Zaman

4.6K 305 12
                                    

"Uzun bir yoldan sonra denizi görmek gibisin."

(S. Faik Abasıyanık)

Çantamı takıp, telefonumu da içine atıp fermuarını kapattım. Bizimkilere görüşürüz dedikten sonra evden çıktım. Durağa doğru ilerlemeye başladım.

Dün pencerede bir karaltı görmüştüm ama ne olduğunu anlamadığım için üzerine düşmemiştim. Belki de yanlış görmüştüm. Bir yandan durağa yürürken bir yandan da Beyza'ya mesaj attım. Durağa varmak üzere olduğunu yazınca bende biraz hızlandım. Bir kaç dakika sonra ayağımda ansızın bir sızı hissettiğimde duraksadım. Eğilip beyaz spor ayakkabımın altına baktığımda herhangi bir şey olmadığını gördüm. Taş girmişti sanırım. Çevreme göz atıp sokağın kenarına geçtim. Etrafta pek kimse görünmüyordu. Ayakkabımı hızlıca çıkarıp ters çevirip salladım. Minik bir taş düştüğünde hızlıca ayakkabımı geri giydim. O sırada yere baktığım için bana birinin yaklaştığını anlamamıştım. Kafamı kaldırdığımda Yalçın'a göz göze geldik. Tam karşımda ifadesizce yüzüme bakıyordu. Üstünde kiremit rengi montu ve kot pantolonu vardı. Siyah saçları her zamanki gibi hafif dağınıktı. Refleks olarak bir iki adım geriledim.

"Ne istiyorsun?" Korkuyla sorduğum soruya sakince yanıt verdi.

"Özür dilemeye geldim." Gözlerim şaşkınlıkla aralanırken ellerini ceplerine soktu.

"Ben çok zor zamanlar yaşattım sana. Çok pişman oldum. Özür dilerim." Bir kaç saniye yüzüne baktım. Herhangi bir ifade yoktu. Ciddi olup olmadığını bilmiyordum ama ona hiç güvenesim gelmiyordu.

"Ne oldu birdenbire?" Omuz silkti.

"Bir şey olmadı. Sadece düşündüm ve yaptıklarım için pişmanlık duymaya başladım. Seni zorlamaya hakkım yoktu." Duydukarıma inanmıyordum. Yalçın cidden pişman mıydı yani? Bunca zaman sonra aklı başına gelmiş miydi? Ne diyeceğimi bilemez vaziyette yeri izlemeye başladım. Bana hiç samimi gelmiyordu ama onu kızdırmamak için inanmış gibi yapmaya karar verdim.

"Pekala. Böyle düşünmene sevindim. Ama sakın özür dileyip de benimle arkadaşlık kuracağını falan düşünme. Gitmem gerek."

Bir iki attığımda tekrar konuştu.

"Artık seni rahatsız etmeyeceğim. Tekrar kusuruma bakma." Başını hafifçe eğip hüzünlü gözlerle bana baktığında az da olsa inanmıştım. Başımı hafifçe aşağı yukarı salladım.

"İnşaAllah doğru söylüyorsundur." Başka bir şey demeden hızla durağa doğru yürümeye devam ettim. Ne oldu da bu çocuk pişman olmuştu? Birden bire özür dilemesi hiç hayra alamet değildi. Her neyse, hayırlısı olsun.

Durağa gelir gelmez haliyle biraz önce olanları Beyza'ya anlattım. Hiç düşünmeden inanmadığını söyledi.

"Yalçın'a zerre güvenmiyorum Kübra. Sende sakın güvenme."

"Bende inanmıyorum zaten. Ama umarım gerçekten artık akıllanmıştır."

...

Ders arası Beyza ile kantine indik. Kendimize birer çay alıp oturacak yer ararken birinin seslenmesiyle etrafa baktım. Aleyna, İrem ve Gizem arka taraflarda bir masaya oturmuşlardı ve elleriyle oraya gelmemizi işaret ediyorlardı. Beyza'ya yandan bir bakış attığımda gülümsemeye çalıştı. Beraber kızların yanına ilerledik ve oturduk. İrem elindeki krakerden bzie ikram ederken gülümseyerek birer tane aldık.

"Nasıl gidiyor kızlar?" Aleyna'nın sorusuna ben cevap verdim.

"İyi çok şükür. Sizin nasıl gidiyor?"

Hayat Arkadaşım Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin