9. Bölüm

40 5 36
                                    

Yorum ve oy lütfen...

13 Aralık 2017

Ryeowook, Eunhyuk, Yesung ve Donghae asansöre bindiler. Kapılarının altından atılan bir not sayesinde buluşmaya çağırıldıklarını öğrenmiş, geç saat olsa da üzerlerini giyinip asansörün önünde buluşmuşlardı.

Ryeowook kapının hemen önünde sırtını onlara dönmüş, başını öne eğmişti. Düşündüğü şey, gözlerini kapalı tutmasına neden oluyordu. Ne olacağını sezebiliyordu. Bugün sanki olayın gerçekleşeceğini haber verir gibi Chul ve Jungkook kavga etmişti. Çocuğun yanıklarla dolu vücudu açığa çıkmıştı ve bu duruma üzülen tek kişi oydu. Belki Jungkook da üzülmüştü ama anlık bir acımadan ileri gitmeyecek bir şeydi bu sadece.

Asansörün kapısı açılmak üzereyken kaslarının gerildiğini hissetti. Ensesindeki bakışların farkındaydı. En küçük harekette onu tutacaklardı ama kaçma isteği daha güçlü geliyordu. Onlar düğmeye basıp kapıyı tekrar kapatmadan kendini koridora atmalıydı.

Onlar da çok istediklerinden katılmıyorlardı buluşmaya, ya da ona acı çektirmekten keyif almıyorlardı. Yapmak zorunda olukları için yapıyorlardı.

Yine de fikrin nerden çıktığını anlamıyordu. Dört senedir onu bu konuda zorlamamışlardı. Neden şimdi kapısının altından bir kâğıt atıp onu çağırmışlardı ki? Artık tolerans gösterdiklerini, anlayışla karşıladıklarını, rahat bıraktıklarını düşünmekle aptallık mı etmişti. Şüphesiz aptallık etmişti. Başkan hiçbir zaman hiçbir fikrinden tamamen vazgeçmezdi. Değiştirir, yumuşatır, süsler, araya zaman koyar ama elinde sonunda kafasındaki düşünceyi dayatırdı.

Kapı aniden açılınca kollarına değen parmakları hissetti ama öne doğru iki adım atıp asansörün kapısından uzaklaşmıştı bile. Gözleri kapalıydı. Onlar onu geri içeri çekmeden önce biraz daha ileri koşması gerekiyordu. Sert bir şeye çarpınca sarsıldı. Bu öyle bir sarsılmaydı ki nefesi kesildi. Duvara çarpacak kadar ileri gitmiş olamazdı.

Gözünü açıp çarptığı şeye bakınca Siwon'un hem sinirli hem anlayışlı hem de çaresiz bakışlarını gördü. Bir yanında Leeteuk, diğer yanındaysa Kyuhun vardı. " Bizi kötü duruma sokma." Siwon yavaşça ona sarıldı ve yüzünü Ryeo'nun boynuna gömdü. " Seni biz götürelim, korumalara bırakmayalım." Siwon'un arkasında on on beş tane koruma hazır bekliyordu. Onlar onu böyle şefkat göstererek ikna etmeye çalışmazlardı. Ryeowook gözlerini kapattı.

Tekrar asansöre bindiklerinde başı dönüyordu. Çocuklardan biri asansörün düğmesine uzun süre bastı. Kadın konuştu onlar cevap verdiler. Asansörün içi kırmızı ışıklarla aydınlandığında ağzına doğru yükselen acı sıvıyı geri yuttu. Öğürdüğünü hepsi duysa da kimse ona bakmadı. Siwon'un eli hala sağ kolunu sıkıca tutuyordu. Sol kolundan tutanın kim olduğunu bilmiyordu.

Asansörün ikinci kapısı açıldığında gözü karardı. Hayatı boyunca bir daha gelmek istemediği yere gelmişti işte yine. Hafif bir ışıkla aydınlatılmış odayı dolduran insanlara baktı. Kimse konuşmuyordu ama o gelince herkes dönüp ona baktı. Onunsa baktığı tek kişi, nerde olduğundan bile haberdar olmadan meraklı bir şekilde gülümseyen Baekhyun'daydı.

***

Parkın ortasındaki süs havuzunda rengârenk balıklar vardı. Etrafta bisiklet süren gençler, köpeklerini dolaştıran bayanlar ve onun gibi banklarda kitap okuyan ya da torunlarını izleyen yaşlılar vardı. Rüzgâr estikçe ağaçlar hışırdıyor, parkın ahenkli sesleri havuzdaki balıklarla birleşince gülümsemesine neden oluyorlardı.

TONY MONTANAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin