Üfle de söneyim, seveyim sevileyimAcı değil aşk ile demleneyim
Üfle de söneyim, yorgunluktan öleyim
Sıcacık nefesini tellendireyim...ASLAN VE CEYLAN
BÖLÜM 35
"Asla! Anlaşma falan yok unut! Sen benimsin, asla gidemezsin. Doğacak oğlumuzu da bana söz verdiğin kızımızı da asla bırakmam... Duydun mu Selin bunu aklına sok. Her şey şimdi başlıyor koca gözlü kız."
Selin bir yandan ağlamaya devam edip diğer yandan da kucağında duran patikleri aldı eline. Değişen ruh hali bile şu an yaşadığı duygu değişimlerine şaşırmış durumdayken gözlerinin içine bakıp gülümsedi.
"Gerçekten mi?"
"Gerçekten aşkım, gerçekten..."
Dudaklarına yönelen dudaklarına kilitlendiğinde Ali bu anı taçlandırmak istercesine sakin ve aşk dolu bir şekilde öpmeye başladı karısını. Kırmızı dolgun dudakları kendi dudaklarının arasında ezilirken Selin minicik inleyerek biraz yatağa doğru uzanmaya başladı.
Ali çok değerli ve kırılmasından ölesiye korktuğu bir şeyi ellerinde tutarmışçasına yavaş yavaş üzerine eğilmeye başladığında Selin elindeki patiklerin yere düşmesine izin verdi. İnanamıyordu, bunları duyduğuna bu anı yaşadığına inanamıyordu.
Her şeyin en kötüsüne kendisini bu kadar hazırlamışken bu denli bir kenetlenme asla beklemiyordu.
Saçında hissettiği yumuşak okşamayı fark ettiğinde gözlerini kapatıp sakince iç çekti. Ali bebek okşar gibi saçlarını okşadığı her an eriyordu kollarında...
Tişörtünün yukarı doğru kaldırıldığını hissetti, o kadar sakin ve narin bir şekilde yapıyordu ki bunu...
Selin hala uysal bir şekilde dudaklarını öpen dudaklarına odaklanmış halde ona karşılık vermeye çalışıyordu.
Onu öpmek, onun tarafından öpülmek hep güzeldi... Ama şu an, burada yaşadığı en özeli olmalıydı...
Dudaklarını ayırıp nefesi yüzünü okşamaya devam ettiği o sürede, zevkten kapattığı gözlerini aralayıp ona baktı. Bir sonraki hamlesini çok merak ediyordu.
"Seni asla bırakmam Selin... Bırakamam... Ben senin yörüngende dönen bir uyduyum, senden ayrılamam ki ben... Ya atmosfere karışırım alevler içinde yere düşerim ya da... Ya da sonsuza kadar orada döner dururum işte..."
Gözlerinin içine baka baka her heceyi vurgulamak istercesine tane tane konuşmasını izledi sadece, rüya falan görüyor olmalıydı... O kadar çok beklemişti ki, şimdi anın gerçekliğine inanmakta güçlük çekiyordu. Sesli bir şekilde yutkunup gülümsemeye başladığında elini Ali'nin sakallarının üstüne götürüp avuç içini yüzünde gezdirmeye başladı. Karnını okşar gibi okşuyordu onu... Sevgi ile... Sonsuz şefkatle... Hayatının neredeyse tamamı olan bu iki erkek yanındayken dünyanın en mutlu insanı gibi hissetmesi normal olabilir miydi?
"Ben seni bırakabiliyor muyum sanıyorsun Ali? Görmüyor musun? Senden vazgeçemediğimi, gözlerine bakmadan yaşayamadığını anlamıyor musun? Nefesin yüzümü okşamadan nefes alamadığımı bilmiyor musun?"
Sessiz bir ses tonu ile içini dökmeye devam ederken Ali'nin yanağının üzerine eğilip iç çekerek öptüğünü hissetti. Koklayarak öpüyordu, Ali'nin en sevdiği yönü bu olabilirdi. Onun yanında kendisini hep çiçek fazla güzel hissediyordu.
Bakışları yavaş yavaş aşağıya doğru kaymaya başladığında Selin tamamen yatağa uzanmış bir şekilde yatıyordu. Yukarı tırmanmış tişörtü biraz daha çekiştirildiğinde kollarını kaldırarak çıkarmasını bekledi, ama Ali bunu yapmak yerine sadece karnını açıkta bırakacak bir alan açtı kendisine. Büyülenmiş gibi çıplak tenine bakıyordu, gözlerini yakalayamadığı her an daha büyük bir merakla beklemeye devam ederken heyecandan daha hızlı inip kalkan göğüslerine götürdü elini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLAN ve CEYLAN #Alsel#
FanfictionEline aldığı sarı büyük zarfa baktı... Hayallerini süsleyen, uzun zamandır gelmesini beklediği o gün neden düşlediği kutlama sevincini de beraberinde getirmemişti? Her bitişin yeni bir başlangıcı simgelemesi gerekmiyor muydu? Peki ama neden her şey...