Sürüklüyorum çaresiz yalnızlığımı
Aldırmazlığında, acımasızlığında İstanbul'un
Yitik umutlarımla yaralı, vuruk
Yürüyorum kalabalık caddelerde
Yürüyorum bilmeden nereye gittiğimi
Amaçsız bitkin donuk...ASLAN VE CEYLAN
BÖLÜM 48
"Rüya mı görüyorsun anneciğim? Beni gör tamam mı? Bir de babanı..."
Selin pusete yerleştirdiği halde başından ayrılamadığı oğluna bakmaya devam etti, minik kırmızı dudaklarının sağa doğru kıvrılışını fark ettiğinde sessiz bir şekilde konuşmaya devam etti.
"Biliyor musun böğürtlen, baban da rüya görürken dudaklarını hep böyle kıvırıyor... Senin gibi..."
Artık bir ömür böyle yaşayacağını düşündü, bu dünyanın en güzel hissi olabilirdi. Ona her baktığında, her geçen gün kendilerinden bir şey bulacaktı. Sadece ikisine ait bu kadar güzel bir şeye sahip olmak... Sol elinin gözlerinin üzerine doğru kıpırdadığını fark edip etrafına bakındı. Üşümüş müydü? Kurduğu alakanın mantıksızlığının farkında olsa da Ali'nin gitmeden önce söylediği şeyi hatırlayarak odanın içinde göz gezdirdi. Neredeydi bu battaniye?
"Ayyy böğürtlen, Melek babaanne şimdi neler neler yapmıştır bir bilsen. Bence bir an önce büyü, çünkü sen de onun yemeklerine aşık olacaksın biliyorum."
Bir yandan oğlu ile konuşmaya devam edip diğer yandan da odanın içinde gezinerek battaniyeyi arıyordu.
"Ama düşündüm de... Acele etme, her anın tadını çıkaralım büyürken. Zaten şimdiden kocaman iki ay kaybettik."
Dayanamayıp oğlunun yanında doğru ilerlemeye başladı, onu koklamadan duramıyordu. Sol gözünün üzerinde tuttuğu elini alıp önce burnuna götürüp doyasıya kokladı sonra da dudaklarının üzerine yerleştirip minicik bir öpücük kondurdu, uyanmaması için o kadar dikkatli davranıyordu ki...
Elinin üzerindeki küçük bant içini acıtıyordu, canı acıyor muydu? Çok acımış mıydı? Minicik bedenine o hiç yakışmayan kablolardan iğnelerden kurtulmuş oğlunun elini parmaklarının arasına alıp telefonuna uzandı. Her anlarını ölümsüzleştirmek istemesi normal miydi?
"Baban battaniyeni de sarı kırmızı almamıştır umarım. Hem bana söz ver, Fenerbahçeli olacaksın. Anlaştık mı?"
Kendi kendisine gülümseyip tekrar ayağa kalktığında köşedeki dolaba doğru ilerlemeye başladı. Dolabı açıp bomboş olması karşısında oflayarak etrafına bakınmaya devam ettikten sonra Böğürtlenin kendisi ile konuşmasını sevdiğini düşünerek devam etti.
"Tuğçe teyzen neler hazırlamıştır şimdi senin için. Ama teyze dediğimi söyleme olur mu? Muhtemelen ona böyle hitap etmenden hoşlanmayacaktır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLAN ve CEYLAN #Alsel#
FanfictionEline aldığı sarı büyük zarfa baktı... Hayallerini süsleyen, uzun zamandır gelmesini beklediği o gün neden düşlediği kutlama sevincini de beraberinde getirmemişti? Her bitişin yeni bir başlangıcı simgelemesi gerekmiyor muydu? Peki ama neden her şey...