Geçer geçer, daha öncekiler gibi...
Bu da geçer
Neler neler geçmedi ki?ASLAN VE CEYLAN
BÖLÜM 27
'Aliş'imin Melek'i'
Yeterince açıklayıcı değildi ve Ali böyle birisinden hiç bahsetmemişti. Selin hala anlamsız gözlerle kadına bakarken kadın kısa ama bukleli saçlarını düzeltip etrafına bakındı. Ali'yi aradığı belliydi, en az görmeden gitmeyeceği konusunu kadar. Selin ne yapacağını düşünmeye başladı, Ali bu evliliğin gerçek gibi görünmesini istemişti. Ama şimdi bu şartlarda çekip giden kendisiydi. Selin panikle elini karnına götürüp kadını incelemeye devam ederken Melek gazeteden kestiği parçayı kaldırıp gözlerinden uzaklaştırarak bakmaya başladı.
"Yakını pek göremiyorum da... Pek yaşlı da sayılmam aslında aramızda en fazla beş..."
Selin'in şaşkınlıkla büyüyen gözlerini görüp hoşnutsuz bir şekilde tekrar konuşmaya başladı.
"On... Aramızda en fazla on yaş var seninle..."
Bu konuda onu hayal kırıklığına uğratmak istemiyordu, o nedenle gülümseyerek susmayı tercih ettiğinde böyle bir günde bile gülümseyebilmesine hayret etti.
Kadın hala elindeki gazete parçasına bakmaya devam ederken birden heyecanla bağırmaya başladı. Ne yani gazetede haberleri mi çıkmaktı?
"O sensin! Aliş'imin evlendiği şu kız..."
Başka kim olacaktı acaba? Melek Selin'in ne düşündüğünü anlamış gibi kısık gözlerle onu baştan aşağıya süzmeye başladığında üzerindeki saçma sapan kıyafetleri incelediğini anlayıp gözlerini devirdi.
"Evet..."
Daha fazla aşağılayıcı bir bakışa maruz kalmadan durumu kabullenmek üzere mırıldandığında, Melek tekrar etrafına bakınmaya başladı.
"Ee benim boncuğum nerede? Of yine kızamıyorum bak ona! Ama yine de gördüğümde poposuna iki tane indirmezsem içim rahat etmez. Bezini aldığım günleri hatırlıyorum da... Allah'ım ne çabuk büyüdü... Evlendi. Yani beş yaşında pek altına kaçırmıyordu, bez de bağlamıyordu ama anlarsın işte tabir... Deyim gibi yani... Her neyse... Çok duygulandım ya, sabah bin saatte çektiğim göz kalemim akacak diye korkmasam ağlayacağım. Ama yine de bir terliği hak etti. Bensiz düğün... Ben yıllardır bu günü bekliyorum."
Selin'in varlığını unutmuş, otomatik bir şekilde konuşmaya başlamışken konuşmanın sonunda nefes nefese kalarak salondaki koltuğa oturup kalmayan sesini idareli kullanmaya karar verdi ve mırıldandı.
"Bana bir bardak su getirir misin?"
Selin hiç susmayacağını düşündüğü kadının söylediklerini anlamaya çalışırken bile ne kadar yorulduğunu fark ederek sorgulamak yerine su almak için mutfağa yöneldiğinde iç çekti. Değişik günler kendisini bekliyordu, o cepteydi... Peki Ali neredeydi? Neden hiçbir şey söylemeden gitmişti?
Başına bir şey gelmesinden korkarak bir süre öylece kalakaldığında tezgahın üzerinde duran sürahiden bir bardak su aldı ve kadına götürdü.
Melek geç kaldığını düşünerek gözlerini devirse de o kadar çok susamıştı ki anında suya uzanarak tek dikişte bitirdi ve bardağı ona uzatmak yerine yanındaki sehpaya koydu.
"İsmini okuyamadım, yazılar küçüktü."
"Selin..."
Melek onaylarcasına başını sallayıp bacaklarını birleştirip ellerini dizlerine yerleştirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLAN ve CEYLAN #Alsel#
FanfictionEline aldığı sarı büyük zarfa baktı... Hayallerini süsleyen, uzun zamandır gelmesini beklediği o gün neden düşlediği kutlama sevincini de beraberinde getirmemişti? Her bitişin yeni bir başlangıcı simgelemesi gerekmiyor muydu? Peki ama neden her şey...