Beni sorarsan şahitsiz suçlar gibi,
Kınalı kanadı kırılmış kuşlar gibi,
Yazı gelmeyen upuzun kışlar gibi
Unutulmuşlar diyarında düşünüyorum...
ASLAN ve CEYLAN
BÖLÜM 8
Bunu hiç beklemediğini fark etti, yarattığı yıkımlarının sonuçlarını öngöremeyecek kadar saftı belki de... Karşısında hala aynı sakinlikle duran ve kedisini boynundan tutmaya devam eden adama bakakaldı, nefes alış verişleri sıklaşmış kalbi ağzından çıkacakmış gibi atmaya başlamışken panikle yüzünün önüne gelen saçları ittirdi.
"Güzel kediymiş..."
Tuhaf bir ima sezmişti sanki ses tonundan, Selin birden yukarıdan bırakılan kedisinin can havli ile ciyakladığını duydu. Sanki umut olmasını bekler gibi kendi bacaklarına tırmanmaya çalışırken düşmemeye çalışarak Gri'yi kucakladı.
Hala tek kelime bile edememişti, ne demesi gerektiğini bilmiyordu. Korkuyordu, hem de çok...
"Sana çok bağlı..."
Hala önemsiz bir gündem varmış da öylesine uğramış gibi tavırlar sergileyen adama tekrar baktı. Gözlerinde tanıdık bir nefret vardı... Ali de en son ona öyle bakmıştı...
"Burada ne işiniz var acaba?"
Titrek sesi karşısında kendisi bile bocalarken, soru karşısında yüzünü buruşturup tek kaşını kaldıran adam ayağa kalktı. Bir adım atıp durduktan sonra arkasını pencereye doğru dönüp bir elini cebine yerleştirdi. Ali de sinirlendiği zamanlarda böyle yapıyordu...
"Burada ne işim var... Hımmmm şöyle bir bakalım, sence neden gelmiş olabilirim?"
Selin konuyu bal gibi biliyordu, ama itiraf etmektense son bir kez şansını deneyebilmek adına salağa yatmaya karar verdi.
"Neden?"
Haluk usul usul arkasını dönerken, ellerini kedisinin patilerinde birleştirmiş bakışlarını yere sabitlemiş kıza baktı, son derece korkmuş görünüyordu. Bundan içten iç bir haz duysa da hemen sonrasında aptal yerine konulduğunu düşünerek bağırdı.
"Neden mi? Bu kadar aptal olamayacağını kanıtladın bence!"
Selin birden bağırarak kendisine doğru yürümeye başlayan adamın sinir saçan bakışlarından korkarak gerilemeye başladı. Gri, kucağında korkudan çırpınmaya başlayınca hemen yere bıraktı ve yatak odasına gidişini izledi.
"Ben... Gerçekten bilmiyordum. Yani, kullanılmayacağını sanı..."
Haluk daha fazla saçma sapan şey duymaya tahammülü yokmuş gibi Selin'in sözünü kesti.
"Böyle bir bilginin kullanılmayacağını düşünmemi mi istiyorsun benden?"
Selin artık iyice sona gelmişti, ne yapacağını düşünür gibi iki elini saçlarına daldırıp Haluk'un bağırtılarının geçmesini bekledi.
"Ben... Mecburdum, bana söz vermişti."
"Kim?"
Zaten tahmin ettiği şeyi bir de onun ağzından duymayı istercesine cevabını beklemeye başladı.
"Levent hoca..."
Haluk son zamanlarda sık karşılaştığı ismi duyduğunda gevrek bir gülümseme ile Selin'i incelemeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLAN ve CEYLAN #Alsel#
FanfictionEline aldığı sarı büyük zarfa baktı... Hayallerini süsleyen, uzun zamandır gelmesini beklediği o gün neden düşlediği kutlama sevincini de beraberinde getirmemişti? Her bitişin yeni bir başlangıcı simgelemesi gerekmiyor muydu? Peki ama neden her şey...