Hoş Geldin...

3.4K 284 334
                                    

Hiç ummazdım oldu, sonbaharda

Hediye gibi geldin. Hoş geldin...

ASLAN VE CEYLAN

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

ASLAN VE CEYLAN

BÖLÜM 44

Yavaşça arkasını döndü, göreceği şeye hiç hazır değilken iliklerine kadar korku işlemişken yüzleşmesi gerektiğini düşünüyordu. Hayal olmadığına emin olmak istiyordu, buna ihtiyacı vardı. Beyninin kendisine oyun oynamadığa inanmalıydı. Hayatı boyunca böyle bir gün yaşamadığının o denli bilincindeydi ki...

Çok derinden gelen, mırıldanmayı andıran sese odaklandı. Düşündüğü şey miydi? Aklını falan mı yitirmişti acaba? Oda o kadar kalabalıktı ki... Ve herkes Selin'in başına toplanmışken göremiyordu. Elindeki şeyin parmaklarının arasından kaydığını hissetti, aptal gibiydi. Adım atamıyordu, yerinde kalamıyordu.

"Selin..."

Kendisinin bile zor duyabileceği bir şekilde mırıldanıp bir adım attığında hala onları göremiyor olmanın verdiği tedirginlikle iç çekti.

Makineler neden susmuştu? Bu soru beyninde yankılanmaya başladığı an durdu olduğu yerde. Selin! Ona bir şey mi olmuştu? Eğer olsaydı, kendi kalbi de atamazdı biliyordu. Hissederdi... Odada varlığı unutulmuş gibi hissediyordu, herkes anın büyüsüne o kadar çok kapılmıştı ki...

Fark edilmiş gibi toplanan birkaç kişinin çekildiğini gördü. Yüzlerine bakmaya korkuyordu, anlamaya korkuyordu...

Bakışlarını yavaş yavaş karısına doğru çevirdi. Deliler gibi mırıldanıp sürekli dua ediyordu. Tüm ömrüne yetecek korkuyu son beş dakikada yaşamıştı. Selin'i görebiliyordu. Yanağına yerleştirilmiş oğlunu da... Böğürtlen...

Bedeni ile doğru orantılı cılız ağlamalarını da duyabiliyordu. O her ağladığında kalbinin biraz daha gevşemeye başladığını hissetti. Bu sesi duymayı o kadar çok dilemişti ki, kabullenemiyordu. Herkesin ağladığı belli olan yüzlerle, kocaman gülümsemelerle kendisine baktığını fark etti ama yine de manzarası o kadar güzeldi ki onlarla ilgilenmek istemiyordu.

Şevval hanım şaşkınlığını anlamış gibi kendisine doğru gelirken önce gülmeye hemen sonra da hıçkırarak ağlamaya başladı. Şaka gibiydi. Mucize gibiydi... Böğürtlen ağlıyordu, nefes alıyordu. Kalbi atıyordu...

"Tam her şey bitmişken... Selin hanıma verdiğim sözü tutmak istemiştim. Dakikalarca uğraştığımız böğürtlen bey annesinin kokusunu alır almaz..."

Şevval hanımın hıçkırarak ağlamaya başladığını fark etti, açıklamasını yarıda kesip sessizliğini korumaya başladığında yüzündeki tuhaf gülümsemeyi hiç bozmadan başını ona doğru çevirdi. Ayakları adım atamıyordu sanki, aralarındaki o beş adımlık yol bitmek bilmiyor gibiydi. Yanlarına yanaştı. Gözyaşlarından göremiyordu bile...

ASLAN ve CEYLAN #Alsel#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin