Korktuk evet cezalanmaktan
Ki vazgeçtik sevdalanmaktan
Bize düştü eksik hayatlar
Ki farklıydık sözde yalanASLAN VE CEYLAN
BÖLÜM 57
Ali kapalı kapıya göz attı sinirle. Çok da bilinçli bir şekilde sallamadığı oğlunu diğer koluna alıp hala sızlayan elinin acısını göz ardı etmeye çalıştı.
"Gördün mü böğürtlen kapı dışarı edildik!"
Kapı dışarı edilmeleri kısmını biraz abartmış olabilirdi, amacı Gurur'u bu konuda doldurmak elbette ki değildi ama yine de odadan çıkmaları gerektiğini söylemeleri bile daha etik kalırdı! Yemek sonrası iş konuşmak biraz saçma değil miydi? Evde zaten bu işle ilgili olmayan kaç kişi vardı ki? Böğürtlen ile kapıda kalakaldığında gerçeklerle yüzleşmek zor olmadı. Melek çoktan uyumuştu zaten! Nazlı ortalıklarda yoktu. Can bir saat kadar önce ayrılmış, Biricik telefonla konuşmak üzere odadan çıkmışken... Ali karısı ile baş başa içeride kalan adamın boğazına yapışmamak için kendisini zor tutuyordu. Sinirden gözü dönmüş bir şekilde Gurur'u biraz fazla sıkmaya başladığında ayağı ile duvarı tekmeleyip derin bir nefes aldı ve oğlunun kulağına özürler fısıldadı.
Kendi evinde o adamla... Bir odada baş başa... Dayanamayacağını fark ederek kapıya doğru iyice yanaştı ve kulağını hemen kenara yerleştirip dinlemeye başladı. Kahkaha mıydı o? Selin'i böyle güldüren kişinin kendisi olmasını isterdi. Ama uzun zamandır o gamzeler kendisine gülümserken bahşetmiyordu güzelliklerini. Sırf bu sebepten bile deliye dönmüşçesine kıskanabilirdi.
Ayrıca bu nasıl bir iş konuşma anlayışıydı? Birden açılan kapı sesi ile neye uğradığını şaşırıp birkaç adım ancak gerileyebildiğinde Selin'in anlamaya çalışan bakışları ile karşılaştı. Hemen arkasında da şu lanet adam duruyordu.
"Aşkım? Bir şey mi oldu?"
Ali birden çok şey olduğunu dillendirmek yerine, doğal bir gülümseme eşliğinde karısına göz kırptı.
"Seni özlemem için bir şey mi olması gerekiyor?"
Gözlerinden kalpler saçarak bir anda erimiş gibi gülümseyen karısını dakikalarca hiç sıkılmadan izleyebileceğini fark ettiği o sırada duymayı asla istemediği o ses tonu ile gözlerini devirdi.
"Bu küçük beyefendi de kim? Yoksa? Selly acilen tanışmak istiyorum."
Selly? Bu samimiyetin kaynağı can sıkıcı bir hal almıştı! Ali oğlunu kendisine doğru çevirip sanki görmesini istemiyormuş gibi elleri ile koza oluşturmaya başladığı sıralarda Selin gülümseyerek Teoman'a baktı. Gözlerinde oğlunun güzelliği ile gurur duyan bir annenin bakışları vardı.
"Böğürtlenin... Yani Gurur'un da çok memnun olacağına eminim. Sevgilim getirsene oğlumuzu..."
Adam yanında karısına 'Selly' diyecek kadar laçkalaşmış, en tuhafı da karısı bunu normal karşılayarak gülücükler saçmaya devam etmişken kimse kendisinden sakin kalmasını beklememeliydi!
"Gerek yok!"
Selin birden değişen yüz ifadesi ile kaşlarını kaldırıp göz ucu ile önce kocasına hemen sonra da en az kendisi kadar şaşkın duran Teo'ya odaklandı. Normal şeyler oluyormuş gibi gülümsemesini sürdürüp gizlice tek kaşını kaldırarak kocasının yanına doğru ilerledi.
"Nasıl yani Aliş?"
"Huysuz! Uykusu var, bir de altını pisletmiş. Acıkmış... Kısacası 'Selly' anne oğul saati..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLAN ve CEYLAN #Alsel#
FanficEline aldığı sarı büyük zarfa baktı... Hayallerini süsleyen, uzun zamandır gelmesini beklediği o gün neden düşlediği kutlama sevincini de beraberinde getirmemişti? Her bitişin yeni bir başlangıcı simgelemesi gerekmiyor muydu? Peki ama neden her şey...