Gel kıyma..
Gel kırma
Sen de bu mutsuzlar kervanına
Uyma...
ASLAN VE CEYLAN
BÖLÜM 16
"Selin! Sen hamile olabilir misin?!"
Bir anda kendisine yöneltilen soru karşısında bocalamadan edemedi, midesi hala kötüydü. Sıkı sıkı midesine bastırdığı elini diğer eli ile desteklerken Ali'nin sert bakışlarına baktı pür dikkat.
"Ali..."
Sadece ismini mırıldanabilmişti. Ne diyecekti? Saçma sapan bir tablonun içindelerdi. Ali iki adımda yanına iyice yaklaşıp kolundan tuttuğunda boş boş yüzüne bakmaya devam etti.
"Gidiyoruz!"
Cevap vermeye ya da karşı çıkmaya hali yoktu. Kolunu çekiştiren kollara bakıp gözlerinin dolmasını engelleyemeden birkaç adım atmak zorunda kaldı. Ali'nin hemen yan tarafta duran montuna uzandığını ve tuhaf bir yüz ifadesi ile kendisine uzattığını gördüğünde sesli bir şekilde yutkunup koluna baktı. Bırak diyormuş gibi bakışlar yolladığında Ali önce kolunu tutan parmaklarına hemen sonrasında da monta baktı. Parmaklarını biraz gevşetirken montunu ona giydirmek için uzattı. Selin buna izin vermek yerine sinirle montu çekti ve hiçbir şey söylemeden giyinmeye başladı. Her an yeniden kusabilirdi, gözlerini kapatıp bedenini kontrol altında tutmaya çabalamaya başladığında Ali açtığı kapının kenarında onu bekliyordu. Az önce koltukta onu sevgi ile öpen adam nereye gitmişti? Selin incinmiş gibi bakışlarını yere indirdiğinde kirpiklerini kırpıştırıp kapıya doğru yürümeye başladı.
Madem emin olmak istiyordu... Engel olmak yerine uysal bir şekilde asansörün tuşuna bastı. Aşağılanmış hissetmekten kendisini alıkoyamıyordu. Hemen arkasında duran Ali'yi görmezden gelip asansöre girdiğinde aynadan kendisini incelemeye çalıştı. Odaklanacak başka şeylere ihtiyacı vardı, göz ucuyla ona bakmaya yeltendi. İfadesi o kadar tanınmadık o kadar sertti ki... Titreyen dudaklarını birbirine bastırıp tekrar gözlerini kapattı.
"İyi misin?"
Bu soruyu sormasının nedeni tekrar midesini tutmaya başlamış olması olabilirdi. Gözlerini yavaşça aralayarak dolmuş olmasını umursamadan ona baktığında Ali'nin tavırlarını inceledi. Kırıldığını anlamıyor muydu?
"Selin..."
Anında bakışlarını çevirip cevap vermek ya da onu dinlemek yerine asansörün kapısını açtı. Uzaktan açtığı arabaya doğru koşar adımlarla ilerlemeye başladığında ön koltuğa oturmak yerine arkaya geçti. Ali'nin sorgulayan bakışları ya da havaya kalkmış kaşı umurunda bile değildi. Hemen koltuğa uzanıp dizlerini kendisine çektiğinde Ali de bir şey söylemek yerine şoför koltuğuna geçmişti.
Konuşmak şu an en son yapmak istediği şeydi, Ali'nin görmeyeceğinden emin olana kadar tuttuğu gözyaşları yanaklarından usul usul süzülmeye başladığında bir elini ağzına dayanak yapıp sessiz kalmaya çalıştı. İç çekmemeye çabalayarak bu kâbusun bitmesini dilerken arabanın duraksadığını gördü. En yakın hastaneye gelmiş olmalıydı...
Onu beklemeden arabada doğrulup hızla kapısını açtığında yanaklarını silip onunla göz göze gelmemeye çalıştı. İyi hissedemiyordu, kapının önünde çocuk gibi duraksayıp tek adım atamadığı o anda kolunda hissetmekte gecikmediği parmaklar ile içeri yönlendirildi. Öğretmen tarafından müdürün odasına sürüklenen yaramaz çocuklar gibi hissediyordu.
Danışmada duran görevlilerin yanına geldiklerinde Selin bakışlarını kaçırıp sessiz kalmaya devam etti.
"Evet şikayetiniz nedir?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLAN ve CEYLAN #Alsel#
FanfictionEline aldığı sarı büyük zarfa baktı... Hayallerini süsleyen, uzun zamandır gelmesini beklediği o gün neden düşlediği kutlama sevincini de beraberinde getirmemişti? Her bitişin yeni bir başlangıcı simgelemesi gerekmiyor muydu? Peki ama neden her şey...