerilerken hızla bıçağı elime aldım ve ona doğrulttum.

"Yaklaşma!" Şok olmuş vaziyette elimde ki bıçağa baktı. Bir kaç saniye gözlerini kırpıştırdıktan sonra güldü.

"Ne yani beni bıçaklayacak mısın?" Titriyordum ama güçlü durmalıydım.

"Git buradan!" Dediğim şeyle daha da güldü. Aşağılık adam! Elini tekrar bana uzattığında sağa doğru bir iki adım attım.

"Sana yaklaşma diyorum!"

"Sevgilim, eline hiç yakışmıyor o bıçak. Bırak onu." Tekrar üstüme geldiğinde bıçağı uzattım ama son anda geri çekildi. Şaşkındı.

"Sen... Sen ciddisin. Az daha bıçak göğsüme giriyordu!" Sinirle söylediği cümleye bende sinirle yanıt verdim.

"Namusuma göz diktin pislik herif! Git diyorum sana. Beni zor durumda bırakma!"

Elbette ona zarar vermek istemiyordum. Sadece onu korkutmak istemiştim. Gözü tekrar seğirdiğinde gözlerini kapatıp ellerini saçına götürdü. Fırsattan istifade dış kapıya doğru koşmaya başladım. Saniyeler içinde peşimden geldiğinde kolumdan yakaladı. Elimdeki bıçağı almaya çalışıyordu. Ben ise bıçağın sapını öyle sıkmıştım ki tek umudum oydu şu an. Onu korkutacağım başka bir şey yoktu. Bir anda bıçak elini kestiğinde inleyerek geri çekildi. Biraz derin kesilmişti. Avucundan kanlar hızlı hızlı akarken midem bulandı. Kan görmeyi oldum olası sevmezdim. Usulca bir kaç adım daha atıp fortmantonun yanına geldim. Yalçın acıyla elini tutarken bana yaklaşmaya devam etti. Fortmantoda bulduğum ne varsa hızla ona atmaya başladım. Çantalar, montlar, ayakkabılar... O sırada kendi montumun cebinden hızla telefonumu çıkardım. Bir yandan Yalçın'a bir şeyler fırlatırken bir yandan da son aramalarda rastgele birine tıkladım. Fatih'i arıyordum.

Hayat Arkadaşım Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin